- Kategori
- Ben Bildiriyorum
Köy Tavuğu, "Ayağını Altına Alıp" Oturmaz !
Dört milyarda fazla ciroya sahip yumurta sektörü, “organik” diye satılanlardan ayrı olarak hileli yumurta satanlardan şikayetçi. “Her kirli yumurta köy tavuğunun yumurtası değildir” denildi.
Gelip geçerken kırlık arazinin ortasında bir adam vardı. Başına topladığı tavuklarla haşir neşirdi. Ona uğradım. Bu köy tavuğunun hikmetini sormak için.
Menemenle Seyrek arasında, Maltepeye giderken sağ kolda geniş bir arazi. Ortada kocaman bir ağaç. Dibinde kırık dökük bir baraka. Ön kısmında makam masası diye kullandığı bir masası olan. Arka tarafta da tavuklarıyle paylaştığı yatak odası.
“Köy yumurtası nasıl olmadır” dedim. Kendisi, , ayağının birini altına almış oturup, tavukları yemlerken resmini çektim ve cevabını bekledim adamın.
---“ Tavuklar, benim gibi bir ayağını kıvırıp oturmazlar. Francala ile de besliyorum ayrıca. Başkaca yem verdiğim yok. Salıyorum çayıra, akşam olunca bir araya geliyoruz. Yatak odama bitişik yuvaları var” dedi.
Adam, eski pehlivanlardan, Mekanında ne elektrik var, ne su var. ne doğal gaz var. Bu işi 25 yıldır yapıyor. Ne su ne de elektrik faturalarını tanımıyor. Son zamları söylüyorum, rakamlardan haberi yok. Bidonlarla su getiren var. Tüplerle de ocağını yakıp yemek pişiriyor. Yalnız başına. Hiç torunu olmamış hayatta. Tavuk ve horozları, onun torunları oluyor.
Asfaltın kenarındaki dereme çatma kulübeli arazi, onun mekanı. Oradan geçenlere yumurta satmak işi.
Oturduk hasbıhal ediyoruz. İsmi Yunus Yahya. Adam bu işi biliyor. “ Arazide dolaşan tavukların yumurtaları köy yumurtasıdır. Lezzeti de, arazideki mineralleri yuttuğu için. O yüzden de Şimdikiler, tavuğun yemine boya karıştırıyorlar, yumurta sarısına renk gelsin diye. Boyayı fazla kaçıranların bu yumurtaları bakır rengine dönüyor. Ve ekledi: “ Bazıları yumurtayı, tavuğun pisliğine bulayıp, sarı samanların arasında satıyorlar. Köy tavuğuna da köylüye de hakatettir bu.” diye ekledi.
Ve espriyi patlattı adam. Tavuklar, benim gibi bir ayağını kıvırıp oturmuyorlar. Her biri araziyi tarıyorlar. Akşamına da yorgun düşüp erken uyuyorlar. Karnı tok tavuğun sesi çıkmaz. Odama bitişik kendi odaları var. Akşamları seslerinden anlıyorum.
Eskiden tavuğu bütün alırdık. Sonra sonra bud, kanat göğüs diye ayıkladılar da ayıkladılar.
Şimdi sıra yumurtalara geldi. Tavuklar hakarete uğruyor. Şehirli tavuk, köylü tavuk diye. Yok gezen tavuk, yok çöken tavuk, yok özgür tavuk, çöküp de hiç kalkmayan tavuk
“ayağını kıvırıp da öylesi oturup duran tavuklar.”
Tavukçu Yunus Kahya. Eski güreşçilerden. Halen şampiyonalarda güreşen Tatar Pehlivanın hocası aynı zamanda. Kendisinin başarılı yağlı güreşleri var.
Eski pehlivan Yunus Kahya, “Tavukları kıskanıyorum. Ben de onlar gibi başımı alıp gitmek isterim. Araya girdik. “Niye kıskanasın ki. Çayır çimende temiz hava alıyorsun. Faturalarla zamlarla uğraşıp çıldırmıyorsun.”
“Ah dedi. Gönlüm, şu gördüğün tavuklara bakıp bakıp iç geçiriyorum. Hiçbir seyahat acentesine bağlı olmaksızın, oradan oraya gezip dolaşıyorlar. Kafaları nereye eserse oradalar.”
ESKİ PEHLİVAN. İNZİVAYA ÇEKİLMİŞ. KIRSAL ALANDA KÖY TAVUKÇULUĞU YAPIYOR.
YUNUS YAHYA. MAKAM ODASINDA GÖRÜŞMEYİ BÖYLE SÜRDÜRDÜ
DAKİKALAR İLERLEDİKÇE, KILIKTAN KILIĞA GİRDİ. ETRAFIMDA KORUYUCU KÖPEKLER, MİSAFİRE HÜRMET EDEREK HİÇ HAVLAMADILAR. AMA GÖZLERİ SAHİBİNDEYDİ. APART HALİNDE DAİMA HAZIRDI.
İŞTE MAKAM MASASI. MASA ÜSTÜNDE HER ŞEY VAR. DAHA NE OLSUN.
YUMURATACIMIZ, BU PEHLİVANI YETİŞTİRMİŞ. EMEK SARFETMİŞ. TATAR PEHLİVAN GEÇEN YILDAN BERİ MENEMEN BELEDİYESİNİN YÜZÜNÜ AĞARTMIŞ ÇIKARDIĞI MAÇLARLA
UÇSUZ BUCAKSIZ ARAZİ. TAVUKLAR SABAHTAN İTİBAREN , ARAZİDE KAYBOLUYORLAR. AKŞAMINA DA BULUNUP GELİYORLAR. PATRONLA AYNI BARAKA ALTINDA BİRLİKTE KALIYORLAR. ARADA DUVAR VAR. AMA PATRONUN HORULTUSU, TAVUKLARIN NİNNİSİ OLMUŞ. GEÇİNİP GİDİYORLAR.
KEYİFLER KEKA
HER YER HURDALIK DOLU
AYAĞINI KIVIRIP OTURMAK EN BÜYÜK ZEVKİ.
BU MALİKANEDE NE SU FATURASI NE ELEKTRİK FATURASI HİÇ BİR ŞEY BURAYA GİREMEZ. SADECE BİDONLARLA SU GELİYOR KENDİSİNE.
KOSKOCA AĞAÇ, ONLARA KOL KANAT GERMİŞ.
BURASI KÖPEKELERLE KORUNUYOR.
ADAM ÇOK MÜTEVAZİ. MALİKANESİNİN DUVARLARINA İSMİNİ BİLE YARIM YAMALAK YAZMIŞ.