Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Temmuz '15

 
Kategori
Deneme
 

Kuzular kasaplar - Görüşler hesaplar

Kuzular kasaplar -  Görüşler hesaplar
 

Bir cepheden kurtulan diğer bir cephede harcanır.


Türk sineması meraklıları Anadolu'nun uzak köylerinde kendi halinde yaşayan ailelerin büyük şehir düşleri kuran, adları Ayşe, Zehra, Fadime olan kızları olduğunu bilirler.

O kızlar ki, bir gün bir nedenle yolları köylerine, evlerine düşen yakışıklı, şehirli adama hemen kapılıverecek kıvamdadırlar.

Bir gün hayallerini gerçekleştirebilecekleri fırsat ortaya çıkar.

Adam o bölgeden geçerken ya arabasının benzini bitmiştir, ya küçük bir kaza geçirmiştir, ya hava, yol, iklim koşulları nedeniyle bir olumsuzluk yaşamıştır ve sığınacak yer olarak da orayı bulmuştur.

Genellikle yaralı ya da bir nedenle gidemeyecek şekildedir. Birkaç gün o evde kalması gerekir.

Evdeki babanın, annenin, ağabeyin her kim varsa onların genellikle ya şehirde, ya tarlada, ya ormanda işleri olur, çıkar giderler.

Yabancının bakımı işi kızın omuzlarında kalır. Hem onun bakımını yapacak, hem de öğlen vakti tarlaya, ormana yemek hazırlayıp götürecektir.

Uzatmayayım, sonunda olan olur. Şehirli erkek tarafından genç kızın masumiyeti kullanılır. Bu önceleri evdeki diğer kişilerden gizlenir.

Adam geri dönüp kızla mutlaka evlenecektir, en azından kız öyle düşünür ama bu bir türlü gerçekleşmez.

Ya adamı iflas etmekte olan iş adamı babası başka bir zenginden kredi koparmak için onun rüküş kızı ile evlenmeye zorlar; ya adam bir sağlık sorunu daha yaşar uzun zaman kendine gelemez, ya da başka bir engel çıkar.

Kız için artık iş başa kalmıştır. Bir gün babasının örtülere sarılı tabancasını alır, yola çıkıp bir kamyona biner, şehire, kendisini yüzüstü bırakan adamı bulmaya gider.

Sonra görür ki şehir onun köyüne hiç mi hiç benzemiyor. Bir yandan onu kötü yola düşürmeye çalışanlar, bir yandan sahipsizlik, bir yandan inat ve intikam hırsı ve diğer pek çok şey kısa sürede pişirir köylü kızını.

İyi yürekli destekçiler ya da aşkına karşılık vermeyeceğiz zengin bir adam bulur, adam gelecekte onun da kendisini sevebileceğini hayal etmektedir. Onlar sayesinde dans ve görgü dersleri alır ve köyde kendisine o kötülüğü yapan adamın karşısına bir şehirli olarak çıkar.

O artık tamamen farklı biridir. Onun da cinlikleri, hinlikleri, hesapları vardır.

Karşıdaki adamın hiç mi hiç kurtuluş şansı yoktur.

*

Bütün bunları niye anlattın derseniz yazımın başlığına bakın yeter.

Yaşadığımız dünya bir kurtlar sofrası. Üstelik çok sayıda da kuzu var bu sofrada.

Aşçısı da, işçisi de, garsonu da çok. Biz onlara bazen ayrıcalıklı ortak, bazen taşeron da diyoruz.

O kuzular her ülkedeki, her ulustaki, her dinden, her inançtan, her kabile ya da sosyal topluluktan iyi insanlar.

Onlar ki, iyilik yapmayı, yardım etmeyi, paylaşmayı, hoşgörüyü, adaleti severler.

Onlar ki, karıncayı incitmezler.

Onlar ki, anne babalarının “iyi ol, dürüst ol, yalan söyleme, çalışkan ol, sabırlı ol, hoşgörülü ol, harama tenezzül etme, zulüm etme, kan dökme, kötü insanlara yanaşma, zorbalardan uzak dur” gibi telkinleri ile büyümüş, birer yetişkin olmuşlardır.

Onlar, o sofradaki kuzulardır.

Her gün ve yerkürenin her yerinde mecaz anlamda taşeronlar tarafından kesilenler, pişirilenler, servis yapılanlar ve birilerine gıda olanlar, birilerinin enselerinin tekerlek, göbeklerinin davul gibi olmasını sağlayanlar onlardır.

Onlar gizli yapıları, örgütleri; ağaların, beylerin, mafya babalarının kapalı kapılar ardında yaptıkları hesapları bilmezler.

Onlar iyi birer yurttaş, anne, baba, evlat, komşu, arkadaştırlar. Yalan söylemezler, verdikleri sözü yerine getirirler, kazançlarının temiz olması için kılı kırk yararlar.

Aslında bir anlamda onlar ana babalarının telkinleri ile ufukları kapatılmış, görüşleri kısıtlanmış, görüş alanları daraltılmış insanlardır.

O telkinler olmasa en azından bir kısmının mevcut düzeni, oynanan oyunları görme şansı olurdu. Kendisi zulmün parçası olmasa da zulümden paçasını kurtarma şansı bulurdu.

Ne yazık ki bunlar olmaz.

O insanlar birileri tarafından tüketilmekten, bir tarafın maşası olmaktan, başkalarının çıkar hesaplarında silahlarına kurşun olmaktan ve başka yollarla harcanmaktan kurtulamazlar.

Bir cepheden kurtulan diğer bir cephede harcanır.

Diğer bütün tuzaklardan kurtulsalar da sınıflı toplumun yoksulları olarak ömür boyu boğaz tokluğuna çalışır, sıkıntılı bir yaşam sürmekten kurtulamazlar.

Kasapların niye kasap, maşaların niye maşa, dünyadaki şölenin kimin şöleni olduğunu anlamadan ömürlerini tüketir, ayrılırlar aramızdan.

Arada bir kentin karanlık yüzlerini öğrenmiş genç köylü kızı gibi bilmeceleri çözenler, seslerini yükseltenler, itiraz edip bedel ödeyenler olsa da çok büyük planlara karşı koymaya, karmaşık tuzakları etkisiz kılmaya güçleri yetmez.

 

 

27.07.2015

10:43:57


 

 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..