- Kategori
- Haber
Kuyudan adam kurtarmak

Olumlu ve katkı sağlayacak düzeyde “ Devlet Adamı ” ve “ Siyasetçi ” olmak çok kolay iş değildir. Zordur, akıl ister, özveri ister, ister oğlu ister…
Gerçi, kahvede pişti oynarken veya fayans döşerken yapılan sohbetlere bakarsanız, herkes her şeyi bilir…
Hükümet kurarlar, icraat yaparlar, insanları yargılarlar, hüküm verirler, adam asarlar v.s…
Tabi, bunların hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur. İşin aslı pişti oynarken veya fayans döşerken “ Muhabbet ” olsun bu arada da torbalar dolsun şeklindedir.
Peki ya bu işi gerçek anlamda ve fiilen yapanlar ne yapıyorlar?
Acaba onlar da mı pişti oynarken ya da fayans döşerken konuştuklarını uygulamaya geçiriyorlar?
TBMM’de 11. Cumhurbaşkanını seçtiremeyen ve o hırs ve kızgınlıkla erken seçim kararı aldıran ve bu arada da anayasa değişikliği yaptırarak ortaya yeni bir “ Garabet ( Yadırganacak yönü olma, gariplik, tuhaflık ) örneği ” koyan iktidar, şimdi düştüğü kuyudan kurtulma çabası içine girmiş, çabalıyor.
Hani “ Kendin ettin kendin buldun ” deseler, o kuyudan asla çıkamayacak ama “ Şeker ” gibi muhalefeti bulunca, kuyuya da ip sallamaktan başka yapılacak bir şey kalmıyor…
“ Devlet Adamı ” ve “ Siyasetçi ” niteliklerini taşıyan insanlardan beklenen şey, bir adım atmadan önce, gerisini, ilerisini iyi düşünüp taşınmak ve ondan sonra uygulamaktır. Rahmetli İsmet Paşa’ nın bir ilkesi vardı. Karar alırdı, 24 saat uygulamayı ertelerdi. Ve sonunda bazı kararları değiştirdiği olurdu. Çünkü kafasında “ Satranç ” oynardı. 10 hamle sonraki durumu hesaplardı.
Hırs ile kalkıp üzerine bir de “ Ben bilirim ” diye olaylara yaklaşanların sonu hep “ Hüsran ” ( Beklenilen şeyin elde edilememesi yüzünden duyulan acı ) olur…
Hüsranın ( acı ) da ötesinde, zaman kaybıdır, milleti germektir.
Atasözlerimizin içinde “ Bir taşla iki kuş vurma ” diye bir söz vardır. Ama daha kimsenin bir taş ile iki kuş vurduğu görülmemiştir. Sadece hayatın içinde denk gelen şansların ifadesidir.
Çok iyi “ Kuşlastiği ” kullanan biri olarak bu güne kadar hiç de bir taşla iki kuş vuramadım. Çünkü kuşların dallarda suphanallah boncuğu gibi arka arkasına dizildiğini görmedim. Telefon tellerine konanları için ise, bir taş atınca en az iki kuş vurmak için telin üzerine çıkmak gerekir. Fizik, geometri ilmi, bunu gerektirir.
Yani “ İlim ” e uygun davranırsanız olur.
Şimdi, 11. Cumhurbaşkanının seçilmesi çalışmalarından bu yana bakınız, akla yatkın ve ortaya konulmuş bir tek “ Uygulama ” var mı?
Neden?
Çünkü bilgiye, geleneklere ve geçmişteki uygulamalara dayanan hiçbir şey yok. Var olan sadece “ Ben bilirim, benim dediğimi olur ” cinsinden dayatmalardır.
Şimdi, iktidarı ile şeker gibi muhalefeti ile kuyunun içine bir urgan sallanıyor ki, oraya düşen çıkabilsin.
Elbette çıkaracaklar. Yapacakları başka bir şey yok. Muhalefet de bundan sonra olası bir erken seçime henüz hazır değil. Zaten olmaz da. O nedenle en iyisi elbirliği ile kuyudaki adamı oradan çıkarmaktır.
Ancak bir şeyin olacağı da kesindir.
Kuyudan çekerek çıkarırken, kuyudaki adamın kuyu duvarına çarparak çıkması ve yaralanması da kaçınılmaz olacaktır.
Şimdi soruyorum…
“ Şeker muhalefet ” kuyudan çıkardığı adamın tedavi sürecine de katılacak mı acaba?
05 EKİM 2007
Not:
1. “Kuyudaki Adam” elbette ki Abdullah GÜL değil. O’ nu kuyuya doğru itelerken, kendi düşen biri…
2. Fotoğraf: Bir kuyu ağzı.