Kürtaj, sezaryen derken, ülkede neler oluyor?

Bu günlerde kürtajla yatıp, sezaryenle uyanıyoruz…

Kürtajın yararları, zararları ne kimse konuşmuyor. İktidar kanadı, kürtajı katliam olarak görüyor ve Uludere katliamı ile bir tutuyor.

Oysa Uludere katliamının emrini veren kendileri…

Kürtaj ve sezaryene karşı çıkan okumuş, aydın kadınlarımız, başta Melih Gökçek’in korumaları olmak üzere, her gün güvenlik güçlerinden dayak yiyorlar.

Tıpkı memur sendikalarının yürüttüğü eylem sırasında, sendika liderlerinin biber gazı yediği gibi!..

Herkes kürtaj ve sezaryeni konuşurken, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu Kürt meselesini gündeme taşıyıp Başbakandan randevu istediğini açıklıyor.

Uludere’yi unutmayacağını söylemişti, o da kürtaj ve sezaryenin akımına kapılmış görünüyor.

Kürtaj ve sezaryeni tartışanların hiç birisi bu işin uzmanı değil! Uzmanları televizyonlara çıkarmıyorlar. Televizyonlara çıkanlar, genellikle iktidar yandaşı kalemler ve iktidar yandaşı sözde her konuda uzman olan kişiler.

Gelin şu kürtaj ve sezaryen konusu ülke gündemini meşgul ederken, ülkemizde neler olup bitmiş bir bakalım.

Bir kere memur ve emeklilerine verilen 4+4 arada kaynadı gitti. Memur sendikaları bile bu zammı yeterince tartışamadı.

Maliye Bakanlığı müsteşarının Hakem Heyetindeki tutumu ve kolundaki saat ülke gündemini fazla meşgul etmedi. Oysa müsteşar da olsa, o bir devlet memuru. Kolunda 400 bin liralık bir saatle geziyorsa, bunun hesabı bir şekilde sorulmalı değil mi?

İstanbul Boğazına yapılacak Üçüncü Köprü’nün ihalesi gerçekleştirildi. İhaleyi alanlar açıklandı. Ancak fazla bir detay verilmedi.

On binlerce evin yıkılmasına olanak tanıyan Kentsel Dönüşüm Planı Yasası Cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi. Ancak nereden, ne şekilde başlanacağına dair bir bilgi yok. Halka detayları anlatılmadı.

12 Eylül’ü bile aratacak yeni bir yasayla THY çalışanlarına grev yasağı getirildi. Buna tepki gösteren yüzlerce çalışanın işine son verildi. (Bildiğiniz gibi bir SMS ile 305 işçinin işine son verildi.)

Tabi bu arada Türkiye’de fink atan yabancı senatörlerin, diplomatların amaçlarının ne olduğunu kimse sorgulamadı...

Küçük bir ABD olmanın en güzel göstergelerinden olacak olan ve Ankara’da 300 milyon lira harcanarak orman arazisine yapılması planlanan yeni “Başbakanlık Sarayı”yla ilgili haberler güme gitti!

Bu arada o orman arazisinin 1. Bölge sit alanından çıkartılıp, nasıl 3. Bölge sit alanına çevrildiği konuşulmadı bile…

İşte bunlar olurken, doğudan ve güneydoğudan her gün yeni yine şehit cenazeleri gelirken, KCK davasıyla ilgili BDP’li milletvekilleri için yeni yeni fezlekeler hazırlanırken, içerideki milletvekillerine ne olacağı konuşulmadı bile…

Ülke her gün bölünmeye doğru hızla yol alırken, vatandaşların bunu tartışması bir kez daha önlenmiş oldu. Oysa Kuzey Irak Kürt yönetiminin futbolunu FİFA tanıyarak, oluşan Kürt yönetimine uluslar arası desteğin nasıl verildiği hiç konuşulmadı.

3 Temmuz 2011 den beri futbolumuzun altı oyularak, ülke gündemi yeterince meşgul edilirken, hala bu konudan savcılar ve hâkimler aracılığı ile medet umuluyor. Aziz Yıldırım ve İlhan Ekşioğlu bu nedenle içeride tutuluyor.

Görüldüğü üzere, kürtaj ve sezaryenin ne güzel bir gündem maddesi olduğunu herkes gördü. Bu gidişle kürtaj ve sezaryenin ülkeyi epey meşgul edeceği aşikâr…

Kürtaj ve sezaryen konuşulurken, Cumhurbaşkanı’nın ekonomi ile söyledikleri gündeme bile gelmedi. Oysa Cumhurbaşkanı ekonomi ile ilgili ne söylüyordu: “Üretmeden, tüketmeye alıştığımızı, ithalata dayalı bir üretim sistemimizin olduğunu, ikame malları ithal edip., tekrar ihracat yaptığımızı, bu nedenle cari açığın fazlasıyla arttığını, ithalata dayalı bir ekonominin daha fazla dönemeyeceğini, şimdilik bulunan sıcak paranın veya borcun, ileride bulunamayacağını” anlattı. Ancak ne ekonomi kalemlerinden, ne de iktidar çevresinden bir tepki gelmedi.

Kürtaj ve sezaryen sen nelere kadirmişsin!..