Kuvvetler bileşkesi

Kuvvetler ayrılığı prensibine göre yargı, yürütme, yasama ayrı ayrı yasal güçlerdir. Ancak yürütmenin en yetkili organı hükümet yasama organında çoğunluk oluşturan partinin ya da partilerin milletvekillerinden oluşmaktadır. Dolayısıyla yürütme hükümet kanalıyla yasama organına bağlı hale gelmektedir. Bu durumda yürütme ile yasamanın ayrı kuvvet olarak belirtmek gerçekçi görülmemektedir. 

Yüksek yargı organları ile HSYK' na üye seçimini de hükümet yapmakta, dolayısıyla yargının stratejik noktalarına iktidar partisine yakın yada yandaş sayılabilecek hakim ve savcılar atanabilmektedir. Böyle bir durumda kuvvetler ayrılığından bahsetmek mümkün değildir. Kamu oyunun gözü önünde cereyan eden toplu operasyonlar, hukuken tartışmalı tutuklamalar adeta bir görsel şova dönüştürülmekte, kamu vicdanında derin yaralar açılmasına sebebiyet verilmektedir. 

Sanki hukukumuzda tutuksuz yargılanma mümkün değilmiş gibi hemen hemen her yargılamada savcıların talebi doğrultusunda mahkemeler tutuklama kararı vermektedirler. Sanki görünmeyen bir el hükmünü vermiş, kamuoyuna yansıyan gözaltına alma, sorgulama, tutuklama formaliteden bir işlemler bütünü görünümü hasıl olmaktadır. 

Hükümetin de yargıya karışamayız demeçleriyle sürece seyirci kalmaları da düşündürücüdür. Durumdan rahatsızlık duysalardı ceza kanunumuzdaki tutuklama hallerini yeniden düzenleme amacıyla mecliste acilen çalışma yaparlardı. 

AKP'nin kapatılma sürecinde başta genel başkanları olduğu halde yargı hakkında ne kadar ağır sözler söyledikleri medya kayıtlarında yer almaktadır. 

Önümüzdeki süreçte kimbilir daha nice tartışmalı operasyonlar, soruşturmalar, tutuklamalar olacağının da sinyalleri verilmektedir. 

Güç birleşkesi ülkede hukukun üstünlüğünü ortadan kaldırır, tek adam hukukuyla karşı karşıya kalabilir, hakkımızı, hukukumuzu arayacak merci bulmakta zorlanırız.