Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Nisan '14

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Kutlu Doğum: Gül Peygamber

Kutlu Doğum: Gül Peygamber
 

Kutlu Doğum


Ey Kararan Dünyamızı Aydınlatan Işık İnsan!
Ey Bütün Elçilerin ve Habercilerin Sonuncusu!
Ey İki Cihanın Efendisi!

Yeryüzü hasretle bekledi o günü. Sıcaktan kavrulan toprağın suyu beklediği gibi biz de seni bekledik Ey Gül Çocuk. Çoraklaşan gönüllerimizi güldürmeni bekledik… Bir geldin, pir geldin… Bizlere şereflerin en yücesini getirdin. Sevgiliden gelen armağanların en kıymetlisiydin. İnsanlık seninle yeniden dirildi ve anlam kazandı. Gülü de bülbülü de senden öğrendik Gül Peygamberim!

Sen aklın, ilmin, imanın, ahlakın, sabır ve vefanın, güçlü iken müşfik olmanın, haklı iken özveride bulunmanın, haksızlığa karşı gür sedanın adı oldun. Sen okunacak ve yaşanacak “Kitap” oldun bizlere. Sen kolaylaştırdın, zorlaştırmadın; müjdeledin, nefret ettirmedin. Elimizi ve dilimizi emin kılmayı seninle bildik. Sevgiliyle, insanla, tabiatla nasıl dost olunduğunu sen de gördük. Sevgiliyi seninle sevdik. Kendimizi bilmenin ve bulmanın sevincini bizlere tattırdın. Hayat iksiri ilahi mesajları senin dilinden dinledik.

Yetimliğimizi hatırlattın yetim kalarak. Yetim kaldık, sen bu âlemden göçtükten sonra… Manevi rehberliğini o kadar çok özlüyoruz ki şimdi… İnsanlığın başına gelen her türlü şiddet ve felaketin ardından, senin yokluğun kendini o kadar çok hissettiriyor ki…

Yunus Emre’nin dilindeki aşk peygamberini, Mevlana’nın dilindeki rahmet peygamberini, Ahmet Yesevi’nin dilindeki hikmet peygamberini, Hacı Bektaş-ı Veli’nin dilindeki sevgi ve şefkat peygamberini gönüllerimizde duyamaz olduk. Seni yeniden keşfetmeye ne kadar çok ihtiyacımız var. Tabiatı hoyratça kullanıyoruz. Senin tabiat sevgine ve tasavvuruna ihtiyacımız var. Toplumsal dokularımız çözülmeye başladı. Senin toplumu gergef gergef ören sevgi ve rahmet eline ihtiyacımız var. Aile yapımız sarsılmaya başladı. Senin Ehl-i Beytine gösterdiğin sevgi, ilgi ve bilgine ihtiyacımız var. İnsan ilişkilerimiz bozulmaya başladı. Senin komşu, dost ve arkadaş ilişkilerini satır satır okumaya ihtiyacımız var. Çocuklarımız ve gençlerimiz bataklığa sürüklenmeye başladı. Senin kılavuzluğuna ihtiyacımız var. İş yerlerimizde çalıştırdıklarımıza yediğimizden yedirmez, giydiğimizden giydirmez olduk. Çalışanlarımızın alın terleri üzerinden sırça saraylar inşa ettik. Kan, terör, intihar ve savaşlarla dolu bir dünyadayız. Senin Medine’ne ve medeniyetine ihtiyacımız var. Her biri bir yıldız olan sahabeni tanımaya ihtiyacımız var. Hz. Ebu Bekir’in dostluğunu ve sadakatini; Hz. Ömer’in hikmet ve adaletini; Hz. Osman’ın iffet ve hayâsını; Hz. Ali’nin ilim ve cesaretini günümüze taşımaya ihtiyacımız var. Yolunu şaşıran bütün yüreklerin senin kılavuzluğuna ihtiyacı var Ey Gül Peygamber!

Ey Allah’ın Sevilisi! Biz seni çok sevdik. Sevgililerin sevgilisi kıldık. Sende gönlümüz gerçek sevgiyi ve sevgiliyi buldu. İlk günden beri özlenen ve her daim özlenen Hz. Muhammed (s.a.v)! Dudaklarımızda ismin; duvarlarımızda Mescid-i Nebi resmin var; ama sen yoksun hayatımızda. İsmin levhalarla duvarlarımızı süsler oldu; ama hanelerimizde seni misafir edemez olduk.

Seni sevmek, anmak, hatırlamak, daha önemlisi anlamak; temsil ettiğin aşkın değerleri hayatımıza yansıtabilmek için bize basiret, cesaret, feraset vermesi için Rabbimize bizim için dua et! Ümmetin olmaktan utanır olduk. Zillet içinde bir hayat kurduk. Biz de seni davet etsek şehrimize ensar kardeşlerin gibi… Çağlar ötesinden gelsen şehrimize ve seslensen yine rabbinden aldığın ilahi terbiye ile. Ümmetin olarak toplansak ve bir olsak manevi huzurunda.

Manen şöyle mi derdin bize:

Ey Şehrimin İnsanları!

Büyük bir “ÇAĞRI” ile geldim size,
Dönmenizi istiyorum, sizi “Yaratan Rab”binize.
O cennet vaat ediyor, yapacağınız iyiliklerinize,
Dönün artık, yitirdiğiniz “Öz Benlik”lerinize.
Kıskanarak baksın düşmanlarınız, “Kardeşlik”lerinize.
Aksın yüreğinizden sevginiz, iliklerinize…
Dikkat edin, başkalarına ait söylediklerinize.

Ey Şehrimin İnsanları!
Büyük bir “DAVET” ile geldim size,
Vermenizi istiyorum, yüreğinizdekini sahibinize.
Bir bakın önce, haksızca elde ettiklerinize.
Vermemişken mallarınızdan bir kısmını fakirlerinize.
Utanın artık, insanlıktan çıkan fikirlerinize.
Dönün ve bir bakın önce, özgürlük isteyen esirlerinize.
Sevinebilir misiniz bilmem, çocuklarınıza miras kalan eserlerinize?

Ey Şehrimin İnsanları!
Büyük bir “UYARI” ile geldim size,
Sığınmanızı istiyorum Ona, azap gelmeden şehrinize.
Bir bakın! Kirletip delikler açtığınız göklerinize.
Bir bakın! Atık ve pisliklerinizi saldığınız denizlerinize.
Bir bakın! Bir dağ gibi patlamaya hazır çöplüklerinize.
Bir bakın! İçinde mikroplar barındıran içeceklerinize.
Bir bakın! Hormonlaşan ve sunileşen yiyeceklerinize.

Ey Şehrimin İnsanları!
Büyük bir “MÜJDE” ile geldim size,
Girmenizi istiyorum, size hazırlanan cennetinize.
Şükredin artık, Ondan gelen nimetlerinize.
Değer verin, akıl ve kalp gibi kıymetlerinize.
Uyun Ondan size rahmet olarak seçilen Elçilerinize.
Okuyup anlayarak bakın, size sunulan ayetlerinize.
Kavuşmuş olacaksınız böylece, bütün dilediklerinize.

Ey Şehrimin İnsanları!
Büyük bir “ÖĞÜT” ile geldim size,
Yaklaşmanızı istiyorum, öğüt dolu Kitabınıza.
Çok fazla güvenmeyin, size ait olmayan bilgilerinize.
Gururla yaslanıp durmayın, elektronik aletlerinize.
Bir makinenin gözyaşı döküp dökmediğini, sorun yüreklerinize.
Bir girin bakalım, robotlarla doldurduğunuz evlerinize.
Ulaşabilir misiniz artık, Ona ait hayallerinize?

Ey Şehrimin İnsanları!
Büyük bir “AŞK” ile geldim size,
İçirmenizi istiyorum, Aşk Şarabını kalbinize.
Dönün artık, duygu dolu derin hislerinize.
Ona olan aşkınızı, yazın ölümsüz şiirlerinize.
Ona ait nameleri götürün, gül bahçelerinize.
Ona olan hasretinizi, söyletin bülbüllerinize.
Dönün artık kalp bahçesindeki güllerinize.

Ey Şehrimin İnsanları!
Büyük bir “BİLGİ” ile geldim size,
Kazımanızı istiyorum, çalışan beyninize.
Düşünün ve dönün, Ona ait hakikatlerinize.
Bakacak olursanız eğer, ilahi niteliklerinize.
Giriniz sizde, bilgi ve hikmetle dolu denizlerinize.
Kavuşunuz, sizi ebedi kılacak özlerinize.
Bu son sözlerim olsun, düşünen idraklerinize…

Ey şehrimin insanları!
Duyun size ait feryatları.
Bırakın bayatlaşan hayatları.
Ey Şehrimin İnsanları!...

Ne mutlu son ve kutlu ize uyanlara…
Ne mutlu hayatımızı aydınlatacak ışığı O’nda bulanlara…
Bu şehrin insanından...

Ali Sedat ASLAN

 
Toplam blog
: 19
: 717
Kayıt tarihi
: 05.04.14
 
 

1971 Kayseri doğumlu. 1994 Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi lisans, 2013 Gelişim Üniversite..