Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mayıs '11

 
Kategori
Sinema
 

Kültür Endüstrisi içinde Sinema

Kültür Endüstrisi içinde Sinema
 

KÜLTÜR ENDÜSTRİSİ VE SİNEMA


Kültürel ürünlerin de kapitalist sistemin üretim çarkları içinde, bir meta olarak, diğer endüstriyel ürünlerden farksız, uzmanların denetiminde hazırlanan ürünler olduğu hepimizin bildiği bir gerçek. Bu ürün yelpazesi içine sanata dair her şey girebilir. Sinema, müziğin her türü, TV dizileri, tiyatro oyunları, resim, fotoğraf kültür ile ilişkisi olan akla gelebilecek her türlü nesne. Bu konuda programların uzmanlar tarafından hazırlanmış olması, hiçbir başarının tesadüfe yer bırakmadan gerçekleştiğinin en güzel kanıtıdır. Bu konuda araştırmaları ile tanınan Frankfurt Okulu’nun kurucusu sosyolog ve müzik eleştirmeni Theodore W.Adorno, çocuk yaşlarda Hitler’in yükselişinde radyonun oynadığı güçlü işlevi fark eder. Aynı anda insanları çaldığı müzik, tiyatro oyunları ile eğlendiren aygıtın nasıl etkili politik bir araç olduğunu görür. O’na göre ideolojiden bağımsız bir kültür ve sanat düşünülemez, kültür insanları rahatlatan, kendine yaraşır bir toplum içinde yaşadığını hissettiren bir sanı uyandırır. İşte bu noktada devreye giren sanayi toplumunun homojenleşmiş dünyası, onun bu hissiyatını kendi yararına kullanır. Bu iyi duygunun yıkılmaması için onu sürekli iyi hissettirecek ürünler sunar. Bu durumu “Kültür Endüstrisi” olarak tanımlar Adorno. Bu ürünler sahte tatminler yaratır, “gerçek sanat çileci ve utançsızdır”. Kültür endüstrisi ise “pornografiktir ve iffet satar”. 

Bu kavramların sinema endüstrisine olan uyarlaması, Hollywood başta olmak üzere bir bütünün bir arada tutulmasına, dağılıp bozulmamasına hizmet eder. Günümüz kültürü bu nedenle büyük bir benzerlik içindedir. Karşıtlığın estetik ifadeleri bile bu ritmin ayrılmaz bir parçasıdır. Aynı kültürel ürün propagandayı ve eğlenceyi aynı anda sunabilir tüketicisine. Kültür tekelleri bağlı oldukları diğer endüstriyel sektörlere oranla daha güçsüz ve bağımlı sayılır. En güçlü yayın kuruluşlarının elektrik endüstrisine veya film şirketlerinin bankalara olan bağımlılıkları değişmez bir gerçeği tanımlar. Endüstri ve popüler sanat bir ağacın kökleri gibi birbirine sarılmıştır. Araba endüstrisinde farklılıklar nasıl silindir sayısı, motor hacmi, teknolojik ayrıntılar tüketicinin gözünü boyuyorsa, filmlerde de oynayan yıldızların sayısı, teknolojik ve setlerin giderleri aynı işlevi görür. Gösterişli üretim göze sokularak reklamı yapılan yatırım miktarı ile belirlenir. Film gösterime girmeden ne kadar para harcandığı tüketiciye duyurulur. Bu bağlamda marka bağımlısı tüketicinin etkilenmemesi mümkün değildir. Araba markaları üreten sanayi ve film üreten şirketler arasında ürün mantığı arasında hiçbir farklılık yoktur. Ürün farklılığı yaratmak için sadece ilgiyi ayakta tutmaya yarayacak kadar küçük farklılıkların olması yeterlidir. 

Film endüstrisinin her zaman daha fazla kar etmesi için yeni yıldızlara, daha ileri dijital teknolojilere ihtiyacı vardır. İki binli yıllar ile ilerleyen dijital uygulamalar, daha hızlı sahneler biçimsel olarak bir farklılık yaratıyormuş gibi gözükse de özünde değişmeyen öyküler, egemen olanın varlığını hissettiren omurganın değişmediği kolayca anlaşılır. Yüzde doksan filmin başında kimin kazanıp kimin kaybedeceğini kolayca anlarız. Hazzımız azalmasın diye düşünmemeye çalışırız ara sıra. Tüm efektlerin gözümüzü yormasına, boyamasına izin veririz. Her film daha çekilmeden dakika dakika hesaplanır, en komik sit-com daki en spontan gözüken espri bile aylar öncesinde yazılmıştır. Belki orada ki komik diyalog farklı yazarlar tarafından kaleme alınmıştır. Hiçbir yaratıcılık anlık bir duygunun veya düşüncenin ürünü değildir. “Fellini” vari bir yaklaşım söz konusu olamaz. Üstadın “bazı çekim günlerinde ne yapacağımı bilemem, hiçbir şey çekemediğim günler bile olur” demesi Hollywood normları için bir ütopyadır. Duygulara seslenen sanat profesyonelce hesaplanıp tüketicisine sunulur. "Kültür Endüstrisi" en büyük gücünü ise insanlarda yorgun ve başarılı günler sonunda kafalarında şekillenen “eğlenceyi hak ettim” düşüncesinden alır. Mekanikleşmiş çalışma hayatı ve ondan kaçış arasında popüler sanat köprü görevi görür. Bir şekilde sanat ürünlerinin tüketiminin zor günlerde arttığı görülür örneğin son ekonomik krizde sinemaya giden sayısında artış göstermiş olduğu saptandı. Bu durmadan işleyen karşılıklı alış veriş bir şekilde çökmeyen bir sinema endüstrisini oluşturur. Bu durumda tüketiciyi kaçırmamak gerekir ki, o zaman da riskli işlerden uzak durulmalıdır. Sürekli yenilikten, denenmemişden bahsedilir fakat bu onca parayı yatıracak yapımcı için büyük bir risktir. O zaman yenilik adı altında çok satmış bir romanın senaryosu güven verir. Aynı şekilde çok tutulmuş bir ilk filmin devamı gibi. Yani bu durumda hem eskisine benzemeyen hem de eskisi gibi olan ürünler üretmek gerekir. Ritm bozulmamalıdır. Fazla riske gerek yoktur. Bu durumda kültürün de standartlaşması gerekir. Yani herkesin farklı olduğuna inanacağı ürünün esasında hiçbir farklılık içermemesi şarttır. 

Filmlerin çekim öykülerine bakıldığında, uzun yıllar süren yazım süreci esnasında bir senaryonun onca senarist değiştirdiği ortaya çıkar. Ta ki yapımcıların istediği senaryo ortaya çıkıncaya kadar süren bir süreçtir. Bir senaristin bağımsızlığı yatırılan para ile ters orantılıdır. Bağımsız filmlerde bile artık bir bağımsızlıktan söz edilemez. Onların da peşinden koşan onca şirket, destekleyen fonlar vardır. Bir “Miramax” bağımsız filmler sayesinde büyük bir şirket oldu. Bu durumda bağımsız bir senaristten, yönetmenden, oyuncudan bahsetmek mümkün değildir. Eleştirmenler bile bu standartizasyondan ayrı düşünülemez. Bu standart ürünlerde beğenilecek bir şeyler bulmaya çalışarak, kitlelerden kopmamaya çabaladıkları düşünülebilir. Bazı filmlerin ilk gösterimlerine iyi yazacak eleştirmenlerin davet edilmeleri sık rastlanan bir durumdur. 

Günümüzde popüler kültüründe hiçbir kültürel ürün ideolojiden bağımsız olamaz. 

Referans : Kültürel Çalışmalar ve Sinema- Serpil Kırel- Temmuz 2010 

 
Toplam blog
: 223
: 1093
Kayıt tarihi
: 12.01.11
 
 

İzmir’de doğdu. Viyana Tıp fakültesini bitirip doktor ünvanını aldıktan sonra Genel Cerrahi ihtis..