- Kategori
- İlişkiler
Klarnetçi çocuk
klarnetçi çocuk
Öğle vakti yine bir koşturmaca içindeyim, zaten ben hiç bir zaman rahat olamadım ki hayatın ipine tutunmuşum o beni çekiyor bende koşturuyorum peşinden.
Bu sefer ki koşturmam hastaneye gitmem gerek kimse için değil, kendim için koşturmayacağım. Son bir aydan beri kalbim yanıyor, evet evet yanlış okumadınız kalbim yanıyor. Kalp yanması diye bir şey var mı bilmem ama sanırım var.
Metroya yetişmek için yürüyen merdivenleri hızla iniyorum, kapıların kapanacağı sinyali duysam da son adım hamlesiyle içeri atıyorum kendimi. Neden bu kadar aceleciyim, kendimi de çözemedigim bir sorunum bu aslında. Neden içim içime sığmaz oldu son yıllarda bir yangınla yaşıyorum ki çözemediğim.
Her şeye o kadar hızla yetişmem gerekiyor ki hayatın ipi sıkıca sarmış beni yetişmem gerek ama nereye, neye yetişecegimi bilmeden hayat, inanılmaz hızla beni kendine çekiyor. Tek bildiğim kalbimdeki o yangın sönmüyor koşuyorum hayatın peşinden ben koştukca besleniyor, alevi ve daha çok yakıyor canımı.
İnsanların yüzlerine dahi bakmıyorum son zamanlarda, kimse beni ilgilendirmiyor. Hayat bana kimseye bakma fırsatını da elimden aldığını biliyorum.
Sol tarafımda kalan vagondan bir ses geliyor önce tiz... ‘’dur’’ diyor iç sesim ‘’dur’’... ‘’dur bir saniye dinle sadece yorumsuz dinle, düşünme yorum yapma hayatın ipine sarılmana inat bir an dur’’diyor .
Bir erkek çocuğu elindeki klarnetten süzülen o muhteşem melodi. Bir an iç sesim ‘’dilenci bir çocuk o bakma boşver’’ diyor. ‘’ Ödeme ona para sana kimse kalbin yanarken yanında olmadı olma sende o ufaklıgın yanında çalsın ve gitsin bakma...’’
Yine de göz ucumla yandan bakıyorum tam dibimdeki muhteşem notalar çıkıyor çocugun klarnetinden ‘’hayatın ipine tutunma bırak, hayat seni peşinden sürüklemesin sen kendine yepyeni bir sayfa aç hayat kur kendine, senin peşinden gelsin hayat sen gitme yetişmeye çalışma, bırak koşturma sen yaranmak için çareler arama o sana güzellikleri sunması için fırsat ver hayata, sen köle olma sana köle olsunlar, sen koşma dur ‘’ diyor klarnetteki o muhteşem müzik.
Bir an kalbimin yandığı kor ateş, masum sokak klarnetcisinin gözlerindeki maviliginde sönmeye başladığını hissediyorum.
Sadece dinliyorum iç sesim konuşuyor benimle ‘’ eğer bir sokak klarnetcisi böylesi güzel notlarla hayatını degiştirmişse ve bu kadar mükemmel çalabiliyorsa, kimseden ögrenmeden tek başına hayatın klarnetini, bende hayatı yeniden en baştan değiştirebileyim kimse yanımda olmadan neşelendirebilirim, hayatımı renklendirebilirim diyorum.
Elimi cüzdanıma atıp küçük dev adama bozuk bir birlik veriyorum. Masmavi gözlerinden sevgi fışkırıyor adeta, sadece aldığı paradan dolayı değil bana inanılmaz ilham verdigini bildigi için gözleri ışık ışık parlıyor. ‘’ ben başardım bu yaşımda yetim olarak sende başaracaksın ‘’ diyor gözleriyle...
Klarnetçi çocuğun ruhunda kocaman bir adam görüyorum. O başardıysa bu yaşta en zor şartında Klarnet çalmayı ve hayatı’ ti’ ye almayı ben mi yarım asırlık yaşımda başaramayacakmışım..
Teşekkürler klarnetci çocuk yolun açık olsun. Bir kaç dakika önce bana dinlettigin o muhteşem şarkı sözündeki gibi bir ömürlük ders verdigin için teşekkürler..
Kalbim mi? Şimdi kendini çok daha iyi hissediyor. Yangın hafifledi rüzgar onu beslemiyor hafiften melodinin yağmuruyla su serpildi içine, doktor mu? O da nesi? Doktoruma yetişmeme gerek var mı bence yok ... ben en güzel doktorumu buldum ben hayatın ipine tutunup koşmaktan yoruldum ve şimdi benim aradıgım doktorum, ince parmaklarıyla bana şarkı söyleyen çelimsiz klarnetci cocuk.
İpinde sımsıkı bağlayan hayatın iplerini kopardım o an, vazgeçtim koşmaktan
Şimdi ben onu bağladım kendime istediğim gibi yönetiyorum seni hayat... bir klarnetin ucundasın bazen neşemsiz, bazen vurdum duymazım bu da benim hayat notam ...
sevgiyle...
emine zaimoğlu 17 mart 2015