- Kategori
- Gündelik Yaşam
Kızböcekleri...

Öyle zıkkım bir durumdur ki bu... Mağdur olanla mağdur edeni ayırt etmek zordur... Söz konusu olan maddi bişey değildir ki yerine başka şey verseniz de mağdur etmek istemediğiniz insanı bu kadar mutsuz etmeseniz...
Çok seviyordur sizi hani hep bir taraf fazla sever ya işte öyle... Fazla seviyordur... sizde seviyorsunuzdur muhakkak... Onunla olmaktan mutlusunuzdur, keyif alıyorsunuz, herşey iyidir güzeldir sizin istediğiniz ölçüde olduğu sürece... Ama işte o kadar sevmiyorsunuzdur... O kadar aşkla değil... Bilirsiniz o insanın; sevginin de, aşkların da, güzel ne varsa herşeyin en fazlasını hakettiğini... O kadar güzeldir yüreği ve o kadar haklıdır istemlerinde ve siz ona onun hakettiği yada istediği miktarda duygu besleyemediğiniz için kendinize eziyet etmeye başlarsınız...
Haketmiyorum onu ve onun sevgisini dersiniz önce kendi vicdani sorgulamanız girer devreye... Haketmiyorum niye beni bu kadar seviyor ki?... Neyimi?... Ben ona bunca kötü davranırken üstelik... Çekse gitse... Bu davranışı kabullenmese, isyan etse, bana biri böyle davransa asla yüzüne bile bakmam o hala yanımda duruyor... Ama o hala yanınızda duruyordur...
İkinci devre başlar... Karşındakini suçlama... Beni bağlamak istiyor... Fazla iyi davranıp fazla verici olup benim elimi kolumu bağlayacak... Hem zaten bi problem var onda nasıl bir insan kendine böyle davranan bir insanın yanında durur ki?... Hiç kimse bu kadar iyi olamaz... Tanrı bilir sevgisi de gerçek değildir... Ben onun söylediği kadar aşık olsam birine bana yapılan bu haksızlıklara bu kadar uzak ve sakin duramam evet evet kesin yalan söylüyor... Ama en başında, birinci devrede olduğu gibi hala yanınızda duruyordur sizin o...
Gidemezsiniz de.. Bişey vardır sizi bağlayan adını koyamadığınız... Bildiğiniz tek şey bu aşk değildir ama onu bi şekilde yanınızda istersiniz... Belki bencillik... Onunla iyi hissetmenin getirdiği güzel duyguları istersiniz... Sevilmek güzeldir çünkü... Onun sevmesini seversiniz... Ne güzel seviyor dersiniz bu sevginin objesi olmaktan vazgeçmek zor gelir... Ama dönüpte kendi duruşunuza baktığınızda olmayan bişeyler vardır hala... Git dersiniz... Gitmelisin... Başkası olsa benim yüzüme bile bakmaz sense hala benim yanımdasım ben gidemiyorum sen git...
Yaptığınız ve söylediğiniz herşey (kendinizi sorgulama dönemleriniz ve nedenini tam bilemediğiniz sizi ona bağlayan şeylerin baskın olduğu dönemler hariç) tüketmeye yöneliktir aslında... Bir yandan var gücünüzle bitsin diye uğraşırken bir yandan da ya giderse, gerçekten giderse korkusu vardır yüreğinizde... Hiç kimselere davranmadığınız kadar hoyrat davranırsınız... Hiç kimselere olmadığı kadar da yakın durursunuz...
'Aşkı hissetmek iradi bişey değildir ama aşkı yaşamak iradi bişeydir' der bilirkişim... Karşınızdaki insanın duruşunun aldığı iradi bir karardan kaynaklanan bir duruluk olduğunu... Herşeyin farkında olarak orda bulunduğunu hiç düşünmezsiniz... Gözünüz ve yönünüz tamamen kendinizdedir çünkü...
Ahhhh... Keşke sizde onu onun sizi sevebildiği kadar... Hakettiği kadar sevebilseniz... Ne muhteşem olacaktır... Belki de yirmibirinci yüzyılın leyla ile mecnunu olacaksınızdır...
Ama olmaz bazen... Bunun başka bir açıklamasıda yoktur... Olmaz işte... Nedeni, sorgusu, yargısı olmadan... Sadece olmaz... Ne yaparsanız yapın olmaz...
İzlediğim bir filmde bir öykü anlatıyordu... 'Ben kızböceklerini çok severdim... Çocukken bütün gün onların peşinden koşar, yakalamaya çalışır, bitane bile yakalayamaz yorgunluktan bitap düşüp ormanın bir köşesinde uyuyakalırdım... Uyandığımda kızböcekleri her tarafımda dolanıyor olurdu...'
Kimbilir belki peşine düşmekten, kovalamaktan vazgeçtiğimizde, niye olmuyor diye kendimizi ve karşımızdakini iteleyip kakaladığımızda olmayan şey olur... Tıpkı filmdeki kızböcekleri gibi...
Kim bilir...