Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

ALİ GALİP AKYILDIRIM

http://blog.milliyet.com.tr/aligalip

04 Ağustos '15

 
Kategori
Güncel
 

Kurtlar vadisi, Suriye bataklığı...

Kurtlar vadisi, Suriye bataklığı...
 

Amaç aslında Suriye’ye demokrasinin gelmesi değil di, Esad’ın bertaraf edilmesiyle, bu bölgedeki Kürtlerin, Barzani’yle birleşerek “Büyük Kürdistan” ı kurmalarına zemin hazırlamaktı.


Bilindiği gibi 1923 Lozan Antlaşması Türkiye’nin bağımsızlık uğruna kanla attığı imzanın adı ve mührüdür.

Bu bağımsızlık imzası, Batı’da hep kanayan bir yürek yarası oldu.

Bundan dolayı da Batı, Sevr’i yeniden dayatıyor.

Kiminle mi dayatıyor? Tabi ki yarattığı yeni piyonlarla…

Tüm bunların bilinmesine rağmen, Türkiye son on yıldır yanlış politikalarıyla öylesine yanlış bir yolda ilerliyor ki, Devletin bu kuruluş senedi kendi eliyle neredeyse yok ediliyor.

Amerika Birleşik Devletlerinin yıllardır Ortadoğu’daki enerji ve yeraltı kaynaklarını kendi kontrolünde tutmak istediğini bütün dünya bilmektedir.

Fakat bu projesinin önünde ki en büyük engel olarak hep Türk ordusunu görmüştür. 

Bu projenin gerçekleşmesi için TSK’ya nasıl bir kumpas kurulduğunu, komutanlarının terörist ilan edildiğini, TSK’nın Genelkurmay Başkanının Terörist Lideri diye zindana nasıl kapatıldığını hepimiz bilmekteyiz.

Şimdi bu kumpası uzun uzun anlatmaya gerek yok. Sadece şunu biliyoruz ki bu kumpasla ABD’nin Ortadoğu Projesinin önündeki en büyük engel bir şekil halledilmiş oldu.

ABD Büyük Ortadoğu Projesini yıllar öncesinden devreye sokmuş fakat Türk Silahlı Kuvvetlerinin caydırıcılığı yüzünden uygulamaya koyamamıştı.

Kumpastan sonra  “Türkiye dâhil Büyük Ortadoğu Projesi”yle yirmi iki İslam ülkesinin sınırlarını değiştireceğiz.” Diyen ABD gerçek niyetini resmen açıklamış oldu.

ABD planı işlemeye devam ediyordu.

Nasıl işlediğine bakmak için 90’lı yıllara bir göz atmakta fayda var.

1990’da ABD Birinci Körfez Savaşı ile bölgeye yerleşti. Ardından Saddam’ı devirmek için hazırlıklara girişti.  

O tarihte Saddam’ı devirme imkânı olmasına rağmen bunu o gün yapmadı.

Çünkü şartların olgunlaşmasını bekledi.

Kürt bölgesine uçuş yasağı koyarak tampon bölge(Çekiç Güç) oluşturdu (1991).  

Böylece ileride kurulacak Kürt devletinin tohumunu attı.

Ayrıca Türkiye’nin sürekli kan kaybetmesi ve kendi başının derdine düşmesi için de küresel güçlerin imal ettiği bölücü terör örgütü PKK’yı güçlendirdi.

ABD, “demokrasi getireceğiz” teranesiyle Irak’ı işgal etti.

İkinci Körfez Savaşı’ndan sonra Saddam’ı devirdi.

Irak hala kan gölü...

Ve Neticede Irak fiilen üçe bölündü. 

Talabani Irak Cumhurbaşkanı, Barzani ise Türkiye’deki terörü Kuzey Irak’ta besleyen, koruyan bir Kürt bölgesinin başkanı yapıldı.

1999’da İmralı sarayına konulan bölücü PKK terör örgütünün lideri 2003 yılından itibaren muhatap alınarak azdırılmaya başlandı.  

2003’te ABD Süleymaniye’de Türk askerinin başına “çuval” geçirdi.

İktidarımızın sesi çıkmadı. Hatta “ABD’ye nota verecek misiniz?”diye sorulduğun da,”Ne notası, müzik notası mı” diye cevap verildi.

Sınırımızda ki gelişmelere sadece seyirci kalmakla yetindik.

Aradan bir kaç yıl geçtikten sonra TSK’ ya kumpas yavaş yavaş kurulmaya başlandı. Bazı gazeteler ve yazarları, sözde aydınlar TSK’ya savaş ilan ettiler. “ TSK’ya şimdi değilse ne zaman operasyon yapılacak” diye bastırmaya başladılar.

İktidar da zaman kaybetmedi.

 Teröre hiç zaman göz açtırmayan ve  ömrünü hainleri kovalamakla geçirmiş askerimizi “darbeci” yaftasıyla balyozla pasifsize etmeye başladı. 

Terör saldırılarına karşı ABD izni olmadan bombalama yapılamadı.

Yeniden şehit cenazeleri gelmeye başladı.2000’li yılların başında neredeyse sıfırlanmış olan terör örgütü birden bire canlanmaya başladı.

O dönem adı BDP olan Kürtçü Parti Bağımsız Kürt Devleti” kurmak için  artık Türkiye’den toprak talebini yüksek sesle dile getirmeye başladı.

Bu sıralarda Türkiye de, PKK’nın hamisi Barzani’yi dost görüp en üst düzeyde ağırlamaya başlamıştı.

Türkiye “Terörle Mücadelede” Barzani’nin sözüne güvenmeye devam ediyor. Hatta ABD terör konusunda muhatap olarak Barzani’yi işaret ediyordu.

ABD’den terör konusunda yardım aldığını zanneden Türkiye, Kuzey Irak’ta kurulmuş olan sözde Kürt devletinden petrol alımı gerçekleştirmekle de sözde Kürdistan’ı dünyada ilk tanıyan ülke oluyordu.  

İktidarımız “Açılım” yapmak ve terör sorununu, Kürt sorununu çözmek için örgüt ile Oslo’da görüşmelere başlamış diğer taraftan da Suriye de Esad’ın gitmesi için mücadele veriyor ama başaramıyordu.

Çünkü Rusya ve Çin’in vetosu ile Batı sessiz kalarak bu işi Türkiye’ye havale etti.

Amaç aslında Suriye’ye demokrasinin gelmesi değil di, Esad’ın bertaraf edilmesiyle, bu bölgedeki Kürtlerin, Barzani’yle birleşerek “Büyük Kürdistan” ı kurmalarına zemin hazırlamaktı. Barzani bir anlık heyecan ile hemen “Kürdistan”ı dünyaya ilan etmek istemedi.

Bu yüzden Barzani önceden bölgeye giderek alt yapıyı tamamladı.

Daha önceden “Kürdistan”ı dünyaya resmen ilan etmek istemedi çünkü Irak, Suriye, Türkiye ve İran gibi ülkelerdeki parçaların birleştirilmesiyle “Büyük Kürdistan” oluşumunu ve Akdeniz’e ulaşmanın hesabını düşünüyordu.

Bu planın gerçekleşmesi için Suriye karıştırıldı.

Türkiye plana dâhil olarak muhaliflere destek vermeye başladı.

Arapları harekete geçirdi. Sorunu uluslararası platforma taşıdı.

Esad’ın çok kolay gideceğini düşünenler fena yanılmıştı.

Çünkü Rusya ve Çin Esad’dan yanaydılar.

Aslında parçalanmış bir Suriye’nin Türkiye için büyük bir tehlike olduğunu aklıselimler görüyordu.

Çünkü sınırımız da kimlerle komşu olacağımız bilemiyorduk. Bunlar terör örgütleri de olabilirdi, söz de devletlerde…

Aslında tehlike büyüktü…

Sonuçta da beklediğimiz tehlike kendisini göstermeye başladı.

Esat rejimi tamamıyla Kuzeyi Kürtlere terk ederek çekilme yoluna gitti.

Esad güçlerinin çekildiği bölgelere Barzani ve PKK destekli Kürtler yerleşti.

Bazı şehirlere PKK posterleri, bölücü terör örgütünün bayrakları asıldı.

Suriye’de giderek yayılan kanlı bir iç savaşın sonucu olarak,  ülkenin parçalanma noktasına gelmesi, Kuzey Irak Kürt Yönetimi’nin de desteğiyle Suriye’nin kuzeyinde yaşayan Kürtlerin diğer Kürtlerle birleşerek bağımsız konfedere bir Kürt devletini oluşturmalarının yolunu açmış oldu.

Kuzey Irakta ki “Kürdistan” PKK’nın iştahını kabarttı.

Birkaç yıldan bu tarafa süren “ateşkes ve çözüm sürecini” bitirerek yeniden savaşın yolunu açtılar.

Demokratik bütün kazanımları elde etmelerine rağmen “özerklik” istiyorlardı.

Türkiye’yi bölmeye çalışan ve 30 yıldır huzurumuzu bozan PKK’nın Kuzey Suriye’ye yerleşmesi ve Kürt oluşumunu “Büyük Kürdistan”da birleştirilmeye çalışılması resmen Türkiye’nin parçalanmasına sebep olacak gibi gözükmektedir.

Farkında mıyız? Bilemiyoruz…

Yeni bir yazıda buluşmak dileği ile…

 
Toplam blog
: 264
: 396
Kayıt tarihi
: 28.07.14
 
 

1959'da doğdu. Sınıf Öğretmenliği okudu.1979'da Öğretmenlik görevine başladı. Hayatın; okumak, ya..