Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Temmuz '07

 
Kategori
Kitap
 

Kişisel gelişme patroooon

Kişisel gelişme patroooon
 

Ben zaten hafiften takozumdur. Hiç gelemem öyle pozitif düşünelim, reikiyim, feng shuiliyelim hikayelerine. İçim daralır. Bağıra bağıra kaçasım gelir. Ve fakat tecrübeyle sabittir ki kaçılmıyor efendim. Ne kadar kaçmak istesen katlanarak yuvarlanıyor üstüne. Aman kişiselleşmeyelim diyorsun. Gelişmeyelim diyorsun. Tam yakandan yakalıyor seni bir reikili secretist.

Patronum kişisel gelişim kitapları okuyarak kafayı yedi desem neden bu kadar dertli olduğumu anlarsınız belki. Ofiste bu kitapların envai çeşidinden bir yığın. Gelene gidene The Secret hediye ediliyor. Ferrarisini Satan Bilge’nin yazarının son kitabı hararetle tartışılıyor. Her sabah aynı terane. Asistan hanım falanca kitabı okuyun, hayatın sırrını keşfedin, filanca kitabı okuyun hayatınız değişsin. Çok önemli şeyler keşfedeceksiniz kendiniz hakkında aman atlamayın bu kitabı. Ooooofff of...

Biliyorum patronum benim kişilik özelliklerimden hiç hazzetmiyor. Ben mi sebep oldum acaba bu saçma duruma?
Başka kitap okumuyor adam. On dakikada bilmem ne olma sanatı, 10 hamlede evet dedirtme, kıl yutturma, tüy kusturtma diye gidiyor kitap listeleri. Hepsi masasının arkasında dizili duruyor. Önemli bir karar verileceği vakit acayip geriliyorum artık. Çünkü patron hemen arkasındaki kitaplardan birini alıyor ve orada ilgili konuyu buluyor mutlaka. Başlıyor bir aklıevvelin yumurtladığı baba laflardan demetler okumaya. Çözüm orada ya... O sayfaların arasında.

Gözleri hafiften pörtlemiş. Yüzüme bakıp işte diyor. Bu adam her şeyi söylemiş. Böyle yapılacak bundan sonra bu ofiste de... Olur patron tabi. Hemen ofis genelinin gırtlağını sıkıp kökünden çözerim ben durumu. Daha iyi olur. Hatta isterseniz kendi gırtlağımı sıkıp tamamen sonuçlandırayım bu işi. Siz sağ ben selamet.

Adam haksız değil ki. Ben ergenliğe girdiğimde anneme babama da aynı haller gelmişti. O zaman The Secret falan yoktu tabi. Bizimkiler Atalay Yörükoğlu’nun gençlik üzerine ne kadar kitabı varsa devirmiş yine de bir sonuca varamamışlardı. Ki kendisi hakikatken saygı duyulası bir adamdı yani. Bana sökmemişti sadece. Sökmemişti çünkü ben de o kitapları annem ve babamla beraber okumuş, muhtelif taktikler geliştirmiştim her çareye karşılık. Yani o zaman bile kişisel gelişesim yoktu. Hala da yok. Anlayamıyorum çünkü. Adı üzerinde. KİŞİSEL GELİŞİİİM. Kişsel!!! Başkasal değil, yardımsal değil.

Hani bilge olacaksam, bir yerlere ereceksem başkasının yazdıklarını okuyup olamam ki. Nirvana’ya mı hidayete mi artık neresiyse orası bırakın kendim gideyim yahu. Ben yolu bulurum. Bulamazsam da ermem olur biter. Gelişmeyesim var benim. Kişiliğimi ilkel ve takoz bırakasım var.

Patron paton huuuu. Sen kendi kişiliğinin gereksiz kaslarını dopingle dopingle şişir. Ben takoz olarak geldim, öyle gideceğim. Huysuzum huysuz kalacağım. Hayatın hiçbir sırrına başkası aracılığıyla varmayacağım. İşte o kadar.


 
Toplam blog
: 79
: 1562
Kayıt tarihi
: 24.07.06
 
 

1972 yılıydı. Doğdum. Evde hep kitap okuyan iki kişi vardı. Büyüdüm, okullar okudum. Birşey öğrenmed..