- Kategori
- Güncel
Korkunun birey ve toplum üzerinde etkileri

Korku, düşüncelerden kaynaklanan kaygı. Acı, zarar, tehlike gibi tehditlerin kişide hakim olduğu düşünce.
Düşünceler içinde tehlike olasılığı varsa korku tepkisi veriliyor. Bu tepkiler, düşünce türüne göre kişiden kişiye değişiyor. Yangından, saldırıdan, terörden, felaketten, ölümden korkma gibi duygular.
Korkuyu yaşayan kişi, korkunun kendi düşüncesinden kaynaklandığını bilmiyor. Korkuya çözüm üretilemediğinde, korku krize dönüşebiliyor. Bu durum yaşamı olumsuz etkiliyor.
Yükseklikten, örümcekten, köpekten, kediden, karanlık veya kapalı alanda kalmaktan, , hastalıktan, doktora gitmekten, adliyeden, sudan, sınavdan, araba sürmekten korkma gibi duygular bireyde, beniz sararması, ağız kuruması, titreme, solunum hızlanması, kalp çarpıntısı, terleme şeklinde reaksiyonlara- tepkilere neden oluyor.
Korku problemlerin çözülmesine engel. Korkuyla yüzleşmekten kaçınmak kişinin korkuya teslim olması sonucunu doğuruyor.
İnsan, tehlikeli gördüğü şeylerden uzak durmak ve kendini korumak istiyor. Bu yüzden korku, uzaklaşılmak istenen bir duygu.
Korku duygusu kişiden kişiye değişiyor. Birinin korktuğundan diğeri hiç korkmuyor. Tehlikeyi algılayış farklı. Dolayısıyla verilen tepkiler de farklı oluyor.
Korku yaşamın ilk dönemlerinde başlıyor. Korkunun çoğu çocukluk döneminde oluşuyor. Yasaklar, toplumsal kurallar, disiplin, cezalandırılma ile geliştirilen , tehditler, istismarlar korkuyu geliştiren durumlar olarak görülüyor.
Korku, özellikle çocukluk çağında merak ve öğrenmenin düşmanı. Korku merakı öldürüyor. Öğrenme merakla gelişiyor. Bu nedenle korku öğrenmeyi engelliyor. Çocuğun dünyası kaotik ve korkulu olduğu zaman odaklaşamıyor ve öğrenme isteği azalıyor.
Korkunun yanında, işsiz kalmaktan, ekmeksiz kalmaktan duyulan gelecek endişe ve kaygısı toplumda etkili. Korku ve kaygı toplumu sardığında bireyler can güvenliğinden ve geleceğinden endişe duyuyor. Korkutulan, tehdit edilen, cezalandırılan toplum, korkak bireylerden oluşuyor. Geleceğinden endişe duyan birey, verimli ve yaratıcı olamıyor. Korku birey ve toplumlarda kötümserliği tetikliyor.
Düşüncenin ve yaratıcılığın temeli umut. Baskı ve tehditle korkutma ve ayrıştırma, “ ne olacak bu ülkenin hali” sorusu zihinlerde çöreklenerek toplumu umutsuzluğa sürüklüyor.
Yukarıda kısaca anlatılmaya çalışılan durum ne yazık ki, ülkemizde son on yıllarda yaşanan terör, tehdit, baskı ve toplumun siyasi çıkarlar uğruna kutuplaştırlıması ile çok örtüşüyor.
Bu toplumda sorumluluğu bulunan herkesin, en baştan en sona kadar, tehdit etmekten, ayrıştırmadan, kutuplaştırmadan, korkutmaktan vazgeçmesi gerekiyor. Hüseyin Seyfi