- Kategori
- İş Yaşamı - Kariyer
Krizde işçi çıkartma saplantısı
Tüm dünyayı etkisi altına alan ve balkanlardan gelen kriz dalgası sayın başbakanın “bizi teğet” geçecek söylemine rağmen geldi kucağımıza oturdu. Şimdi nur topu gibi bir krizimiz var. Türkiye’de ki işletmelerin alışkanlık haline gelmiş temel mantığına göre kriz kelimesinin telaffuz edildiği her ortamda veya her dönemde öncelikli olarak personel, reklam ve eğitim giderlerini kısma yoluna giderler. Bu davranış şekli artık işletme yöneticilerinin alışkanlığı haline geldiği için, düşünmeden otomatik olarak yaparlar. Düşünmeden yapılan bu işten çıkartma davranışının beraberinde neler getireceğini, ve ağızlarına doladıkları kriz edebiyatının daha sonra bacaklarına dolanacağını akıllarına bile getirmezler. Krizin sebebi ve sonuçları ile ilgili olarak sürekli haber yapan ve toplum psikolojisini olumsuz etkileyen medya maymunlarının sorumsuz habercilik anlayışı, işletme sahiplerinin düşünmeden, otomatik olarak yaptıkları örgütsel davranışa eklenince ortaya nur topu gibi bir kriz çıkar. Kriz edebiyatının ekranlardan evlerimize gelen süslü cümlelerine bakan vatandaş “Parayı dikkatli kullanmamız lazım. Harp olur, darp olur” diyerek evlerinden dışarıya çıkmayarak, kahvaltı sofralarındaki peynir çeşidini azaltarak, karanlıkta televizyon izlemek suretiyle elektrik tasarrufu sağlayarak yada işe arabaları ile değil toplu taşıma araçlarını kullanarak gittiklerinden gıda, enerji, petrol ve ulaşıma büyük sekte vururlar.
Lüzumsuz işler daire başkanlarının (!) lüzumsuz lüzumsuz ekranlarda yaptıkları gereksiz ve mesnetsiz açıklamalarla krizin ne zaman geçebileceği, ne kadar ülkemizde kalabileceği hakkında boş boş yorumlar yapılır. Özellikle bu tür dönemlerde ülkemizde var olduğu sanılan işsizlik problemleri artar ve işletme sahipleri ilk önce personel maliyetlerini kısma eğilimi gösterirler. İşçi çıkartmayı kriz ile bir araya getirip önümüze koyan, krizi yönetmekten bi haber olan bu sermaye sahipleri kriz adı altında yaptıkları işçi çıkartma eyleminin aslında kendi iplerini çekmek olduğunu düşünmeden, krizden karlı çıkmak yerine krizi daha da arttırdıklarını düşünmezler. Çünkü işten çıkartılan bireyin satın alma gücü yok edildiği için piyasadaki para döngüsü giderek azalacaktır. Çalışmayanın parası olmayacağından harcamak için elini atacağı bir cebi de olmayacaktır.
Kendine ait olmayanı kolay harcayan bir toplum olarak bu tür durumlarda kredi kartlarına yüklenilecek ve bir süre bu durum sosyal patlamaya kadar gidecektir. Öte yandan, İnsan Kaynakları yönetimi, Kalite yönetimi ve markalaşma gibi konulardan habersiz olan devlet yönetiminin KİT’lerde harcadığı para yine bizim önümüze vergi olarak gelecek ve işten çıkartılan vatandaş son zamanların gündemi olan elektrik faturalarındaki TRT payını ödemek zorunda bırakılacaktır. Devletin İK, Kalite ve Marka konusundaki problemlerine tekrar değineceğim. Ancak şu kriz ve kriz bahane edilerek işten çıkartma davranışının getirdiği sonuçlara devam edelim.
Sonuç olarak krizde 2F modeli vardır. Kriz ortamını ya FIRSAT olarak algılarsınız yada FELAKET olarak… Özellikle bu tür durumlarda işletmelerin personel çıkartmak yerine onlara sahip çıkmaları gerekir. Gelecekte işsiz kalmamak için bir süre yarı maaşa çalışacak yada belki bir – iki ay maaş almadan çalışabilecek personel ile çalışmaya devam edilmek zorunda. Öte yanda krizi FIRSAT olarak algılarsanız sizin için fırsattır. Çünkü bu tür ortamlarda sermaye kendini geri çeker. Herkes kendini geri çektiğinde siz var olduğunuzu gösterirseniz krizden karlı çıkar ve beklide en büyük rakiplerinizin önüne geçersiniz. FELAKET olarak algılarsanız küçülür ve rakiplerinizin çok gerisinde kalır beklide yok olursunuz. Kısaca krizden ayakta çıkmanın yöntemi işçi çıkartmak değildir. Çünkü çıkarttığınız işçinin alım gücünün yok olması yine sizin ayağınıza dolanacaktır.