Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Haziran '15

 
Kategori
Deneme
 

Kitap Kişiliğinde geçiş

Yanılsama: Kitap Kişiliğinde Geçiş
 
Kitap, uyanışın göz kırpması; canlanış için tokattır. Kitap, sanal dünyanın krallığıdır. Kitap, mağaradan yansıyan ışıktır. Kitap, yaşanmamışın ayak izleridir. Kitap, tutkuların rotasız halidir. Kitap, kaçıştır. Benzeyiştir. Kitap aynı zamanda arayıştır. Kendini bulmanın koltuk deneğidir. Arınmadır. Günah çıkarmadır. Görmedir. Farkına varmadır. Kitap, eyleme geçişin ön safhasıdır. Kitap, bekleyiş için temeldir…
 
Ben, hedefe gidişin yol haritasının temelinde kitapları görürdü. Kitap, yeniliğin ve değişimin kapısını açıyordur. Okudukça, kitaptan ezber yapıyor, notlar alıyor, özetler çıkarıyordu. Kitaplarla kuşanan Ben, kitapların dilini kullanmayı öğreniyordu. Bilgilendirmeler kitaptandır. Doğaya, topluma, insana, siyasete… Kısacası her şeyin şeklini, rengini, içeriğini kitaplar belirliyordu. Düşüncesinin akışını kitap eline almıştır.  Kitaplarla sürekli temas, hayattan kopuşu getirir. İnsandan, kendisinden kopuş. Bunu okudukça hissetmez. Duygular yavaş yavaş O’nu terk etmiştir. Kitap, duyguyu ve düşünceyi hapsetmiştir. Kitap her şey haline gelmiştir. Onca göz, ağız arasında Ben kaybolmuştur. Özgünlük yapaylaşmıştır. Âline insan olmuştur. Edinen her şey başkasına aittir…
 
Okudukça Ben’in rahatsızlığı artar. Uykusuzluk hastalığına yakalanır. Anlaşılma sorunu yaşamaya başlar. Kafasındaki sorunlarını cevabını bulamaz. Öğrendiklerini eyleme geçirme sıkıntısı yaşar. Karşılaştıklarıyla, okudukları farklıdır. Bu ikilem yaşamına yansır. Kararsızlık durgunluğu getirir. Diyalog sorunu yaşar. Kendisini farklı hissetmeye başlar… Her satırı hayatında görmek ister. İdeal dünyaların, hayalî insanını görme arzusuna yakalanır. Bunu göremeyince kaçar. Çünkü sıradanlıktan kopmuştur.
 
Kitapların rotasında doğal bilgiden, yapay bilgiye geçiş yapan Ben, eleştirilerinde acımasızdır. Dışında olduğu yaşama yönelik önerileri sonuçsuzdur. Kendisine ait olmayan bilgiyle yol aldıkça, bulanımlar, isteksizlikler, çaresizlikler ve acılar artıyordu. Buna rağmen, sanal dünyadan kopamıyordu. Çünkü kendisini bulduğu yer idi. Orda rahattı. Huzurluydu. Oradan çıkmak istemiyordu. Çünkü orada acıyı yaşatacak bir şey yoktu. Hep iyi vardı. Dürüstlük vardı. Erdem vardı. Kısacası her şeyin en iyisi vardı. Ama dışarıda en iyi ve en kötünün çelişkisi vardı. Her gün duyguların, renklerin değiştiği bir dünya vardı. Ama kitapta tek dünya vardı. Tek dünya çelişkiyi barındırmazdı. Her söylenen tek adreste toplanıyordu. Dolaysıyla Ben kuytu köşelerde mevzileniyordu. Kendisiyle yaşıyordu. Kaçıyordu. Kurduğu dünyayı seviyordu…
 
Ama gün geldi, çocukluk kefenini yırttı. Ben’i dışarıya savurdu. Sudan çıkan balık ne kadar şaşkın, çaresiz ve masum bakışlara sahiptir bilinmez, ama Ben yağmurlarla karışan damlalarıyla, titrek sesiyle tenha sokakları dolaşmaktadır. Ben yüzleşme karşısında, kabullenememe savaşı vermektedir. Ben, tanıştığı yeni hayatta her şeyin farklı olduğunu görüyordu. Kitaplardan her şeyi öğrendiğini sanmıştı. Öyle ki, direnmeyi, yalnızlığın üstesinden gelmeyi, güçlü olmayı, ne yapacağını, kararlı durmayı öğrendiğini sanmıştı. Ama şimdi güçsüz ve kararsız. Kitaplar ona ihanet etmişti. Ona hissettirdikleri gerçek değildi. Yanılmıştı. Meğer başkalarını hep yaşamış. Öğrendikleri kendisine ait değilmiş düşüncesine kapılır. Bir kitap kurbanı olduğunu, her şeyini kitaplara uyarlamanın yanlış olduğunu görür. Kendisine hüküm eden kitapların, doğru ama yalan söylediklerini anlamıştır. Bilmenin, sahiplenmek olmadığını, yaşadıkça dahi iyi kavrar Ben…
 
Kitaplar, Ben’i doğal bilgilendirmeden uzak tutmuştur. Öz diye, nesnenin gölgesini göstermişlerdir. Ben, kitaplara kızgındır. Bundan böyle kitapların söylediklerine daha tedbirli ve dikkatlidir. Kitapların, söylediklerini sorguluyor, tek satırdan, çok satırlılığa önem veriyordu. En sonunda yaşadıklarıyla yoğurarak son noktayı koyuyordu.
 
Kitap, yazarlarının, mutsuz olduklarını, en güzele ve iyiye sahip olmadıklarını, her şeyi bilmediklerini, yazdıkları gibi olmadıklarını Ben, kitapların sahipleriyle göz göze geldikçe daha iyi anlıyordu. Yazılanla, yazanın farklı olduğunu, bilmenin ayırtını yaşıyordu Ben.
 
Ben, kendine ait olanı sorguladıkça, ayağına pranganda olanların ne kadar çok ve ne kadar yakınında olduğunu gittikçe daha iyi anlıyordu. Yolculuğunda kendisini olduğu yere gömmeye çalışan bir paraziti daha yakalamanın sevincini yaşayan Ben, kitaplardan öğrendiklerini işleyerek, bunlara yenisini ekleyerek, göremediklerini görmesini sağlayan kitaplarla yolculuğunda kendisini bekleyen, yeni duraklara karşı kendini hazırlıyordu.
 
Osman Tatlı     
 
osmantatli@gmail.com
 
 
 
 
Toplam blog
: 90
: 382
Kayıt tarihi
: 02.08.14
 
 

2004 yılında İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Üniversite yılla..