Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ağustos '17

 
Kategori
Trafik
 

Kurban Bayramına Can Kurban

Sayın okurlar Internette herhangi bir arama motorunda, ABD' nin Vietnam veya Irak savaşındaki kayıp sayısı yazın, çıkan sonuçlara bakın. Birden fazla sayı var kaynaklara göre. Hiç fark etmez en yüksek olanını doğru kabul edin.

Sonra sanırım TRT' nin sitesinden okuduğum şu başlığa bakın. "Bayramın ilk gününde 252 trafik kazası oldu, 7 kişi hayatını kaybetti, 484 kişi yaralandı......"

Şimdi gelin bir cevap aramaya başlayalım neden bu garip orantı çıkıyor.

1) Tatiller uzatılıyor o zaman hepimiz canımızı yollara atıyoruz o yüzden, bir cevap.

2) Çok hızlı araç kullanıyorlar o yüzden, bir cevap. (Ne hızlısı, süre / km mesafe ortalaması  olarak yavaş,azımsanmayacak sürelerde duran bir trafikte ne hızlısı,  ama boş verin neden mi neden dedik)

3) Dinlenmeden araç kullanıyorlar o yüzden, bir cevap.

4) Ölüm kavşakları ! var o yüzden bir cevap.

5, 6, 7.....) Uzatın gitsin bu minvalde.

Bunlar mı sayın okurlar savaş kayıp sayıları ile bizim bayram tatili sonuçları arasındaki garip orantının nedenleri, bunlar mı? Evet bunlar mı? Bu kadar basit mi? Tatilleri uzatmazsak, aracımızı yavaş! kullanırsak, 2 saatte bir çay kahve içersek, ölüm kavşaklarına! yavaş girersek, devlet de her beş on km. de bir ekip aracı koyarsa  artık bizde trafik kazası olmaz mı veya bu kadar olmaz mı?

Sayın okurlar eğer insan nitelik niceliğimizi değiştirmez isek hangi konuda hangi sonucun değişeceğini düşünebiliriz.

Sayın okurlar;

1) Had safhaya varmış karayolu bazlı ulaşım mantığı hemen şimdi mümkünse dün itibariyle sona erdirilmeli.

1.1) Artık duble, paralı, parasız, yol / otoyol köprü, viyadük ve dahi aklınıza her ne gelir ise hiçbir şey yapılmamalı ve yapılmayacağı ilan edilmeli. (Doğu ve güneydoğu Anadolu için kalitesi yüksek normal yol yapımları ve yine öncelikli doğu ve güneydoğu Anadolu olmak üzere demiryolu yatırımları hariç.)

1.2) İstanbul çıkışlı özellikle Ege ve Akdeniz' e ve aslında Karadeniz' e de çok yoğun deniz yolu erişimi tarifeli olarak başlatılmalı. En azından yük / kargo trafiği karayolundan alınmalı.

2) Türkiye' nin yerleşim / kentleşme ve ekonomik yapılanması kesinlikle planlanmalı.

2.1) Artık özellikle Marmara ve özellikle İstanbul merkezli yerleşim hemen şimdi mümkünse dün itibariyle bitirilmeli. İstanbul' a çivi çakılmayacağı ve yakında yıkımların başlayacağı açıklanmalı.

2.2) Artık ekonomik gelişme algısının fiziksel büyük ölçekli sınai yatırımlardan Ör: otomobil, çimento vb bilgi toplumuna geçtiğini anlamalıyız. Şu anda bıraktım neredeyse tamamen otonom giden araç yapılmasını, yapay zekanın belirli bir noktaya gelip, bu gelişmenin etik ve hukuki olası sonuçlarının tartışıldığı bir dünyada yaşıyoruz. Bu durumda bizim hala ilk yerli otomobili üretme peşinde olmamızın anlamı nedir ? Yineliyorum şu anda biraz paranız varsa istanbul' dan Ankara' ya neredeyse hiç müdahale etmeden gidecek arabayı alabilirsiniz. Teknoloji zaten bu boyutlara getirildi, hiç bir zaman o seviyeye gelemeyeceğiniz markalar tarafından. Siz ilk yerli otomobili üreterek bu markaların düzeyine gelemezsiniz. Ama  bu konuda da en yeni bilgi teknolojilerinin peşinde olabiliriz. Bunun içinde araba fabrikası yapmamız gerekmiyor, özellikle de yeni global çok uluslu ortaklıkların / işbirliklerinin olduğu bir dünyada. Ör: Okuduğum kadarı ile bir japon ay yüzeyi araştırma aracı, Hint roketi ile gönderilecek.

3) Çok radikal bir şekilde (nüfus artış hızımız ne kadar azalmış olsa da) daha az ama daha nitelikli (kendi içinde değil, gelişmiş ulusların insanları ile rekabet edecek) insan varlığına geçmek zorundayız.

3.1) Bunun içinde ilk okuldan başlayarak niceliğe değil niteliğe önem vermiş eğitim sistematiklerine yönelmeliyiz. Ör: Üniversitelerin eğitim kurumu değil, bilim üreten kurum olması fikrinden hareket etmeliyiz.

Eğer bu çok önemli temel kavramlar konusunda mutabık değilsek bu kavramların sonuçlarından şikayetçi olamayız. Örneğin her ne kadar ağırlıklı yabancı markalar altında olsa da yerli üretim son derece yüksek teknolojili otobüslerimizi kullanan sürücümüzün Ankara' ya 30 km kala sabaha karşı Viyadük ayağına çıkmasını engelleyemeyiz. Çünkü bu makro sorunların altında mikro olağanüstü sorunlu  insan/sürücü hayatları yaşanıyor ve teknoloji bu hayatların sonuçlarını bir noktada engelleyemiyor. Eğer o sürücünün yaşam/çalışma kalitesini yükseltir ve ağır vasıta sürücüsü sayımızı azaltabilirsek hayatımızın bir yönü  değişmeye başlamış demektir.

Bu bakış açım ne kadar gerçekçi onu da ben bilmiyorum.

Tüm ulusumuza iyi bayramlar dilerim.

 
Toplam blog
: 226
: 558
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

15 Nisan 1959 İstanbul doğumluyum. Marmara üniversitesi siyasal bilimler fakültesi mezunuyum. Ancak ..