- Kategori
- Şiir
Kırmızı değirmen
Paris, Moulin Rouge (Kırmızı Değirmen)
Kırk yıldır; tam kırk yıldır
Gece demeden, gündüz demeden
Hiç; ama hiç durmadan
Çuval çuval buğday taşıyorum
Değirmene!
Yemeden, içmeden, uyumadan
Uğraşıyorum durmadan…
Her buğday çuvalından bir avuç alıyorum
Değirmen taşının göbeğine
Döküyorum avuç avuç.
Mevlana’nın, Yunus Emre’nin;
Güzel Anadolu’nun torunuyum ya…
İşte ondan; ondan olsa gerek!
Böylece, içimdeki “BEN”
Öğütüyordu buğdayları tam kırk yıldır.
Bu gece, Kırmızı Değirmen’de
Sordum kendime: “Ne var, ne yok” diye.
İçimden bir ses yanıt verdi:
“Herşey var; hiçbir şey yok,
Oturanlar oturdu yerine;
Savrulanlar savruldu dört köşeye:
Geriye kadınların saltanatı kaldı.”
Mevlana’yı, Yunus’u bilemem;
Ama Anadolu’ya çok yakıştı bu yanıt!
Bu gece Moulin Rouge’da vardığım bu son
Kırk yıllık maceramın sonuydu:
Sevinçli mi, hüzünlü mü?
Sakın sorma orasını sakın!
Gerçeği görüp yakalamak yetmez mi?
İşte gerçek: BEN ve bir ömür!
Cennet ve cehennem;
Neyi istersen onu yaşa
Paşa gönlün bilir, paşa gönlün!
Erkan Yukarıoğlu
Paris, Moulin Rouge, 30.05.2007