- Kategori
- Şiir
Koluma Dostoyevski girmiş olmalı
koluma dostoyevski girmiş olmalı
yeniden başlamak/ sevdiğini düşünmek
bitmeyecek deliliklere soyunmak
her akşam uyanıp/ seni
yani senin zifir saçlarını düşünmek
çocukluğunu/ gözlerini
gülümseyen/ hiç bitmeyen umudunu
istanbul ki/ yıldızlar içinde dökülürken
tuz buz içinde/ paramparça dağılırken
ben varım deyişini
eğer büyürse gök kalçaları
rıhtımda ıslık çalan vapurların
büyürse deniz
büyürse çizdiğin umut
bunca imge arasında
çıkmaz sokaklardan kalan ne varsa
hiç çınlamasın/bir daha
boşlukta yalnızlık sesi
şiirlerim dağıldı/ ve kendi oyunuyla
yenik yağmurlu bir caddeye
afişler/ sinema afişleri yapıştıran
o hülya'lı hülyalara daldı
koluma dostoyevski girmiş olmalı
bir de dudak izi/ kıpkızıl taze
bir kurşun yarası alnımda
bir bıçak sırtımda tam şuramda
sonu gelmez yorgunluğum
geçmişten kalan
yalnız yalnız göğüslerin
en çok kadınsı yanın
bir kereviz suratlarına bakmıyor
bu boş sokaklarda korkunun
beni kırdılar bu karanlık
çamlar akıyordu boşlukta
saatin tik takları yalnızdılar
bütün şarkılara değmiş/ o kızın
saçlarına
hiç görememiştim
beni kırdılar yağmur yağmıyordu
dallarımı kırdılar soğuk bir ölüm gibi
lapa lapa kar yağıyordu
çakıldı aklıma/ bütün eski şarkılar eskici
kapalıydı her yan/ yüzün parmaklarımın
ucunda akıyordu oysa seni tanımıyordum
yalnız bir mısra mısın/ yokmuş da aslında
ya da çoğalmak arzusuyla/ yanıma gelmişsin
acı alnındaki çizgiyse/ gözlerin
sevinç aydınlığı
yağmur yağmazsa
üşüse de onun sıcaklığı
avuçları ak bakışları kıyısız
bir deniz gibisin eskici
elimden gelen budur/ nasıl vazgeçeyim
yıllar var ki serçeleri unutmuşum
karanlığa boğulmuşum
karlı ağaçları iyimserlik sarmış ki
serçeleri unutma eskici
beni vurmuşlar/ öldürmüşler
başkaldırmanın sarhoşluğunda
beni unutma denizci
Mehmet Özgür Ersan 03.01.2013 moda