Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ocak '11

 
Kategori
Eğitim
 

Köy enstitüsü yılları

KÖY ENSTİTÜSÜ YILLARI

Yazarı: Talip Apaydın

Talip okuma arzusundadır. Ama maddi imkanlar onu sıkıntıya sokmaktadır. Babası da okumasını ister. Okusun, efendi olsun köylülük yerden kurtulsun ister. Bu vesileyle babasının eski öğretmeni olan Burhan Bey’e gitmeye karar verirler.

Burhan Bey Milli Eğitim Memurudur. Babasıyla birlikte kasabaya (Beypazarı’na) giderler. Milli Eğitim Memuru olan Burhan Beyi bulurlar ve isteklerini söylerler. O gün aksilik olacak ya Talip’in sıtma hastalığı tutmuştur. Konuşmaya başlarlar. Burhan Bey Talip’e şöyle bir soru sorar: “Baban senden otuz beş yaş büyük. Sen kaç yılında doğmuş olursun?” der.

Talip, sorunun cevabını bulamaz. Hastalığı tutmuş, kafası durmuştur ve soğuk soğuk terlemektedir. Talip, sorunun cevabını bilemediği için babası çok kızar. Burhan Bey ve babası konuşurlar. Burhan Bey “Tamam, benden haber bekleyin, ” der. Talip’te bir umut doğar. Okuma hayaline kavuşmak üzeredir.

Talip ve babası köye (Kapılı) dönerler. Aradan yaklaşık iki ay geçer. Burhan Bey’den bir haber gelmez. Talip’in umutları sönmeye başlar. Dayanamaz. Bir sabah erkenden kasabaya (Beypazarı) gider. Burhan Bey’i bulur ve “İki ay geçti, haber göndermediniz, ” der. Burhan Bey Talip’i bir kenara çekip, “Okul seni kabul etti, ” der. Talip çok heyecanlanır ama şartlar vardır. “Yanına otuz lira almayı unutma. Bu para çay ücreti, ” der.

Talip kasabaya dönerken, bu parayı nasıl bulacağını kara kara düşünür. “Bu parayı nasıl bulacağım? Zaten maddi sıkıntılar var, ” der. Köye gelir. Durumu babasına izah eder. Talip çok sıkıntılıdır. Otuz lirayı nasıl bulacaklarını düşünür. Babası, sağa sola, akrabalarına, arkadaşlarına, para bulabilmek için gider ama bir türlü bulamaz. Babası anacak bir arkadaşından yirmi lira bulabilmiştir. Babası bu parayı Talip’in cebine koyar ama bu para kayıt için yeterli değildir. Talip içinden, “İnşallah okul kabul eder, ” der. Ailesi ve arkadaşlarından bir kısmı Talip’i yolcu etmeye gelirler ve Talip yola çıkar. Talip’in yanında köyünden bir yoldaşı da vardır.

Kasabaya varırlar. Ne garip rastlantıdır ki o gün 10 Kasım 1938’dir. Kasabada soğuk rüzgarlar esmektedir. Halkın morali çok bozuk, suratları asık ve sararmıştır. Talip “Bu halka ne oldu, bu insanlara ne olmuş?” diye düşünür. Kasabada öğrencilerin toplandığı yere gider. Bütün öğrenciler orada toplanmışlardır. O grup içinden biri koşa koşa gelir ve şunu söyler: “Arkadaşlar Atatürk vefat etmiş!” der. Talip o an, kasabalının halinin niye öyle olduğunu anlar. Beypazarı’ndan Eskişehir’e gidilecektir. Bütün çocuklar otobüse doluşur ve yola çıkarlar.

Eskişehir’e varırlar. Buradan okuyacakları okula doğru giderler. Okul müdürü öğrencileri karşılar ve kalacakları yere, yurda götürür. Müdür öğrencileri teker yerleştirir. Okullarına teker teker kayıtlarını yaptırmaya başlarlar. Sıra Talip’e gelir. Kara kara düşünür Talip. Ya yirmi lirayı kabul etmezlerse? Yirmi lirayı sunar Talip. Parayı çıkarır. Kayıt yapan memur, bu paranın eksik olduğunu söyler. Talip korka korka, “Babam bu kadar bulabildi, geri kalanı sonra gönderecek, ” der. Memur, “tamam” deyip talip’in kaydını yapar.

Okula gittiği günün ertesi gün okul başlamıştır. Derslere girip çıkmaya başlar Talip. Aradan bir süre geçer. Sınavlar başlar. Talip derslerde iyi değildir ama sınavlarda iyi notlar almaktadır. Dersler devam etmektedir. Ne var ki zaman çabuk geçer ve okul biter. Tatil gelmiştir ama okul çocukları evlerine gönderilmemektedir. Okulda olağan dersleri alırken (matematik, tarih, coğrafya vs.), tatilde ise hayatlarında karşılaşacakları bazı dersleri almaları gerekir.

Tuğla ocağında çalışmaya başlarlar. Böylece öğrenciler tuğla yapmayı öğrenir ve bir meslek kazanırlar. Okulları yeni yapım olduğu için bahçe düzeni yoktur. Öğrenciler bahçeyi düzene sokmak için çiçekler, ağaçlar ekerler bahçeyi yeşillendirirler. Okullarını onarırlar. Onların okulu, bilinen bir okul değildir. Hem olağan dersleri (tarih, coğrafya, vs.) okullar açıkken, hem de diğer dersleri tatillerde, bahçe düzenlemesi yaparak, tuğla ocaklarında çalışarak, öğrenirler.

Talip’in okul başladığından beri dikkatini çeken bir durum vardır. Okullarının yakınlarında bir binada, bazı insanları görür. Buradaki kişilerin yaşları oldukça büyüktür. Burada eğitim aldıklarını öğrenmiştir. Eğitim almalarının nedeni ise, eğitimleri bitince köylere dağılıp, genç-yaşlı, kadın-erkek demeden, bütün köylülere okuma yazma öğretmek, arkasından modern yaşam bilgileri vererek köyü kalkındırmaktır.

Okulda öğretmenler, öğrencileri hiç boş bırakmazlar. Bazı sanat dersleri verirler ve meslek edindirirler. Marangozculuk, demircilik, inşaatçılık gibi meslekler edinirler. Tabi öğrenciler bu işten oldukça memnun olurlar. Canla başla çalışırlar.

Talip’in okuduğu okul, 17 Nisan 1940’da Köy Enstitüsüne çevrilir. Bu doğrultuda Türkiye’nin bazı şehirlerinde ve ilçelerinde Enstitü binaları yapmak üzere, öğrenciler ekip olarak gönderilirler. Talip de gönderilen ilk ekibin içindedir. Yaklaşık 40 kişilik bir ekiple Savaştepe denilen yere gönderilip, orada üç bina yaparlar. Daha sonra bazı şehirlerde enstitüler yapılmak üzere Bursa, İzmir, İstanbul vs. gibi yerlere giderler. Buralarda okul binaları yaparlar. Öğrenciler bu durumdan oldukça memnundurlar.

Talip artık üçüncü sınıfa gelmiştir. İlk defa müzik derslerine, alan öğretmeni gelir. Çünkü iki yıl boyunca müzik dersleri olduğu halde, müzik öğretmeni olmadığı için dersleri boş geçmiştir. Ama artık üçüncü sınıfta öğretmen gelmiştir. Müzik öğretmeni, mandolin denilen bir çalgı aleti çalmaktadır. Talip bu çalgıyı merak eder. Talip kendinde, müzik yeteneği olduğunu hiç sanmaz. Merak saldığı için biraz birikmiş parasıyla mandolin denilen çalgı aletinden alır. Denemelere başlar. Böylece müzik yeteneği ortaya çıkmış olur. Öğretmeni de yardım eder ve nota öğretir. Talip hiç ummadığı şekilde mandolin çalmayı öğrenir ve kendini geliştirir.

Talip üçüncü sınıftayken, Türkiye II. Dünya Savaşının sıkıntılarını yaşamaktadır. Bu durum okullarını etkiler ve birçok sıkıntılar baş göstermeye başlar. Okul araç gereçleri, okul ihtiyaçları ve yemekler eskisinden daha az verilir. Çünkü Türkiye çok büyük ekonomik sıkıntılar çekmektedir. Tabi bu sıkıntılar, Talip ve öğrenciler için iyi olmuştur. Hayatın zorluklarını, sıkıntılarını görmüş olurlar. Bu da onların, daha dayanaklı ve daha sabırlı olmalarına neden olmuştur.

Talip üçüncü sınıfın sonlarına doğru geldiğinde, dünya görüşü artık kafasında şekillenir. Talip’in düşüncesi, okuldan mezun olup da köyünde öğretmen olduktan sonra, köyünü kalkındırmaktır. Bu amaç doğrultusunda kendini geliştirmeye devam eder.

Talip okulun bitmesini dört gözle bekler. Okulun bir önceki sene mezun olmuş öğrencilerinin hepsi, Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü denilen yere götürülür. Orada herkes kurs olacağını zanneder. Ama öyle değildir. Üç yıl daha okunacak ve buradan mezun olanlar Köy Enstitülerinde öğretmen olabileceklerdir. Enstitünün çok iyi olduğunu söylerler. Tabi buraya katılabilmek için okulunda başarılı olanlar, sınavla seçileceklerdir. Arkadaşlarının bir kısmı orya girebilmek için daha ciddi çalışmaya başlamışlardır. Kimisi de, “Ben gitmem, köyüme öğretmen olacağım, ” der.

Talip de böyle düşünür. Aslında bir yandan da gitmeyi kafasından geçirmiştir. Kara kara düşünür. Öğretmenleri Hasanoğlan’a başvurmasını isterler. Oysa Talip, hep köyünde öğretmen olmayı düşünür. Aslında Talip’in aklından, yüksek öğrenim yapmak, bilgi ve görüş ufkunu genişletmek, yükseltmek de geçmektedir. Aklıyla duyguları arasında gidip gelir. Talip biraz düşündükten sonra başvurusunu yapar ve sınava girer. Başarılı da olur. Böylece yüksek öğrenimi okumaya hak kazanır.

Talip’in artık yüksek öğrenim hayatı başlar. Ankara’nın Hasanoğlan ilçesinde bulunur. Yüksek Köy Enstitüsü’ne doğru yolculuk başlar. Hasanoğlan’a varırlar. Kalacakları yurda götürür onları üst sınıftaki ağabeyleri. Yurda yerleşirler. Talip çok heyecanlıdır. Çünkü Yüksek öğrenim okuyacaktır. Bu arada yüksek öğrenimde Bölüm seçmesi de gerekir. Talip Güzel sanatlar Fakültesini seçer. Bu alanda kendini geliştirecektir. Talip Güzel Sanatlarda, birçok çalgı aleti çalarak kendini geliştirir. Çalgı aletleri dışında Genel Kültür dersleri de alır. Bu dersler sayesinde düşünce olarak daha da gelişir.

Artık üç yıllık eğitimin sonuna gelmiştir. Talip kendini çok güzel geliştirmiştir. Birçok sıkıntıya rağmen azminden hiç vazgeçmeden canla başla çalışır. Bu seviyelere gelir. Artık yüksek öğrenim mezunudur. Hep istediği ve haylini kurduğu öğretmenlik okulunu bitirmiş ve öğretmen olmuştur.

Sonuç:

Azimle çalışan birinin, başaramayacağı hiçbir şey yoktur. 

 
Toplam blog
: 425
: 3089
Kayıt tarihi
: 06.12.06
 
 

Gazi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi..