Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mart '14

 
Kategori
Tarih
 

Kırım Türkleri

Kırım Türkleri
 

Karadeniz kuzeyinde yer alan 3 bin yıllık Türk yurdu Kırım yarımadası ve civarlarına ilk yerleşen Türk boyları, Avrupa tarihçilerinin adlandırdığı Kimmerler olarak bilinen Kuman-Kıpçak ve İskit Türkleridir. Türk kavimlerinin M. Ö. 10. asırda başlayan Karadeniz kuzeyine göçleri, duraksamadan M.S. 17. yüzyıl sonlarına kadar devam etmiş, zaman içerisinde bölge tamamen Türkleşmiştir.

Kırım toprakları ve Orta Asya’dan uzanarak Polonya sınırlarına kadar uzanan Deşt-i Kıpçak (Kıpçak Ovası) üzerinde hâkimiyet kuran ilk siyasi teşekkül Kumanlardır. Kuman Türkleri M.Ö. 1100 ila 600 yılları arasında bölgenin tek hâkimi durumunda olmuşlar, daha sonra Orta Asya üzerinden gelen başka bir Türk devleti olan Sakalar (İskitler) tarafından zayıflatılan Kuman boyları Kafkaslar, Anadolu, Kırım ve Balkanlara dağılarak yerli halklarla karışmışlardır.

Miladi takvimin başlangıç yıllarında Türkistan’dan göç eden Hun Türklerinin önemli bir kısmı kendi dillerini konuşan Kırım’a yerleşmişler, bölgede zamanla çoğalan Hunlular, 350 yılında Macaristan’da Hun devletini kurmuşlardır. Kırım bu tarihlerde 100 yıldan fazla sürecek olan Avrupa Hun devleti sınırları içerisinde kalacaktır.

Hun Türklerinin başbuğu Atilla’nın ölümünden kısa bir süre sonra dağılan Hun devletinin (455) yerine, Karadeniz kuzeyinde çok sayıda mahalli Türk hanlarının idaresinde beylikler kurularak devlet devam ettirilmiş, bu zamanda Orta Asya’dan gelen birçok Türk kavmi Kırım’a yerleşmiştir. Bölgeyi yurt tutan Türk boyları arasında sayıca üstün olan Bolkar (Bulgar) Türkleri 630 tarihinde devlet kuracaklardır. Bolkar Türkleri arasında yaşanan iç savaş sonrası idareyi ele geçiren Volga Bolkarları, Volga-İtil Bolkarları adıyla yeni bir devlet kuracak (665), tarihte ilk Müslüman olan Türk devleti unvanına sahip olacaklardır (M.S. 7. asır sonları)

Bolkarlar (Bulgarlar) arasında yaşanan iç savaş sonrası Balkanlara inen boylar Hristiyan olacaklar ve Türkçeyi unutarak yok olup gideceklerdir. Müslüman olan Bolkarlar ise Türklüklerini muhafaza edecekler ve Türk boyları içerisinde günümüze kadar geleceklerdir.

851’de Hazar kuzeyinde Kıpçak Devleti adıyla yeni bir Türk devleti daha kurulur. Bu tarihler ayrıca Türk tarihinde Oğuz muhaceretinden sonra en kalabalık göç hadisesi olarak bilinen Peçenek göçleridir. Türkistan’dan ayrılan Peçenek Türklerinin ana kolları Hazar Denizi kuzeyinden gelerek Kırım ve çevresine yerleşirler. Çoğalan Peçenekler 860’da kendi devletlerini kuracaklar ve Bolkarlar ile Kıpçaklarla mücadeleye girişeceklerdir.

Miladi 10. Yüzyılın başlarına gelindiğinde, 2 bin yıldır devam eden Türk hâkimiyeti, Kırım yarımadası ve çevresini tam bir Türk yurdu haline getirmiş, Türkçe konuşulan tek dil haline gelmiştir. Kırım’da herhangi bir Türk boyunun üstünlüğü olmayıp, zamanla kaynaşan boylar zengin bir Türk kültürü ve medeniyeti meydana getirmişlerdir.

Tarihler 13. Asrın başlarını gösterdiğinde Orta Asya’nın kuzeydoğusunda ortaya çıkan Moğollar ortalığı kasıp kavurarak batıya doğru ilerliyorlardı. Cengiz Han’ın 1227 yılında ölmesi üzerine Moğolların Hazar ve Karadeniz kuzeyindeki toprakları Cengiz’in torunu Batu Han’a kalır ve burada Altın Ordu devleti kurulur. Batu’nun oğlu Berke han zamanında (1256-1266) Altın Ordu Moğolları İslamiyeti kabul ederek Türkleşirler.

Bu tarihlerde Kırım Türklerine “Tatar” adı verilmeye başlanır. Sebebi ise Arap ve Farisi tarihçilerin bu adı koymalarıdır. Arap ve Farisi tarihçiler ve coğrafyacılar, Moğolları tarih sahnesinde görüldükleri Cengiz Han devrine kadar tanımıyorlardı. En uzak doğuda, bugünkü Moğolistan ile Kore arasında yaşayan Tatar Türklerini biliyor ve bu Tatarları Moğollar ile karıştırıyorlardı. Moğolların Karadeniz kuzeyine hâkim olmaları sonrası burada yaşayan bütün Müslüman Türklere Tatar denilmesi bu sebepledir. Moğolların İslam beldelerine saldırdığı dönemde yazılan eserlerde de, Moğol yerine Tatar ifadesi kullanılır.

Timur’un Altın Ordu devleti üzerine saldırması üzerine Karadeniz kuzeyinde Türk varlığı zayıflamaya başlar, bu tarihten sonra Ruslar Timur sayesinde tarih sahnesine çıkarlar. Altın Ordu’nun Timur’dan yediği darbe sonrası kendi içinde taht kavgası başlar. İç savaşlar sonrası Altın Ordu devleti parçalanınca yerine Kırım, Astrahan, Sibir, Nogay ve Kazan hanlıkları kurulur. Hacı Giray Han tarafından 1428 yılında başkenti Bahçesaray olan Kırım Hanlığı bağımsızlığını ilan edecek ve Kırım Hanlığı 1774 Küçük Kaynarca Antlaşmasına kadar varlığını Osmanlılara bağlı olarak sürdürecektir.

1475’te Fatih tarafından gönderilen Gedik Ahmet Paşa tarafından Osmanlıya bağlanılan Kırım’ın, 1774’de kaybedilmesi Osmanlılar üzerinde büyük infiale sebep olmuş, ilk defa halkı Müslüman olan bir bölgenin kaybedilmesinin üzüntüsü uzun süre etkisini sürdürmüştür. Bu tarihten sonra Kırım’da Rus vahşeti gittikçe şiddetini artırmaya devam edecek ve Müslüman Kırım Türkleri birkaç defa katliamlara maruz kalacaktır.

1800’lü yılların başlarına kadar nüfusun tamamı Türk olan Kırım’da bu tarihten sonra Rus göçmenler yerleştirilerek Türk nüfus göçe zorlanacak ve demografik yapı değiştirilecektir. Birinci Dünya Savaşına kadar dört kez Rus baskısı sonucu büyük göç yaşanır. 18 Mayıs 1944’te ise 3 milyon Kırım Türkü tarihte eşine az rastlanır bir vahşet uygulanarak tamamı Sibirya ve Orta Asya’ya sürgün edilir. Bu sürgün sırasında Türklerin yarısı dolduruldukları trenlerde ve göç yollarında hayatlarını kaybederler.

Sürgün edildikleri yerlerde direnişe geçen Kırım Türkleri, yurtlarına dönmek için bitmeyen bir mücadeleyi başlatırlar. Mücadelenin bayraktarlığını yapan efsanevi kahraman Mustafa Abdulcemil Kırımoğlu önderliğinde 1990 yıllarından itibaren yeniden yurtlarına dönen Kırım Türkleri bu defa büyük bir yoksulluğun pençesinde bulurlar kendilerini. Bütün evleri ve yerlerine Ruslar tarafından el konulduğundan, şehirlerin varoşlarında kurdukları baraka evlerde hayatlarını idame ettirmeye çalışıyorlar.

Geçtiğimiz ay başlayan Ukrayna hadiseleri Kırım’a da sıçramış ve bölgenin Rusya’ya bağlanması hedef alınmıştır. Bizim önceliğimiz üç bin yıllık Türk yurdu olan Kırım’ın ve Kırım Türklerinin geleceği ile Türkiye’nin Karadeniz’deki stratejik yarımadanın kaybedilmemesi ile ilgilidir. Türk hükümeti bu üç temeli esas alarak politika geliştirmeli ve uygulamaya koymalıdır.        

 

 
Toplam blog
: 65
: 3764
Kayıt tarihi
: 12.02.13
 
 

Ercişliyim. 2012 yılı içerisinde "Van Gölü Havzası ve Erciş Tarihi" 2015 yılında "Doğu ve Güneydo..