- Kategori
- Kitap
Kore'deki Türk askeri; Çavuş Tom

Unutulan Kore savaşında yer alıp, uzak ellerin toprakları için kanını sebil eden Mehmetçiğin romanı Türkiye'de ilk defa yazıldı: Kore Dağlarında Aslanım Yatar..
Altmış yıldır Atilla İlhan'ın " Yaraya Tuz Basmak " adlı romanında bir-iki bölüm hariç Türk edebiyatından adeta kovulan " Kore Destanı" böylece edebiyatımıza giriş yaptı.
Bundan sonra sıra ikinci ayıbımızı gidermeye geldi.: Kore'deki Mehmetçiği sinemaya taşımak. Eloğlu Kore serüvenini onlarca defa beyaz perdeye aktarırken biz de bir seraryo bile yazılmadı.
Bu satırların yazarı tarafından kaleme alınan " Kore Dağlarında Aslanım Yatar " romanında ilginç bir karakter göze çarpar: Amerikalı zenci çavuş Tom.. Türk askerleri ile omuz omuza savaşan Tom'un hikayesi 29 Kasım 1950 gecesi başlar. Komutası altında bulunan küçük bir komando birliğiyle gerilla takibi yapan Çavuş Tom, adamlarıyla birlikte düşman hatlarının içine girmiştir. O gece yarısı başlayan müthiş Çin saldırısında iyice düşman içinde kalırlar. Bu sırada varoluş yokoluş savaşı veren Türk tugayına mensup birçok asker de düşman hatları gerisinde kalmıştır.
Romanda ilginç bir şekilde birbirleriyle karşılaşan Türk askerleri ve Çavuş Tom can havliyle düşman içinden çıkıp güneye geçmek için çabalamaya girişirler. İşte zenci çavuş Tom'la Mehmetçiğin hikayesi burada başlar.
Aralarına aldıkları Tom'a kısa zamanda ısınan Türk askerleri, yarım milyonluk Çİn ordusu içinden geçip o sırada Seul cıvarında tutunmaya çalışan Birleşmiş Milletler Ordusu hatlarına ulaşmak için amansız bir serüvene atılırlar.
Aslında Çavuş Tom'un hikayesi çok önce başlamıştır. İkinci dünya savaşına da katılan Tom, hayatını Yüzbaşı İnal'a anlatırken " Bütün hikaye güneyde zenci olmak " diye söze başlar. Amerika Birleşik Devletleri'nin güney eyaletlerinden Albama'da doğan Tom, küçük yaşlardan beri ırk ayrımını iliklerine kadar hissetmeye başlamıştır. Liseyi parlak bir dereceyle bitirdiğinde bir zamanların Amerikasında zenciler için imkannsız denecek bir ideali vardır: Subay olmak..Bu kararırını ailesine açtığında " oğlum, benim gibi çiftçi olmadın.Bari bir teknik okula git de teknisyen ol. Subay olmak senin neyine? " der babası.. Eyaletin başkenti Montgomeri'de papaz olan ağabeyi de kendisi gibi papaz olmasını istemektedir. Buna karşılık ağabeyinin çalışma arkadaşı Martin Luther King " Büyük yürüyüşler küçük bir adımla başlar genç adam " der ona. " Sam Amca savaşa girmek üzere. Senin gibilere çok ihtiyacı olacaktır"
Ve Tom o küçük adımı atarak bir askeri akademiye başvurur. Sınavları çok iyi geçer ama o zamanların Amerikasında subay okuluna kabul edilmesi imkansızdır. Sonunda New Orleans'ta deniz piyadelerine katılır. Sıkı bir eğitimden sonra çavuş olur ve Kuzey Afrika'ya gönderilir. Rommel'in askerleriyle savaşırken kendi deyimiyle " Fas'tan Mısır'a kadar yutmadığı kum kalmaz "
Almanlar Kuzey Afrika'dan çıkarılınca, İtalya'ya ilk çıkan birlikler arasında bulunan Tom burada gösterdiği yararlıklarla astsubay olur. İdeallerine az bir yolu kalmıştır.
Avrupa'yı nazi işgalinden kurtarmak için Normandiya'ya ilk çıkarma yapan askerler arasında Tom da vardır. Fransa'da bir çarpışma esnasında ağır yaralanan Tom hastaneye götürülürken Patton'un tankları Paris'e doğru akmaktadır.
İngiltere'deki bir hastanede tedavi gören astsubay Tom iyileşir iyileşmez subay olmak üğruna hala savaşın devam ettiği Pasifik cephesine gönüllü gider. Ancak burada ırkçı bir komutanın hışmına uğrayıp, rütbeleri sökülmek suretiyle Amerika'ya geri gönderilir. Kendi tanımıyla " Dört yıl çılgınlar gibi savaşmış ama itibarsız bir şekilde geri postalanmıştım"
Savaştan sonra nakliyecilik dahil her işi deneyen Tom, bir yandan ırk ayrımıyla mücadele ederken bir yandan da hayatını kazanmaya çalışmaktadır. Son işi olan matbaada çalışırken onu bulan Albay Turner tarafından Kore'ye gitmesi için ikna edilir.
Kore'de de büyük yararlıklar gösteren Tom, Çin sınırına doğru ilerleyen Birleşmiş Milletler Ordusu'nun öncü görevindetyken Çin saldırısı üzerine düşman hatları gerisinde kalmıştır.
Kader birliği yaptığı Türk askerlerinden yalnızca İngilizce bilen Yüzbaşı İnal ile konuşabilmektedir. Buna rağmen hepsiyle kaynaşmş, etle tırnak gibi olmuştur.
O kadar ki Çinlilerin tuzağına düşülerek, çok ağır kayıplar verilince teslim olmaya karar veren Yüzbaşı İnal ona komando olduğunu hatırlatıp kaçmasını istediğinde " Evet, bunu yapabilirim " der " Ama şimdi gidersem yüreğim hep burda kalır. Bu yola hep birlikte çıktık, Sonuna kadar hep birlikte gideceğiz "
Esir kampına götürüldüklerinde diğer zenci Amerikalıların yanına bile gitmez. Türklerle kalmayı, onlardan biri olmayı tercih eder.
Romanın finalinde ayağından vurulunca yere mevzilenip Türkleri korumak için kendini feda etmek ister. Omuzuna alıp götürmek isteyen Yüzbaşı İnal'a " Bakın Yüzbaşı " der " Beni de Mehmetçik yaptınız. Size karşı gelemiyorum ama lütfen gidin artık. Yoksa fikrimi değiştireceğim"
Kitabın yazarı olarak hemen İngilizce'ye çevrilerek Amerika'da yayınlanmasını ne kadar isterdim. Bugünkü siyahi Amerikan başkanı Obama'nın Çavuş Tom'dan öğreneceği çok şey olmalı çünkü..