Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mayıs '13

 
Kategori
Aile
 

Kızıma, Oğluma

Kızıma, Oğluma
 

siz


Kızıma;

Sen miniktin ve ben seni öğrendim.

Çok istiyordum seni çok, hem de nasıl. Sonra konuşmaya başladım seninle;  9 ay boyunca yazdım yazdım yazdım. Sana, senin için, sana kalsın diye. Sen dinledin beni biliyorum.  Çok mutlu oldum; 30 yaşındaydım ve 30 yıllık hayatımın en mutlu en muhteşem günlerini yaşadım. Öncesinde hatırladığım 22 Eylül'ü, evlilik günümü bile geride bıraktı senin varlığın. Dünyanın en mutlu gelini benim derken bir baktım ki dünyanın en özel anne adayı ben olmuşum. Hasta hissettim hasta değildim, çabuk yoruldum önemli değildi, şişmanladım hem de 18 kilo ile hayatımda almadığım kiloları aldım ve küçük bir fil oldum! Aldırmadım…

Sonra hareketlenmeye başladığında, sen de tepki verdin; belki bazen kızdın, çok yoruldun ve beni de çok yordun dedin; haklıydın; çalışıyordum ve doğumdan 3 gün önce asansörde Genel Müdürümüz, Ayşegül git artık yoksa asansörde doğuracaksın dedi bana; neredeyse dediği çıkıyordu: ) Seni hayal ettim başaramadım çünkü cinsiyetini bilmiyordum; babanla biraz eğlenmek istedik ve doktora hayır dedik; söylemeyin bize cinsiyetini biz sadece onu bekleyelim. Babanın özenini anlatamam, odanı kendi elleri ile tasarladı. Onca kiloya rağmen sadece sen büyüdüğün için içimde herkes erkek dedi. Anneler hissedermiş dediler; hissetmedim; hiç de umurumda değildi senin ne olduğun; neye benzeyeceğin; sendin ya bu yeterdi bana.

Sonra bir gün

Sen geldin; Doktorum ameliyat sırasında aa Ayşegül söylemedim hala değil mi kızın oldu dediğinde hislerimi ve şaşkınlığımı anlatamam. Sana baktım; masumane bakışını ve sol eline uzanıp öpüşümü ömür boyu unutmayacağım; daha ötesi yoktur herhalde; hayat bu dedim… Aslında bir de şu var; o kadar alışmıştım ki birlikteliğimize bazen karşımdaki minik yatakta yatan şeyi algılayamadığım oldu; suçluluk duydum. Sonradan öğrendim ki normalmiş bu hisler; kabullendim. Hep seni izledik; sana baktık, üzerine titredik. Zaman geçti büyüdün; saçlarını taradım, oynadık, güldük, bazen de çok kızdım sana; bazen yanında olamadım üzüldüm, içimden kızdım hırpaladım kendimi, bazen uzak kaldım daha çok üzüldüm. Alevli, baskın karakterli bir çocuktun, hala da öylesin.

Nil’ciğim, sen benim ikinci yarımsın, bensin, Nil’imsin Duru’msun; Kızımsın…

Oğluma;

Tam hayat duruldu demiştik, evet kardeşsiz olmazdı ama planlarımıza almaya cesaret edememiştik. Yorgunduk, sakinliğe ihtiyacımız vardı; işimiz başımızdan aşkındı. Ama ben garip günler yaşıyordum, sinirliydim, yorgundum, nedenini bilmediğim bir halsizlikle kurup duruyordum kafamda; nefes alamıyordum ve kalbim sıkışıyordu, ağrıyordu; zor bir dönemden geçiyordum; yine sınandığım anlardan biriydi. Korkuyordum doktora gitmekten; galiba panik ataktım. Aynı günlerde kuzenin doğdu; halanı ziyarete gittim; hastanede aldım bebeği kucağıma, olamaz… İnanılmaz bir sıcaklık ve garip bir manevi huzur, ellerimin arasındaki erkek çocuğu inanılmaz yakın gelmişti. Aman tanrım, acaba mı dedim.

Doğru çıktı. Sen, neredeyse 8 haftadır benimle birlikteydin ve ben hayatta ters yönde giderken seni misafir ettiğimin farkında bile değildim. Her şey bitti, geride kaldı, tüm negatifler, söndü, gitti… Yeni ve bilinmez bir sayfa daha açılıyordu önümüzde ve artık evde abla olmayı bekleyen minicik bir kalp daha vardı başına geleceklerden habersiz. Zaman çok hızlı geçti, daha sakin, daha olgun ve dingin. Hemen öğrendik bu sefer senin kim olduğunu. Minik bir erkek kalbiydi benimle birlikte var olmaya çalışan. Yine çok yedim; yine tam 18 kilo aldım; kurulmuş saat gibi vee yine çok çalıştım, çok, çok, çok…: ( 32. Haftada beklenen oldu ve erken doğrum riski ile eve kapandım.Her şey bitti, iş yoktu artık hayatımda; ne oldu hayat devam etti ve dünya batmadı!

Sonra yine bir gün

Sen geldin… Tıpkı ablan gibi senin de adını son anda belirledik neredeyse. Sen Atlas’tın. Sonradan çok sevdim bu ismi. Ablanın tersine sarışın apak bir bebektin; hala  öylesin. Sakindin, kendi halindeydin. Ancak bir Aslan burcundan sonra gelen İkizler olarak kara kara düşünüyordum gelecek yıllarda yaşayacaklarımı. Çok ilgi çeken bir bebektin; çünkü çok güzeldin; yine öylesin. Seninle dinlendim; inanılmaz geliyor kulağa ama öyle. Yorulurken bile dinlendim, sakinledim, kendime döndüm, baktım ve gördüm, duydum ve dinledim; keyif aldım, zaman zaman yine ikizlerin karanlık atmosferine kapıldım; sonra sıyrıldım. Sizlerle ilgilendim, iş mi o da ne, istemiyorum dedim; neredeye iki yıl! Okudum bol bol; nasıl iyi geldi…

Şimdi Zaman geçiyor ve sen de büyüyorsun. Seninle arabaları keşfediyorum, top oynamayı. Boyuna bakmadan cimbombom a laf atıyorsun ve dibobo goooo diyorsun. Bir Beşiktaşlı olarak babanı ve seni tebrik ediyorum: )Bir oğlum olursa ona hiç silah almayacağım demiştim; almıyorum, ablanın peşinde koşturmanı; onun defterini kitabını senden kaçırmasını keyifle izliyorum; bazen apartmanda bir çığlık duyuluyor cadı anne oluyorum. Yine çalışıyorum ve yorgunluktan bitiyorum ama mutluyum. Mutlu olmadığımı zannettiğim zamanlarda dahi ; bunu fark etmek bile o kadar güzel ki..

NİL DURU, bana ilk annelik heyecanını tattırdığın ve sabretmeyi öğrenmeme yardımcı olduğun için ama öncesinde sen olduğun için seviyorum seni...

ATLAS, bana bir fırsat verdiğin için 2. kez annelik tacını takmama neden olduğun için ama öncesinde sen olduğun için seviyorum seni...

Sözün özü iki kelime aslında

Sizi…

Seviyorum…

  

 
Toplam blog
: 15
: 1080
Kayıt tarihi
: 18.12.12
 
 

Hayatın sıradan olmadığını düşünen, bir yanı yazma eylemi için deli divane olan, iki harika annel..