Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Eylül '09

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Kürtler ve Kürtçe-2

Kürtler ve Kürtçe-2
 

Başta Ahmet Türk olmak üzere, diğer DTP ileri gelenleri, açılan bu pankartları okuyamıyorlar...


Başlarken..

KÜRT OLDUĞUNU SÖYLEYEN YA DA KENDİLERİNİ KÜRT HİSSEDEN VATANDAŞLARIMIZIN BİRBİRLERİYLE KOLAYCA ANLAŞABİLECEKLERİ "GENEL BİR KÜRTÇE DİLİ" YOKTUR...

Bunun başlıca nedeni de, farklı ağızları ve lehçeleri konuşan bu vatandaşlarımızın arasında genel bir "halk birliği" olmamasıdır. Çünkü her ağız ve lehçeyi konuşanlar, kendilerini konuştukları dilin halkı olarak görmektedirler.

Örneğin, Kurmanci ağız ya da lehçesi ile konuşanlar kendilerini "halk" olarak görmekte ve şöyle demektedirler: "HER KURMANc KÜRT'TÜR AMA, HER KÜRT KURMANc DEĞİLDİR"(1)

Bu nedenle, kendilerini Kürt olarak tanımlayanların entelektüllerinin, oturup önce aralarında bir "halk birliği" sağlamaları; sonra da diğer farklı ağız ya da lehçeleri kapsamına alan genel bir "dil birliği" oluşturmaları gerekir.

Henüz, bir "halk birliği" ve de "dil birliği" oluşturamamış Kürtlerin ya da kendilerini Kürt hisseden vatandaşlarımızın ve de DTP ileri gelenlerinin kendilerinin dahi bilmedikleri bir dilin "eğitim dili" olarak kullanılmasını istemeleri ilginç değil mi?

Yukarıya aldığım ifadelerim, aşağıda okuyacağınız bu konudaki ikinci bloğumun varsayımıdır...Bloğum bu varsayım üzerine oturtulmuştur...

Eğer, bloğumu "Kürt yoktur; Türk vardır" varsayımı(ipotez, faraziye) üzerine oturtmuş olsaydım, gerek internetten gerekse yazılı kaynaklardan bu varsayımı gerçek gibi gösterebilecek çok sayıda bilgilere ulaşabilirdim. Ama, ben öyle yapmadım; ben yalnızca yanlı yansız kaynakları okudum ve onları kendi bilgilerim ve gözlemlerimle birleştirerek akıl süzgecimden geçirdim ve sizlere sundum.


Bakalım öyle mi?



Önce "Kürt Açılımı", sonra "Demokratik Açılım", daha sonra da "Kardeşlik Açılımı" konusunda, birbirini izleyen 6-7 blog yazdım...Bütün bu açılımlarda, bazı endişelerimi dile getirmeme rağmen bu açılımdan yana tavır gösterdiğimi düşünüyorum...

Bu konudaki en son yazdığım "Kürtler ve Kürtçe" başlıklı bloğuma yapılan olumlu yorumların yanında, olumsuz yorumlar da vardı. Bunlara saygı duydum; bilgimin elverdiği ve dilimin döndüğü kadar gerekli yanıtlar da verdim...

Ancak, eleştiri yapan arkadaşlarımdan birinin, "Kürtleri ve Kürtçe'yi aşağıladığım ve küçük düşürdüğüm" şeklindeki düşüncesi ile yine blog arkadaşlarımdan bir diğerinin, bloğumun "Kürtler, tarihin hiçbir döneminde devlet olamamış ve ulusallık aşamasına ulaşamamış topluluklardır...Bu nedenle de ulusal bir dilleri de hiçbir zaman olmamıştır" şeklindeki ikinci başlığına bakarak bu cümleyi, "ırkçı bir bir mülahazanın ifadesi" olarak değerlendirmesi ve dolaylı da olsa bana "ırkçı" yakıştırması beni gerçekten üzdü; kızdırdı desem de haksız sayılmam...

Beni okuyan arkadaşlarımdan bazıları belki fark etmiştir...Yazdığım bloglarımın yarıdan fazlası, kaynaklara dayanan akademik bir araştırmanın ve de sürekli gözlemlerin ürünüdür...Ben, araştırırım, gözlemlerim ve tespit yaparım. Sonra bunlara, kendi düşüncelerimi de ilave eder ve sunarım. Bu arada inatçı bir araştırmacı olduğumu da, naçizane, belirtmek isterim...Yaptığım araştırmayı, şu veya bu şekilde sonlandırmadan da içim rahat etmez.

"Kürtler ve Kürtçe" üst başlığını taşıyan bloğumun "Kürtler" bölümü tarihi; "Kürtçe" bölümü de araştırmaya ve gözleme dayanan bir tespittir.

x x x

Adını vermediğim bu iki arkadaşım, belki yine aynı şekilde düşünecekler ama, bloğumun özellikle "Kürtçe"
bülümüne ilave tespitler yapmak istiyorum.

Bloğumda, TRT-6'yı izlediğim kadarı ile, Kürtçe konuşan vatandaşlarımızın birbirleriyle anlaşmada zorlandıklarını ve biraz bilenlerin de yeni bir dil öğrenmiş de onun pratiğini yapar gibi konuştuklarını belirtmiştim. Bunun sebebini de, bu insanlarımızın farklı ağız ve lehçelerle konuşmalarına bağlamıştım...

Aldığım eleştiri yorumlarından sonra, konunun üzerine biraz daha gittim ve verdiği bilgilere hiç de itibar etmediğimi sık sık söylediğim internete başvurdum.

Bu arada, internet bilgilerine neden itibar etmediğimi de kanıtlamış oldum..."Kürtçe" konusunda okuduğum yazılar ve "Kürtler" konusunda verilen tarihi bilgilerin ne kadar "yanlı" ve de ne kadar "yanlış" olduğunu gördüm...

Hiçbir kaynağa dayanmadan, Kürtlerin köklü bir uygarlığa ve kültüre sahip ulus ve devlet olduklarını anlatan yazılar olduğuğu gibi; yine hiçbir yazılı kaynak göstermeden, bunun tam tersini yazan ve Kürtlerin, dağda "kart-kurt" sesleri çıkararak yürüyen "Türkler" olduğunu ısrarla savunan yazılar okudum.

"Kürtçe" için de benzer yazılar okudum; bunlar da aynı şekilde "yanlı" ve "yanlış"tı...O kadar ki, Kürtçe içinden yabancı kültürlerden alıntı sözcükler çıkarıldığında bize sunulan Kürtçe içinde, kendilerine özel, ancak "200-300" sözcük kaldığını bile yazanlar vardı..Hatta, Kürtçe'nin "Farsça" kökenli bir lehçe olduğunu, bu nedenle bir dil olamayacağını savunanlar da çoğunluktaydı.

Kafamı daha fazla karıştırmamak için internetten çıktım ve bir de kişisel arşivlerime bakayım dedim...Arşivimin dil bölümüne girdim. Önüme ilk çıkan, Coşkun Kırca'nın 1992 yılında Milliyet gazetesinde yayımlanan, konuyla ilgili bir makalesi(ya da dışarıdan gazeteye gönderdiği bir yazısı) oldu.

Diplomat ve siyasetçi Coşkun Kırca, özellikle dil konusuna değinerek Kürtçe'nin, "Farsça, Türkçe ve Arapça asıllı kelimelerin Farsça gramere dayanarak, kullanılan - birbirinden hayli uzak- değişik yerel ve ilkel ağızlar olduğunu"(1) ileri sürüyordu.

Bu tespit, bir yanı ile, - yani birbirinden uzak, birbiri ile anlaşmakta zorlanan ağız ya da lehçe farklılıkları ile - benim araştırdıklarım ve gözlemlerim ile örtüşüyordu...

Şimdi, size, bu farklı ağız ya da lehçe farklılıkları ile ilgili olarak en son yaşadığım tecrübeyi aktarmak istiyorum...

Bana, Kürtleri ve Kürtçeyi aşağıladığımı ve küçük düşürmeye çalıştığımı söyleyen bu iki arkadaşımdan biri, Ulusal Marşımızı Kürtçe'ye çevirmiş ve bunu bir blog yazarak bize sunmuş...Aslında, bunun üstünde fazla durmayacaktım ama, konu giderek alevlenince şuna bir bakayım, dedim; bu işi nasıl becermiş !...

Önce marşın başlığına bir göz attım...Sirûda Serxwebûnê...

Sonra, internette "Inter Kurd" adlı bir siteye girdim..."Tırkî - Kurdî / Kurdî- Tırkî" (Türkçe-Kürtçe / Kürtçe-Türkçe) sözlüğünde hem bu başlığı hem de arkadaşımın Kürtçe'ye çevirdiğini söylediği marşımızın ilk mısrasındaki bütün sözcükleri aradım...Ama başlık dahil 16 ek, bağlaç ya da sözcükten oluşan ilk satırla ilgili ancak 4 sözcüğün Türkçe karşılığnı buldum...Şimdi, arkadaşımın Kürtçe'ye çevirdiğini söylediği marşımızın ilk mısrasının Kürtçesini onun yazdığı şekilde yazıyorum. Yazım hataları kendisine aittir.


Sirûda Serxwebûnê

Netirse, venamire ev ala sor ê ku di van spedan de avjenê dike

Bu satırdaki sözcüklerden, yukarıda adını verdiğim sözlukten Türkçe karşılıklarını bulduklarım şunlar:

ev = bu
sor=
kırmızı, kızıl
ku = nere
de = ana, anne

Bu kadarla da kalmadım; aynı mısradaki sözcüklerin Türkçe'sinin, Kürtçe karşılıklarını bulmaya çalıştım. Bulduğum tek sözcük "bu"nun karşılığı olan "ev" oldu. Hepsi o kadar.

Sonra başka bir siteye girdim... "Ferheng org"...Burası Kürtçe sözlükler merkeziymiş. Karşıma şu seneçekler çıktı;

1. Enstituya Kurdî
2. Kürtçe-Türkçe
3. Zazaki-Türkçe
4. Kürtçe-Almanca
5. Kürtçe-İngilizce

Bu seçeneklerde "Kürtçe-Türkçe"yi seçtim ve bulamadığım sözcükler için de ayrıca "Zazaki-Türkçe" sözlüğüne baktım. Bulduklarım:

sirûda= ulusal marş
serxwebûnê= bağımsızlık marşı

ev= bu
sor= al, kırmızı, kızıl, kızarmış
ê= yeter
ku= ise, eğer, ki, nere, neresi, nerde, nerede
di= -da, -dan, den
de(doğrusu )= zaman eki, -ecek, valide , ana
avjenê(doğrusu avjenî)= yüzme, yüzmek

Bu sözcüklerle de, ilk mısra Türkçeye çevrilemiyor... İsterseniz, mısra içindeki yerlerine yerleştirelim ve görelim.

Hata başlıkta başlıyor. Aynı anlama gelen iki sözcüğü yan yana koymuş ve marşın başlığı...

"ulusal marş bağımsızlık marşı" olmuş; marşa başlık olarak, yalnızca "sirûda" ya da yalnızca "serxwebûnê" yazsaydı yeterliydi...

İlk mısrada kullanılan Kürtçe sözcüklerin Türkçe karşılıklarını yerlerine koyarsak ilk mısra şöyle oluyor:

.........., ....... bu ....kırmızı(kızarmış) yeter ise(eğer, nerede) -dê, (-dan, -den).... ....-ecek yüzen ....

Anlaşılmaz bir durum vardı. Şimdi marşımızın ilk mısrasının Türkçesini yazayım...

"Korkma sözmez bu şafaklarda yüzen al sancak"...Bulduğum sözcüklerden bu ifadeyi ya da yaklaşık bir ifadeyi bulmak için çok uğraştım ama olmadı...

Bu kez de işi tersten aldım ve Türkçe sözcüklerin Kürtçesini aradım...Önce, "Zazakî-Tirki " yani "Zazaca-Türkçe" sözlüğe baktım...Hiçbir kelimeyi bulamadım.

Sonra, internetteki çok sayıda Kürtçe sözlüklerden yaptığım araştırmada, ancak şu Türkçe sözcüklerin Kürtçesini bulabildim...

şafak= bergen, elende, şeveq, seveq, spêd
yüzmek(yüzen)= ajnekirin, avjenıkirin, ketin ave, qurandin, soberî kirin...vb.
sancak= direfş, drefş
bu= em, ew, na...Hepsi bu kadar. Bu sözcükler de arkadaşımın çevirdiği ilk mısrada yok...

Bu arada başka bir yöntem de denedim. Biraz İngilizce bildiğim için, "Kürtçe-İngilizce" sözlüklerden de yararlanmak istedim; ama bunda da başarılı olamadım.

Bu iş olmayınca, marşımızı Kürtçeye çeviren arkadaşıma bir mesaj çekerek, bize Kürtçesini yazdığı marşı Türkçeye çevirecek bir sözlük bulamadığımı ve bu çeviriyi Kürtçe'nin hangi ağzı ya da lehçesi ile yaptığını söylemesini rica ettim....Bana "Kurmanci" Kürtçesini kullandığını yazdı...Eğer arkadaşım, bu çeviriyi "Kurmanci" lehçesi ile yazdığını açıklasaydı, beni bu kadar uğraştırmazdı. Olsun, yine de kendisine teşekkür ederim; çünkü onun sayesinde, Kürtlerin gerçekten bir "dil birliği"ne sahip olmadıklarını daha iyi anladım.

Demek ki, arkadaşım bize Kürtçe dediği "Kurmanci" lehçesiymiş...

Kurmanci'nin, Türkiye'deki Kürtler arasında en çok kullanılan bir ağız ya da lehçe olduğunu biliyorum. Bunu sanıyorum bu konuda yazdığım bloglardan birinde de belirttim...Öyleyse, Kürt entelektüellerinin yapması gereken iş, yukarıda da belirttiğim gibi "Kurmanci"yi, genel bir Kürtçe dili haline getirmektir.

Ancak bu da mümkün görülmüyordu. Çünkü, gördüklerim arasında, Kurmanci, Zazaki ve Sorani ağız ve lehçelerini kullananlar da birbirlerine sıcak bakmadıkları vardı.

Kurmanci'yi öne çıkaran bir siteye girdiğimde şöyle bir söz ile karşılaştım: "Her Kurmanc Kürt'tür ama, her Kürt Kurmanc değildir"...Kurmanc'lar kendilerini ayrı bir "halk" olarak düşünüyorlar. İşte size bir ayrılık ve birbirini bir reddediş...Ayrıca Kurmanci'yi konuşanlar kendilerine Kürt değil "Kurmac" diyorlar; yani kendilerine "Kürt " kimliğinden önce "Kurmanc" diyorlar...Zaza'lar ve Soran'lar da öyle...Bu sitelerden birinde Kuzey Irak Yönetimi'nin, bölgede Kurmanci'yi yasaklayarak Sorani"ceyi esas aldığını da okudum...

Anlaşılan, kendini Kürt sayanların ya da kendini Kürt hissedenlerin, "dil birliği"nden önce bir "halk birliği" sağlamaları gerekiyor.

Bu araştırmadan çıkan sonuç şu : Genel bir Kürtçe dili yok; farklı ağızlar ya da lehçeler var... TRT-6'daki gözlemlerimden ve Kürtçe-Türkçe sözlük araştırmamda da anladığıma göre bu farklı ağız ve lehçeleri konuşan Kürt vatandaşlarımız da birbirleriyle kolay kolay anlaşamamaktadırlar...

BİR TAVSİYE : Bize sunulan Kürtçe'den Türkçeye ya da Türkçe'den Kürtçeye çeviri olduğu söylenen metinleri Kürtçe ağız ya da şivelerin tamamını bilmeden anlayamazsınız...Bunu, Kürtçe'nin ancak bir ağız ya da şivesini bilen Kürt insanımız da anlayamaz...Çünkü, bütün Türk ve Kürt insanımızın yararlanabileceği bir "genel sözlük" yok; en azından ben bulamadım.

Öyleyse, Kürtçe bir metin yazanların ya da bir metni Kürtçe'ye çevirdiklerini söyleyenlerin, bunun hangi ağız ve lehçeyle yapıldığını bir not olarak belirtmeleri gerekir...Gerekir ki, o nota bakarak o metinleri anlamaya çalışalım.

İnatçı bir araştırmacı olduğumu söyledim. TRT-6'yı izleyerek yaptığım gözlemlerin doğruluğunu, kendimce kanıtladım. Son tespitlerimden biri de, TRT-6'nın haber bültenlerini, bazan "zazaki xeber" başlığı altında "zazaca" vermesidir.

En son haberlere göre de, Kürtçe yayın yapan özel kanallara ya da ulusal kanallara kürtçe yayın yapmalarına izin verilecekmiş...Bu kanallarda acaba hangi ağız ve lehçeler kullanılacak?.. Kurmanci mi, Zazaki mi, Sorani mi ya da diğerleri mi? Umarım bu farklı ağız ve lehçeler, "esas Kürtçe, bu kanalda" sloganı ile kanallar arasında bir rekabete neden olmaz...

Daha şimdiden, Zazakî'yi yani Zazaca'yı öne çıkaran bir site hayata geçirilmiş durumda; yarın Sorani' daha sonra da diğer ağız ve lehçeleri öne çıkaran siteler birbirini izleyebilir.

Bu arada, yakında üniversitelere "Kürt Dili" bölümü açılacağı da konuşulmaktadır...Bu nasıl olcak acaba? Bu bölümlerde de, acaba hangi kürtçe ağzı ya da lehçesi esas alıncak...Belki de bu bölümler, kürtlerin bir "dil birliği" sağlamalarına yardımcı olur...

Bu arada şunu da hatırlatmak istiyorum : Aynı dili konuşan insanlar arasında açıklanması zor duygusal bir bağ vardır. Bu bağ, ulusun oluşturulmasında etkin ve birleştirici bir rol oynar.



NOT-1 :
Benim, Kürtleri ve Kürtçeyi küçümsediğimi söyleyen ve bana ırkçı yakıştırmasını yapan bu iki arkadaşıma sesleniyorum...Bu yaptığım iş, bir araştırma ve tespittir. Katılırsınız, katılmazsınız...Bunun, Kürtler'in ve Kürtçe'nin küçük düşürülmesi ya ırkçılıkla ne ilgisi var?

NOT-2 : Bu bloğumdaki tespitlerin çoğunu, özellikle tarih ve sosyoloji konularında verdiği bilgilere itibar etmediğimi sık sık dile getirdiğin internetten yaptım...Bu çalışma sırasında o kadar farkli ve yanlı yorum ve değerlendirmeler gördüm ki, internet bilgilerine neden itibar etmediğimi bir kez daha anladım...En az yarısına itibar etmediğim bu bilgilere, dağarcığımdaki diğer bilgileri ve gözlemlerimi de katarak kendimce bir tespit yaptım...

İnanırsının, inanmazsınız... Katılırsınız, katılmazsınız...Ama, lütfen bloğumu satır satır okumadan yorum yapmayın. Yalnızca okuyun ve isterseniz de hiç yorum yapmayın...


cdenizkent


______________ :

(1) ZAZAÎ.NET ve TIMETURK(internet)...Daha pek çok site

(2) Coşkun Kırca, "Önce kesin İrade", Milliyet Gazetesi, 24 Ağustos 1992, s.13
 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..