- Kategori
- Ekonomi - Finans
Küresel kur savaşları
Brezilya Maliye Bakanı Guido Mantega’nın dünyada “kur savaşının” çıkabileceği yönündeki uyarısı, uzunca bir süredir dünya ekonominin gündemiydi. İçinde bulunduğumuz dönemde bu endişenin alevlendiğini söyleyebiliriz. Bu savaşın aktörleri gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdir. Temel neden ise gelişmekte olan ülkelerin ihraç ettiği mallarda fiyat avantajı elde etmek için para birimlerinin güçlenmesine izin vermemesidir. IMF ve Dünya Bankası yetkilileri de yıllık toplantılarında sermaye hareketlerinin küresel kur savaşlarının başlamasından rahatsızlık duymakta. Gelişmiş ülke tarafında bulunan ABD’nin ve Avrupa Merkez Bankasının, alınan bunca önleme rağmen ekonomisinin toparlanamadığı bir gerçek ve uyguladığı gevşek para politikası ile dünyayı likiditeye boğduğu söylenebilir. Bu likidite bolluğunun sıcak para olarak gelişmekte olan ülkelere kaymasına neden olması kaçınılmaz. Birçok gelişmiş ülkede faiz oranlarının sıfıra yakın seviyelere kadar inmesi gelişmekte olan Türkiye, Brezilya, Güney Kore ve hatta Ukrayna gibi ülkelere büyük çaplı sermaye girişlerine neden olmakta. Ekonomiyi toparlamak adına FED’in piyasaya para sürmesi reel sektöre yansıması yerine finansal piyasalardaki likiditeyi artırarak spekülasyon balonunun şişmesine yol açmakta ve hisse senedi piyasası sadece ülkemizde değil birçok ülke borsalarında rekor üzerine rekorlar kırmakta. Ekonomilerde istihdam artmıyor, tüketim artmıyor ama şirketler değer kazanıyor. Piyasaya da likiditenin yansıması reel ekonomi üzerine değil finansal piyasalar üzerine oluyor. Kur savaşlarının öteki oyuncusu Çin Merkez Bankası ise ABD’nin aksine sıkı para politikası uygulayarak parasının değerini dolar karşısında yükselmesine müdahale etmekte. Bu davranışı ile çok ciddi tepkileri üzerine topluyor. Ancak bu politikasından vazgeçme gibi bir görünüş de sergilemiyor. Ülkemizdeki döviz piyasası da bu uluslar arası gizli kur savaşlarından nasibini alıyor. Kurlardaki dengesizlik artan endişeyi de beraberinde getiriyor. Artan sıcak para, doların değerini 1.40 seviyesine kadar düşürdü. Doların değerinin bu seviyelere inmesi TL’nin değerinin artışı anlamına geliyor. Bu da küresel ticarette ülkemizin rekabet avantajının azalması endişelerini artırıyor. Birçok gelişmekte olan ülkelerin merkez bankaları para birimlerinin dolar karşısında değer kazanmasını engellemeye çalışıyor. Ancak ülkemizde bu konuda atılmış ciddi bir adım yok. Olumlu bir gelişme yaşanması olanağı çok fazla görünmüyor ancak yine de bunun için çaba göstermeliyiz çünkü uluslararası bir işbirliği olmaması durumunda dünya daha sıkıntılı bir sürece doğru gidecek. B.Tamer GÖKALP