Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mart '07

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

Kısır döngüler serisi – 1 ünlü olmak

Kısır döngüler serisi – 1 ünlü olmak
 

Hayat güzeldir her zaman, fakat bazen içinden çıkılmayacak şeyler barındırır bünyesinde. Bazı şeyleri elde etmekle bazı şeyleri de kaybedersiniz elinizden. Bu kazanım ve kaybedişlerin bir arada yer alması bir takım “ kısır döngülere ” neden olur. Hayatın içindeki kısır döngüler bazen o kadar çoğalır ki, seri olabilecek bir yazıya konu olur bu şekilde.

Bilinmek, tanınmak, çok ağır psikolojik problemleri olmayan her insanın isteyeceği bir şeydir. İnsanlar bilmediğinden, tanımadığından çekinir. İyi yönde bilip tanıdığı insanlara da genelde sempatiyle bakar insanlar. Herhangi bir ortama giren kişi önceden tanınıyorsa bu tanınan kişi için ayrı bir gurur nedenidir. İnsanlar aralarında hiçbir kan bağı olmasa bile tanıdıklarına imtiyaz gösterirler.

Bunu biraz daha genele yayarsak, ünlü veya şöhret olarak adlandırdığımız kişiler, aslında toplumda veya dünyada çok fazla kimse tarafından tanınan insanlardır. Çok eskiden ün kulaktan kulağa ortaya çıkan bir şey iken, “ televizyon ” icadı ve yaygınlaşmasıyla birlikte “ şöhret ” veya “ ün ” olayını belirleyen en büyük etken oluverdi. Artık televizyona çıkan da ünlü oluyor, ünlü olan da televizyona çıkıyor. Yaptığı işle halk arasında ufak bir kitle tarafından tanınırken, televizyon yardımıyla tüm toplumun tanıdığı insan haline geliyor bazen de hiç kimse tarafından tanınmıyorken bir televizyon programıyla ünlü olabiliyor insanlar. Ve artık bu durum bir sınır tanımıyor insanların hayatında.

Kısır döngü de bununla birlikte başlıyor zaten. Eskiden en ünlü, herkesin tanıdığı insanlar olan yöneticiler, krallar, padişahlar bile halkın arasında karışıp tebdil-i kıyafetle insanların ne düşündüğünü, ne durumda olduğunu görebiliyorlarmış. Şu anda değil yöneticiler, en basit kanalların program sunucuları bile sokakta, bir mekanda otururken insanlar tarafından ilgi görebiliyorlar. Bu durum da tebdil-i kıyafet yapıp ülkesinin durumunu tam olarak göremeyen yöneticiler gibi, bazı ünlüler için kısır döngülerin başlangıcı demek oluyor.

Bence Türkiye’nin şu andaki tartışmasız en iyi komedyenleri: Cem Yılmaz, Ata Demirer ve Beyaz. Hele ünlü olmalarına neden olan ilk gösterilerinde, insanların gösterilerinin her dakikasında gülmekten kırıldığını görürsünüz. Hala ilk gösterilerini izlerken çoğu esprilerine ilk defa duymuşum gibi gülerim. Aslında bu esprilerin özüne inip baktığınızda temelde hep halkın anlatıldığını görürsünüz. Esprilerde hep halk vardır. Başka bir deyişle halkın kendi aralarındaki absürd muhabbetlerini, diyaloglarını, ilişkilerini biraz da abartarak anlatırlar. Peki şu anda Beyaz’ ı televizyon şovmeni olarak ayrı bir yere koyarsak Cem Yılmaz ve Ata Demirer’ in yeni esprilerine eskileri kadar gülebiliyor muyuz? Ben kendi adıma “ hayır ” cevabını çok rahat verebilirim. Ama çok güldüğüm esprilerinin temeline baktığımda da bunun nedeni anlamak çok zor olmuyor benim için.

Bu insanlar, bizim aramızdan çıkan insanlar. Bizim aramızdaki diyalogları çok zekice ele alıp çok güzel bir şekilde bize anlatıyorlar. Aynı diyaloglara aslında biz de şahit oluyoruz, anlatılanlara “ vallahi çok doğru, aynen öyle oluyor ” gibi laflarla katıla katıla gülüyoruz. Ama onların baktığı açıdan bakamadığımız için bir takım şeyleri onlar gibi yakalayamıyoruz. Buraya kadar zaten her şey normal. Normal olmayan şey şu; Bu insanlar çocukluktan itibaren gelen birikimleri onları ünlü yapan gösterilerinde kullanıyorlar ve ünlü oluyorlar. Herkes esprilerine çok gülüyor, Türkiye’ nin en komik adamı haline geliyorlar ve hemen program teklifleri, sinema filmi teklifleri, yeni gösteriler, yeni organizasyonlar derken herkes tarafından tanınıyorlar. Yaptıkları ilk gösterinin de kalitesine de diyebilecek çok bir şey yok. Ünlenen bu kişiler, herkes tarafından tanınmanın getirdiği çok büyük bir ilgiyle karşılaşıyorlar. Gittikleri her yerde paparazziler peşini bırakmıyor. Halk onları gördüğü anda imza almak, muhabbet etmek istiyor. Kısacası halk yanlarında halk gibi davranmıyor. Gerçek halkı, o malzeme topladıkları diyalogları göremez oluyorlar. Çünkü artık yanlarında kimse olduğu gibi davranmıyor. Onlara ben senden daha komiğim iddiasıyla yaklaşanlar bile onlara malzeme veremiyorlar. Ve böylece, hayattaki en büyük kaynaklarını kaybetmiş oluyorlar. Başkaları onlara aktarmadıkça toplumun arasındaki ilginç diyaloglara şahit olamıyorlar (tabi başkasının kendi bakış açısıyla aktardığı diyaloglar onlar için ne kadar malzeme olabilir ki?).

İstanbul Ün. İşletme Fakültesi’ nde okurken Spor Kulübü isimli öğrenci kulübünün yeni dönem yönetimine talip olmuştuk. İsmi daha önce pek duyulmayan kulübü öğrencilerin ilgi noktası haline getirmek isteğiyle okul açılmadan önce hazırlıklara başlamıştık. Okulun ilk günlerinde kulübümüzü tanıtmak için düzenleyeceğimiz prezentasyona ünlü bir ismi çağırmak istedik. Hemen aklımıza insanların ilgi odağı komedi sanatçıları geldi. Cem Yılmaz, Beyaz veya Yılmaz Erdoğan’ dan birini, sponsorluk yardımıyla getirmeye çalışacaktık. En iyisinden başlayalım dedik ve Cem Yılmaz’ın menajeriyle görüşmeye gittik. Yanlış hatırlamıyorsam aynı zamanda akrabası olan menajeriyle BKM’ de yaptığımız görüşmede hiç beklemediğimiz bir sonuç çıkmıştı. O sıralarda Telsim’le anlaşması olan Cem Yılmaz teklifimizi gösteriye sponsor almama şartıyla ücretsiz olarak gösteri yapmayı kabul etmişti. “ Değiştik - Geliyoruz ” ve “ Cem Yılmaz İşletme Fakültesi' nde ” afişlerimizle bütün okulun hatta Avcılar Kampüsü’ nün ilgi odağı haline gelmiştik. Beklenen gün geldi ve Cem Yılmaz 600 kişilik salonda bulunan 1.000 öğrenciye gösterisini sundu. Cem Yılmaz’dan askerlik dönüşü askerlikle ilgili müthiş espriler bekleyen insanlar biraz da olsa hayal kırıklığına uğramıştı. Gösteri boyunca askerlikle ilgili birkaç vasat espriden öteye geçememişti Cem Yılmaz. Çünkü normal bir askerlik yapamamıştı ki. Cem Yılmaz olarak askere gitmiş orada da ünlü bir insan olarak askerliği tamamlamıştı. 18 ay (şimdi 15 ay) askerlik yapan espriden anlamayan yakınlarımız bile daha çok espri toplarken, Cem Yılmaz’ a kimse doğru düzgün malzeme vermemişti kendileri gibi olmayarak. Cem Yılmaz normal bir vatandaş değildi artık ve onların arasına karışması mümkün olmayacaktı bundan sonra.

Hayat onlara bazı güzellikleri verirken bazılarını alıp götürüyor. Bu durumu değiştirmek maalesef onların elinde değil. Kitlelerin sizi sevmesi her şeyin istediğiniz gibi olacağı anlamına gelmiyor. Yaptığı işle ünlü olup çok güzel yerlere gelen insanlar bunun bedelini halktan ayrı kalmakla, kısır döngülerin içine girip çıkamamakla ödüyor. Çünkü hayatta “ her şeyin bir bedeli var ”, şöhretin de bir bedelinin olduğu gibi…

 
Toplam blog
: 13
: 1209
Kayıt tarihi
: 27.02.07
 
 

İstanbul Üni. İşletme Fakültesi'nden mezun olduktan sonra Marmara Üni. SBE'de Yönetim ve Organizasyo..