Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Temmuz '08

 
Kategori
Kitap
 

Kitap okuma notları-1

Kitap okuma notları-1
 

Atilla Er (sağda) ve Oğuz Tümbaş İNCE ODA'da şiire bakıyorlar!


SAÇLARI ŞIMARIK VE YÜREĞİ ÇOCUK BİR ŞAİR :

ATİLLA ER (*)

Oğuz Tümbaş

Ne zaman tanıştık, nasıl tanıştık diye belleğimi zorlarken, 1998 yılına çeviriyorum belleğimin kamerasını. Sanırım aylardan Haziran'dı anımsadığım kadarıyla. İzmir’in güzeller güzeli ilçesi Karşıyaka'da bir festival vardı. 1998 yılı yaz başlarıydı. Benim Yürek Söylencesi adlı şiir kitabım da yeni çıkmıştı o günlerde. Dostum, hemşehrim gazeteci, yazar, şair Okan Yüksel’in aracılığı ile Beşeri Yayınları arasında ilk kitapla buluşmamdı anlayacağınız. Yeni şiir dostları, şairler, dostluklar oluşmaya başlamıştı. Sanki ilk kez şiirli bir yaşama başlamış gibi heyecanlıydım. Bir de kitap sergisi açılmıştı. 1998 yılı olmalı.

Atilla Er’i de o festival günleri içinde tanıdım. Genç, cıvıl cıvıl bir şiir delikanlısı… Saygılı, sevgi dolu, gözleri ışıl ışıl şiir bakan bir genç adam. Sonrasında kaynaşma, daha yakın daha sıcak ortamlarda buluşma… Şiir gecelerinde, şiire ilişkin her toplantıda Atilla Er de yanımızdaydı hep. O, şiir akşamları düzenlediği zamanlarda biz onunla birlikteydik.

Demek ki 10 yıllık bir tanışlığımız, dostluğumuz var. Kısa bir zaman kesiti belki; ancak dostluk, sevgi, saygı, içtenlik, şiir bağlamında anlamlı bir süreç…

Atilla 52 yaşında bir şiir delisi…Ben de 62 yaşında şiirin 42 yıllık can arkadaşı, tutkun dostu… 1992’de “Şafak Söküyor Sahillerinde İzmir’in” le başlayan şiirli yolculuğunda bugüne dek yeni çıkan kitabı SAÇLARIMIN ŞIMARIK RENGİ’yle birlikte 6 şiir, 2 öykü, 4 adet biyografi-inceleme, anı-deneme, 1 çocuk şiirleri olmak üzere 13 kitabın sahibi…Ben 42 yılda 3 dergide sorumluluk, kurucu üyelik, yazı kurulu üyeliği, yeni çıkan İNCE ODA’yla 3 şiir kitabının babası!...

Atilla’yla bir çok şiir etkinliğinde birlikte olduk, bir çok şiir etkinliğini yönetti, orada da başarısını kanıtladı. Geçmiş yıllarda yağmur, çamur, soğuk demeden kırık sandalyeler, bakımsız mekânlarda bile şiir adına koşa koşa gittiğimiz şiir bulaşmalarında Atilâ’nın çabalarını, özverili çalışmalarını unutmak olası değil. Şiir adına duygularını dillendirmekten, şiir adına özveride bulunmaktan kaçınmayacak bir şiir sevdalısı olarak görürüm onu. Dost acı söyler örneği kimi zaman eleştirmekten, içindekini söylemekten çekinmeyen bir yanını da belirtmeliyim. Ancak Atila’nın kimseye kin tuttuğunu, kırgınlığını uzun süre yaşattığını gözlemlemedim.

Atilla Er kimi zaman “Düş Yorgunu”dur; kimi zaman şiirin “Kurşun Soğukları”nı duyar içinde; kimi zaman “Zindan Gülü”ne kaptırır dizelerini; kimi zaman “Türkülerindeki Eylül Kardeşliği”ndeki umudu, sevdayı, sevgiyi, barışı yaşar…

Bunca kitaba imza atmak, kuşkusuz önemli, anlamlı bir duygu. Üstelik her kitabı çıktığında ilk kitabı yayımlanıyormuşçasına coşkulu, bir sonraki kitabına umutlu... SAÇLARIMIN ŞIMARIK RENGİ’ni yayınevinden sıcağı sıcağına alıp bana getirdiğinde bu sevincini, coşkusunu, heyecanını saklayamadı. Zaten o söylemese de gözlerindeki buğulanma, konuşurken sözcüklerindeki anlatım, bu duygularını açığa veriyordu hemen. Ben de duygulandım. Bundan doğal bir durum olamasa gerek. Aynı duyguyu, aynı coşkuyu geçtiğimiz yıl İzmir’de bir ilke imza atan İlya Yayınevi’nin “Şiir Dizisi” içinde 9 şiir kitabını aynı anda yayınladığında yaşadığımı belirtmeliyim.

Bir doğum sancısı gibidir yazmak, üretmek, ortaya çıkarmak…Bunun belgesidir kitaplar da; bebek gibi, çocuk gibi…O nedenle yazan, üreten, yaratan her sanatçı, her yazar, her edebiyatçı için kutsaldır kitaplar.

Atilla Er'in yeni çıkan seçki kitabı Saçlarımın Şımarık Rengi’ ni bu heyecanın, coşkunun birikimi, toplamı olarak değerlendiriyorum. Bilirim ki o Ortaasyadan Toroslara, Toroslardan Ege’ye uzanan gen ve yaşam çizgisinde at koşturur umudu, heyecanı, aşkı, sevdasıyla.

Bir mavi tutkunudur Atilla.Yüreğinin derinliğinde duyar mavinin aydınlığını, ışığını, sevincini, hüznünü umudunu, özlemini…Ve mavinin bütün tonlarını şiirlerine taşır. Bu kez seçkisine topladığı şiirlerde de bunu duyumsamamak olanaksız. “İlk gençlik yıllarımda çok düş kurardım, yaşama dair.O dakikaya kadar tanışmadığım ve hiçbir zaman var olmayan ütopik sevgilinin mavi gözlerinden tutun da, ekonomik durumları olan arkadaşlarımın giydikleri ve benim asla sahip olamadığım kot pantolon (blueu-jean) özlemim hep bir düş olarak kaldı geçmişin flû görüntülerinde.” derken Atilla, maviyle özdeşleşen duygularını çekinmeden açığa çıkarır.

Düş Yorgunu olduğunu söylese de o aslında düş çılgını, düş işçisi, düş eylemcisi…bir şairdir ve elbette düşten yorulması olası değildir.

Peki neden “saçlarının şımarık rengi”ni açıklama gereği duyar Atilla? Çünkü o sis grisi dumanlı zamandan bakar geleceğe; çocuk olur, genç olur, yaşlanır, sanki filme alır zaman yolculuğunu, kurgular; sonra sorar Azrail’le : “göç ne zaman? / gülümsüyorum / doğmadım henüz!” diyerek dalgasını geçer.

Hemen her şairin kimi zaman içinde gizlediği, kimi zaman sıkça gezdirdiği, ortaya çıkardığı, konuşturduğu bir çocuk vardır. Arada bir o çocukluğunu anımsar, özler, çocuk saflığı içinde söylenir. Bana göre Atilla da içindeki çocuğu gizlemeyen bir şairdir. Üstelik “bir ağaç gölgesinde unuttuğu çocuğu” yeri geldiğinde ortaya çıkarır ve deniz kumlarının sıcaklığına seslenir: “sar beni kollarına yar gibi / ve sev beni n’olur / sev anam gibi”

Çocuk Atilla bir sevda şairidir aynı zamanda. Bu sevdanın içinde şebnem sarıları, mavinin türlü tonları, nilüfer beyazı çiçekler vardır; güller, yaseminler, lavantalar kokar dizeleri… “sevgilim! / sen yine de açık bırak kapını / kimbilir hangi çapkın şiiri bırakırım / sokaklarında sevişirken İzmir’in / inadına, nisan yağmuru sonrası”

Atilla Er bu çocuk, bu sevda dolu yüreği ile dah nice şiirler yazacak, nice kitaplar çıkaracak kim bilir. Gönlüne, eline, duygusuna kuvvet!

(*) Etki Yayınları, Mart 2007, 96 sayfa

 
Toplam blog
: 178
: 1483
Kayıt tarihi
: 01.06.08
 
 

1946 yılında Gaziantep’in Oğuzeli ilçesinde doğdum. İlkokulu aynı ilçede, ortaokulu Ceyhan’da, li..