- Kategori
- Deneme
Köprü
Köprüler yaşam gibi...
Hayat, aslında geçmen gereken bir köprü. Ulaşman gerekene yol. Köprüde olduğunu fark edince, ne kadar aşağılarda seyrettiğini de görüyorsun. Köprü, çok ince ve hassas. Sen ne kadar ağırsan, o kadar aşağıya çekiliyorsun. Yapman gerekense ağırlıklarından kurtulmak.
Önce; cebinde kalmış eski bir mendili bırakıyorsun aşağıya. Sonra bir şeker belki. Dışarıdan hiç anlaşılmasa da bu küçücük şeyleri atmak bile milim de olsa seni yukarıya çıkartıyor. Bunu da bir sen biliyorsun. Ardından bozuk paraları atıyorsun beş kuruş, on kuruş diye gidiyor cebindekiler.
Biraz daha yukarı çıkınca hadi diyorsun diğer ceplere de bakayım. Mektuplar buluyorsun, resimler, atılacak. İsimler çıkıyor karşına, açıyorsun avuçlarını bırakıveriyorsun onları.
Derken aklına sırt çantan geliyor. Ne defterler, kitaplar, kullanmadığın eldivenler, gözlükler çıkıyor içinden. Hesap defterleri, unutulmuş. Bir bir dökülüyor gözyaşlarıyla birlikte. Her seferinde daha yukarı çıkıyorsun. Milimler santime dönüşüyor. Aşağıdaki manzara yukarı çıktıkça değişiyor elbet. Bildiğinin dışında bir yerde yol aldığını anlıyorsun. Hep bildiğinin sadece küçücük bir noktadan ibaretini kavrıyorsun.
Sırt çantanın doluluğu şaşırtıyor seni. İçindekiler at at bitmiyor. Bu kadar çok biriktirdiğine şaşırıyorsun. Bebekler, oyuncaklar, giysiler ne de çok ağırlık yapıyormuş. Yolluyorsun öpüp çocukluğunu paylaştıklarını, sırtın dikleşiyor. Çanta hafifliyor, sen rahatlıyorsun, köprü yükseliyor.
Sıra çantanın kendisine geliyor. Öyle ya içine konacak bir şey kalmayınca onu tutmaya ne gerek? Peki sonra?.. hala ortalardasın. İki yanın sarp kayalıklar. Gökyüzü masmavi ama uzakta. Daha diyor attığın her adım. Daha ...
E ne kaldı geriye diyorsun? Elbiselerin diyor köprü. Elbiselerini unuttun. Çıplak kalmalı. Tüm giydiğin dışa atılmalı.
Çimen Erengezgin