Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ekim '08

 
Kategori
Mizah
 

Kriz bize dokunmaz diyenlere...

Kriz bize dokunmaz diyenlere...
 

Hamdolsun, Bizi Teğet Geçiyor!!!


29 Ekim sabahı erkenden kalktım, bayram namazını kıldım. Tavsiye ederim, siz de alıştırın kendinizi, birkaç yıla kalmaz, Cumhuriyet Bayramlarına da namazla başlarız bu gidişle...

Hava çok güzeldi. Ne zamandır doğalgaz borusunu boyamaya niyetleniyordum, bu fırsatı kaçıramazdım. Parmaklarıma operatör eldivenlerini geçirdim, boyaya giriştim.

Bir metrelik boruyu yaklaşık iki saatte bitirdim. Boya tamamlanınca iki şeyin farkına vardım:

Birincisi, keşke Guinness’i de davet etseydim. O parmaklarımı sımsıkı saran eldivenlere rağmen, parmaklarımın hepsini birden simsiyah yapabilmek rekor değil de neydi! Ve bu rekoru ancak ben kırabilirdim.

İkincisi, şimdi benim yaptığım boyayı temizleyip yeniden boyayacak bir ustaya ve iyi bir seramik temizleyicisine ihtiyacım var...

Sonra, Cumhuriyet balosu için davetiyem gelmiş mi diye posta kutusuna baktım. Kutu bomboş! Halbuki Abdullah Bey geçen sene gitmedim diye çok sitem etmişti. “Bu yıl da gelmezsen, gönül koyarım, haberin olsun” diye uyarmıştı üstelik.

Postacı gene kaybetmiş davetiyeyi besbelli. Kaç senedir hep böyle yapıyor. Şikayet edeceğim, işinden olmasına gönlüm razı değil.

Ayrıca Hüseyin Üzmez ve Tecavüzcü Coşkun da davet edilmemiş. Ayıp! Gerçi Hüseyin Bey de gitmezdi herhalde. On dört yaşından küçük kızların olmadığı yerde ne işi var adamın!

Saatime baktım, Cumhuriyet yürüyüşüne daha epey var. Evin eksiğini gediğini tamamlamak için bayram iyi bir fırsat. Bahçe lambalarımın camları kırılmıştı, iki tanesini söküp camcıya götürdüm...

Okumaktan sıkıldıysanız, dişinizi sıkın, bunlar fragmandı, film şimdi başlıyor...

Lambaları camcıya bıraktım, biraz alışveriş derken, bir saat geçmiş. Camcı işi bitirmiştir diye yanına gittim. İki lambadan birinin camlarını ancak takabilmiş. Pek kolay değil bu iş. Bir karış camın ölçüsünü tutturmak için defalarca ölç, kes, yapıştır...

İkinci lambayı onarırken ustayla sohbete koyulduk. Ünlü bir pencere firmalarından birinin bayii. Bir de hemşehrim çıkmasın mı! Hafta sonundaki maça gidip gitmeyeceğini sordum.

“Abi, ” dedi suratını ekşiterek, “Bu aralar işlerimiz çok bozuk, maç filan düşünecek halde değiliz.”

Sandım ki, iş kapmak için sağa sola koşuşturmaktan paralanıyor, zamanı yok...

Diğer lamba için de bir saat harcadı. Toplamda etti iki saat. Lambalar yeni alınmış gibi pırıl pırıldı artık...

Teşekkür edip, borcumu sordum. Bu kadar zaman harcadığına göre, en az elli lira ister herhalde, diye düşünüyordum. Aslında onca özene yüz lira bile istese, hakkıydı...

“Beş lira, abi, ” dedi, “Borcunuz beş lira.”

Önce kafa yaptığını sandım. Camdan vazgeçtim, sadece iki saatlik emeğinin karşılığı çok daha fazlası olmalıydı. Ciddiyete davet etmek için ters ters suratına baktım. Yok, öyle dalga geçer bir hali yok. Hani, pazarlık yapmaya kalksam, yarıya bile indirecek neredeyse.

Sıkılarak beş lirayı çıkarıp uzattım.

“Allah bereket versin, abi, ” dedi. “Siftah senden, bereketi Allah’tan.”

Saat 15.00’e geliyordu ve adamcağız ancak siftah yapıyordu. Belki ben uğramasam, o gün beş kuruş girmeyecekti kasasına...

Kriz bize dokunmaz hamdolsun, diyenlere ithaf olunur...
 
Toplam blog
: 172
: 2181
Kayıt tarihi
: 03.10.07
 
 

1958 Trabzon doğumlu. Darüşşafaka Lisesi ve M.Ü. Siyasal Bilimler Fakültesi mezunu. Yazdığı kitapla..