- Kategori
- Eğitim
Köy Enstitüleri ve özgürleşme eylemi
Yazarı: Mehmet Başaran
İlköğretim Türkiye’de pek ihmal edilmişti. 1943’te 40.000 köyün 35.000’i okulsuzdu; halkın % 80’i okur-yazar değildi. 70.000 ilkokul öğretmenine ihtiyaç vardı. Bu duruma göre öğretmen yetiştirme meselesi ilköğretimin ana problemini temsil ediyordu.
Bunun için 1940 yılında Köy Enstitüleri kuruldu. 1940 yılında Köy Enstitüleri Kanunu kabul edildi. 21 Köy Enstitüsü kuruldu. Bu Enstitüler için 7.000 bina yapıldı, hepsi su, elektrik tesisleri, atölyeler, fırınlar, sinemalar vs. donatıldı. Bu kurumlar oralarda çalışan öğretmenlerle öğrenciler tarafından inşa edildi. Her enstitüye 500-1000 dönüm arazi tahsis olundu.
Enstitülere, beş yıllık bir köy ilkokulunu bitiren müsait çocuklar alınıyor, köyler için beş yıllık bir öğrenimden sonra kız ve erkek öğretmenler yetiştiriliyordu.
Enstitülerin öğretim programlarına göre çalışmalar kültür derslerine. Ziraat ve teknik faaliyetlere ayrılıyordu. Çalışma zamanının % 50’si kültür dersleri, % 25’i ziraat, % 25’i teknik faaliyetlerle geçiyordu. Öğrencilere nazari bilgilerden çok pratik işleri, maharet isteyen hünerler öğretiliyordu. Devlet köye tayin edilen her öğretmene bir ev, atölyesi de bulunan bir okul binası, geçimine yetecek kadar arazi de tahsis ediyordu. Öğretmen bu araziyi öğrencileri ile beraber işliyor, elden edilen mahsulden türlü ihtiyaçları için faydalanıyordu. Köy öğretmeni sadece çocuk okutmakla yetinmiyor, aynı zamanda köyde bir halk eğitimcisi gibi çalışıyor, yetişkinlerin uyandırılmalarını da iş ediniyor ve onlara sıhhatte oldukları günlerde olduğu gibi hastalandıkları zamanlarda yardım ediyordu. Kısacası köy öğretmeni, Türkiye’nin ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda yenileşmesi için bir akıncıydı.
Özgürleşme eylemi: Köy Enstitüleri:
Derebeyler derebeyliğin, krallar krallığın, burjuvalar kapitalizmin çarklarının döndürülmesini, sürdürülmesini beklerler eğitimden. Ama yaşam, üretim araçları sürekli bir değişim içindedir. Giderek, altyapıyı zorlayan bir özgürleşme eylemine dönüşmüştür eğitim. Kafaları bilgi, elleri becerileriyle donatılanlar, hem daha çok üretir hem de ürettiklerinin paylaşımını denetleme çizgisine ulaşır.
Köy Enstitüleri Demokrasiyi Tabandan Fışkırtan Eğitim Kurumlarıdır:
1936’da nüfusun % 85’i kırsal kesimde yaşıyordu. Köylerde okuma yazma bilmeyenlerin oranı ise % 80’in üzerindeydi. Dış ve iç sömürü yoksul halk üzerinde yoğunlaşıyordu. Bağımsızlık kazanılmış fakat bu durum değişmedikçe ayakta kalmamız olanaksızdı. Yeni bir Kurtuluş Savaşı anlayışıyla tüm halk kaynağını devindirmek gerekiyordu. Tarihsel koşulların sağladığı olanaklardan yararlanarak, eğitimi, emekçi üretici halkı bilinçlendirerek, siyasal bir güç durumuna getirici, sömürü düzenini zorlayıcı, değişmeyi hızlandırıcı, bir eyleme, özgürleşme eylemine dönüştürmekti. Üretimi yeni aşamalara ulaştırıcı çalışmaları eğitim ortamına dönüştürmekse, eğitim alanında bir devrimdi. Üniversite kazandığı halde evindeki sigortayı değiştiremeyenler düşünülsün bir…
Enstitülerde Uygulanan İlkeler:
-Enstitü ürettikleriyle kendi kendine yeten, -üreterek eğitir, eğiterek üretir- sorumluluk duyguları gelişmiş, sağlıklı kişilikler geliştirir.
-Çeşitli işlerde çalışarak (işlik, derslik, tarla) kişiliğin çok yönlü gelişimi sağlanır.
-Enstitü-enstitü arası, enstitü-köyler arası imecelerle, toplu iş görme geleneğimize yeni boyutlar kazandırılır.
-Enstitü çıkışlılarla, enstitü kesimiyle ilişki sürdürülerek, gelişim koşullara göre eğitimde süreklilik kazanır.
-Enstitülere öğretmen yetiştiren, bir köy üniversitesi gibi gelişen Yüksek Köy Enstitüsü bir inceleme araştırma merkezi olarak çalışmalara ışık tutar.
Enstitülerin İkinci Dünya Savaşı koşullarındaki çalışmaların 1946’ya değin özgürlüklerini koruyabildi. Altı yılda ulaşılan sonuçlar halkın gücünü devindirmenin, neler yaratabileceğinin somut örneğiydi. Öğretmen yetiştirmede 110 yılda ulaşılan sayı aşılmıştı. (6.000’den 20.000’e ulaşıldı.) Okul sayısı 5.000’den 17.000’e öğrenci sayısı 380.000’den 1,5 milyona çıktı. 600 sağlıkçı, 9.000 eğitmen yetiştirildi.
On yılda tüm insanımızın sağlıklı eğitim hakkına kavuşturulması planlandı. Öğretim bu dünyada her şeyden önce yüzde yüz dürüst, yüzde yüz özgür olmalıdır. Öğretmen hiçbir zaman devletin uşağı olmamalıdır. Öğretmenin tek amacı gerçeği olduğu gibi belirtmek olmalıdır.
Köy Enstitüleri bunu gerçekleştirmek için vardır. Eğitim sürekli olmalı, dört duvar arasında sıkışıp kalmamalı yaşamın tümünü kapsamalı herkese olanak eşitliği sağlanmalı, gelişen yaşamın gerisine düşmemeli, bireysel toplumsal yaşamı iyileştirmelidir. Enstitülerin gücü buradadır ve bugün de dünyanın özlemi insanı, yaşamı bir bütün olarak algılayan özgürlükçü, eşitlikçi, demokratik, çağdaş ve sürekli eğitim vardır. Köy Enstitüleriyle eğitime yaşayarak ve yaratarak eğitimi katmıştık. Uygulanan iş eğitimi ilkesiyle, eğitilenler dersliklerini, işliklerini, barınaklarını kendi emekleriyle yükselttiler, bozkırları suya ışığa kavuşturdular.
Enstitüler Arası Yardımlaşma ve Dayanışma:
Yeni kurulan ya da zorda kalan enstitülere, bir plana göre yardım ekipleri gönderilir. Örneğin 1941 de 600 dönümlük bir alana kurulmaya başlayan Hasanoğlan Köy Enstitüsü diğer enstitülerin yardımıyla yapılmıştır.
Yurt Gezileri (Görerek Yaşayarak Öğrenme):
İşini bitiren gruplar bir yurt gezisine çıkmaktadır. Tarihsel kalıntılar, müzeler, doğa güzellikleri gezilir; fabrikalar görülmesi gereken tarım çiftliklerine, işletmelere gidilir. Görerek yaşayarak öğrenilmiş olur bu tarih, coğrafya ve sanat tarihi. Her öğrenci, her imece, gezi dönüşünde, nazari bilgisini gerçek iş alanda uygulamış, sanatını ilerletmiş ülküdaşlarıyla kaynaşmış, vatanın dört köşesini gözleri ile görmüş, oralardaki yurttaşlarının nasıl yaşadıklarını, öğretmen olduğunda kendisinin nelerin beklediğini kavramıştır.
1940 yılında kurulmaya başlayan Köy Enstitülerinin sayısı 1944’te 20, öğrenci sayısı 16400 dür. Dört yılda türlü gereksinimleri karşılayıcı 306 yapı tamamlanmıştır. 15000 dönüm yer ekilip biçilmektedir.
250000 fidan dikilmiştir. Köy Enstitüleri kendi ürettikleriyle geçinebilecek eğitim işletmeleri durumuna gelmiştir.
Enstitüye gelen çocukların, yaşam deneyleri zengin ama söz dağarcıkları sınırlı, anlatımları yetersizdi. Onları kitaplara yöneltmek ve okumayı sevdirmek için enstitü kendi koşullarına göre çalışmalar geliştirmiştir. Örneğin Hasanoglan Köy Enstitüsü, savaş nedeniyle sık sık göç etmek zorunda kalmıştır. Bu yüzden çocukların, ilgilerine uygun yapıtlar, fırsat buldukça topluca okutulmuştur. Yazınsal özellikleri, dile getirdikleri gerçekler üzerinde düşünerek tartışarak görüşler belirterek, notlar alarak, özetler çıkararak; okunanları başka gruplara, toplantılarda enstitü toplumuna tanıtılmıştır.
Köy Enstitülerinde düzenlenen Hafta Konuşmaları kitapların yaşamla bütünleşmesinin somut örneğidir. 1945 Aralık ve 1946 Ocak aylarında düzenlenen hafta konuşmalarından bazıları:
İnsanlığın Kurtuluşu Konuşmacı Prof. Enver Ziya Karal
Tiyatronun önemi ve İrlanda Tiyatrosu Prof. Saffet Korkut
Enstitüyü bitirip köylere gidecek öğretmenlere, üretim araçlarıyla birlikte 100-150 kitaptan oluşan bir de kitaplık verilmektedir. Öğretmenlerin salt okulda öğrendikleriyle yetinmelerinin yanlış olduğu, basit dar görüşlü kalmamaları için sürekli kendilerini geliştirmeleri amaçlanmıştır. Okuma dosyalarına göre 6 ayda okunan kitap sayısı 7.000’dir
Köy Enstitülerinin sayısı 20’ye çıkmıştır. Bu kurumların kız ve erkek öğrenci sayıları toplamı 16.400’ü bulmuştur. Bunlardan 2.000’i bu ders yılı başında enstitüyü bitirerek köy okullarına öğretmen tayin edileceklerdir. Enstitülerin işlikleri, 16.400 öğrencinin giyecek, yapıcılık, demircilik ve ziraat işleriyle ilgili her türlü işleri yapabilecek duruma getirildi. Bu işlikler yer yer dolaylardaki köylerin ihtiyaçlarına da cevap vermeye başladılar. 16.000 enstitü öğretmen ve öğrencilerin emeğiyle elektriğe kavuştu.
Köy Enstitüleri Dergisi:
Köy Enstitüleri Dergisi 1945’te, Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nce çıkarılmaya başlandı. 17.000 basılan dergi tüm enstitülerin Türkçe derslerinde okutulup incelenmektedir. Köy Enstitüleri Dergisi, yeni bir yazın kuşağının yetişmesine öncülük ettiğini göstermiştir. Köy Enstitüleri Dergisinde yapı işlerinden, teknik işlere, işliklerden sağlığa, tarım ve hayvancılığa dair birçok haber yapılmış; enstitülerin amaçları daha çok duyurulmaya çalışılmıştır. Örneğin 1.205 zerdali, 3.500 badem, 100 akasya yetiştirildi. 2 ton sebze ve meyve toplandı. Çevre köylere ve enstitülere dağıtıldı.
Öğrencilikle işçilik birleştirilmiştir. Dersler, işlikler, yapım alanı, tarım alanı gürül gürüldü. Öğrenerek uygulayarak yetiştirilmiştir. İnsanoğlunun seve seve, sevine sevine çalışacağı, işe koşacağı kanıtlamıştır; işçilikle öğrenciliği birleştirerek, her ikisi de angarya olmaktan kurtarılmıştır. Sistem ve program, hazır yiyiciliği yerine, gereksemeden doğmak, var olan durumlara çözüm yolları getirmektir. Eğitim ve öğretimi amaca uygun bir ortam içinde demokratik işleyişte, herkese sorumluluk ve yetki vererek,gerçekleştirmektir.
Köy Enstitülerinde denenmiş eğitim ilkelerinin bir bölümün, bugünkü Öğretmen Okullarında okutulması bile Köy Enstitülerinin önemini göstermektedir. Kültürümüzün, sanatımızın zenginleşmesi de sağlamıştır. Halk. Yazınımızda gerçekliği güçlendiren, yazın, halk oyunları, halk türküleri, halkın dili, sanat, Enstitülerle yurt geneline yayılmıştır. Halk-aydın ikiliği ortadan kalkmış, halk aydınları yetişmeye başlamıştır. Yazınımızda gerçekliği güçlendiren, yazın haritamızı genişleten bir gelişme olmuştur. Köy Enstitüleri, yakın çevrenin doğa, tarih ve kültür değerlerini ortaya koyarak, yersel özelliklerin izinde, ulusalı bulmaya yönelmiştir.
Köy Enstitüleri, Kurtuluş Savaşı’ndaki gibi kendi gücümüzle kalkınmamızı gerçekleştirmeyi amaçlayan bir eğitim örgütlenmesidir. Köy Enstitüleri bir bölge kurumudur. Her enstitü 3-5 ilden oluşan bir eğitim kesiminin uygun yerinde kurulmaktadır. Köy Enstitüleri, 600.000 dekarlık bir alanda ürettikleriyle, kendine yetebilecek bir işletme, köylerden seçilerek alınan kız ve erkek öğrencilerin iş içinde öğrenme, uygulama yeteneklerine göre öğretmen, sağlıkçı, köye yarayışlı zanaat erbabı (demir, dülger, yapıcı) olarak yetişecekleri eğitim ve yaşam birimidir.
Eğitim, yöre özelliklerine göre hazırlanmış planlara uyularak dersliklerde, işliklerde tarım alanında, gece gündüz, yaz kış sürmektedir. Enstitüler, yemekhaneleri, yatma yerleri, müzik ve spor salonları, reviri, uygulama okulu, bağları bahçeleriyle sürekli gelişen, yaşayan, çağdaş bir eğitim merkezidir…
Her enstitü kendi koşullarına göre gelişecek, kendi gereksinimlerine göre örgütlenecektir. Yetişenlerin duygularını, düşüncelerini, davranışlarını, kişiliklerini geliştirici çalışmalar “sürekli eğitim”, “kendi kendini yönetme”, “eğlenme hakkı”, “serbest okuma” gibi etkinliklerde odaklanmaktadır. Köy Enstitülerinin içyapısında öğrencilerin kendi kendilerini yönetmeleri ilkesine dayanan bir gelişim sağlanacaktır. Enstitülerde en az 15 günde bir eğlenti düzenlenir. Bu eğlentilere öğrencilerin ve öğretmenlerin katılımı şarttır. İş bölümüne göre çeşitli işlerde dağılacak kümelere yapacakları işin önemi, ülkeye, ulusa ve kendilerine sağlayacağı yararlar anlatılarak iş gördürülür. Koşullar ne olursa olsun, mevsim hangi mevsim olursa olsun öğrencilere her gün serbest okuma yaptırılacak ve onlara kitap okuma alışkanlığı mutlak surette kazandırılacaktır.
İş içinde, iş vasıtasıyla, iş için eğitim ilkesi, özümlenmiş bilgiler, değerler kazandırır. Sorumluluk duygusunu, sorun çözme yeteneğini geliştirir. Kendi başına karar veren haksızlığa, tembelliğe, kaytarmalığa, görücülüğe göz yummayan kişilikli insanlar yetiştirir. Köy çocuklarının yaşam deneyimleri zengin, söz dağarcıkları sınırlı, sözlü yazılı anlatımları yetersizdi. Onları kitaplara, okumaya yöneltmek, okuma alışkanlığı edindirerek düşün ve sanat dünyasına açmak, halk tabanından yeni değerler fışkırtıcı bir etkinlikten, çok okuyanlar topluma tanıtılarak başarılılar kitapla ödüllendirilerek, kitap ekmekle bir tutulur hale gelmiştir. Kimi öğrenciler kendileri oyunlar yazar hale gelmiş, açık hava tiyatrosunda uygulamıştır. Bizim Köy, Üven Ana bunlardan birkaçıdır.
Enstitülerde öğretmen, memur, öğrenci, işçi, yönetici aynı yaşam koşullarını paylaşıyordu. Tüm anlamıyla arkadaşlık içinde geçen bu yaşam herkesi doğanın güçlüklerinden ve lütuflarından aynı ölçüde pay sahibi yamaktaydı. İçilen su, kullanılan kap, yatılan yer hep aynıydı. Hep birlikte üşünüyor, yağmur herkesi ıslatıyordu. İşte Enstitülerdeki eğitsel çalışmalar ve öğretmen-öğrenci ilişkileri derslikleri, işlikleri, kitaplıklarıyla; insanı kafası eliyle bir bütün olarak geliştiren yeni değerler üreten yerlerdi.
Enstitüler, öğrenmek, öğrendiklerini uygulayarak çevreyi değiştirmek, sürekli okuma gereksinimi yaratıyordu. Bu yüzden yaşama kan veren, canlı bir kitaplık gibiydi her enstitü. Türkçe dersinin amacı şöyle saptanmıştır:
Öğrenci enstitüyü bitirirken, yaşına ve anlayış seviyesine uygun bir metnin özünü, sözlerini ve değerini anlayabiliyorsa, dilek ve düşüncelerini imla, şive, dil bilgisi yanlışı yapmaksızın yazıyla ve sözle, açık tam olarak anlatabiliyorsa; okuma ve yazma konusunda rastlayacağı zorlukları kendi kendine yenmenin yollarını öğrenmişse, Türkçe öğretimi amacına ulaşılmıştır.
Köy Enstitülerinin Kapatılması:
7.8.1946’da bakan olan ve kendisine “enstitüleri düzeltme” görevi verilen Reşat Şemsettin Sirer, düzeltmeden daha çok bir yıkma arzusundaydı. Tonguç’a “Senin ve senin gibilerin belini kıracağım.” tehdidini savuruyordu. Kızılçullu Köy Enstitüsü eski müdürü olan ve meclise giren birisi, enstitülerin ahlaksızlık, dinsizlik, komünistlik yuvaları olduğunu söylüyor; sürekli bu tür söylentileri yayıyor, mecliste bunları söylüyordu.
Bir köy enstitüsüne dışarıdan soktukları kişilere Türk bayrağını yaktırıyor, yıktırıyorlardı. (Bu durum sonradan mahkemede ortaya çıktı.) Öğrenciler tutuklanıyordu. Mecliste kıyametler koparılıyordu. 1947’de çıkarılan 5117 ve 5129 sayılı kanunlarla köylerdeki öğretmenlerin enstitülerle bağları kesildi, verilen tarım sanat araç gereçleri geri alınarak, yüz lira aylıklı memur durumuna getirildiler. 20.5.1947 genelgesiyle enstitü kitaplıkları komisyonlarca tarandı, kimi bakanlık klasikleri yakıldı. Enstitülerde çalışan öğretmenler buralardan uzaklaştırılmak amacıyla toptan askere alındılar. (Mayıs 1947).
11. 9. 1950‘de Tevfik İleri döneminde, tutulan yol izlenerek enstitüler kapatıldı.