Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Eylül '10

 
Kategori
Siyaset
 

Laik Türkiye`den, ''Layık'' Türkiye'ye doğru!...

Laik Türkiye`den, ''Layık'' Türkiye'ye doğru!...
 

Başkan RTE, referandum öncesinde çarşıdan meyve satın alırken dikkatini çekmiş olacak ki, zirve yapan et fiyatlarını pahalı bulduğunu belirtiyordu... Kendi eserlerinden biri olan, bu yüksek et fiyatları ve dolayısıyla yoksul halkın hayvansal protein tüketimindeki düşüşle, referandum sonuçları arasındaki diyalektik birlikteliğin ayrımında olabilebilseydi(!), şüphesiz peşinde dolaşıp duran basın mensuplarına yaptığı bu beyandan vazgeçebilirdi!...

Güneşin, görece eğitimin ve tüm zenginliğin, meyve, sebze ve hayvansal protein ağırlıklı beslenmenin ve mutluluğun daha yüksek olduğu Akdeniz, Ege ve Trakya'da ''Hayır'' oyları, ''Evet'' leri, doğal olarak geçiyordu!...

Başkanın, okyanusun ötesinden kendisine destek veren tüm arkadaşlarına teşekkür etmeyle ve mezardan kalkıp oy verilmesi arzu edilen yurttaşlarla olan, maddi ve manevi bağlantısına karşın, kendisi sözde de olsa bir ''ileri demokrat olarak''; ülkede yaşayan yaklaşık 15 milyon seçmenin oyunu, yüzde %10 barajiyla neden çarçur ettiğiyle bağlantılı o yaman çelişkinin, bir de salt insan ve yurtsever olarak bilincinde olsayd(!), bu anayasaya "Evet" oyu vermekten de, şüphesiz vazgeçerdi!...

Belki de ''Hayır''ın tersine bir davranış içine girerek; “Evet diyenin ya aklından bir zoru vardır ya da vatan sevgisiyle ilgili bir sıkıntısı vardır...” diyerek, zor ve zorbalıktan beslenen bir kültür gereği, bu kez farklı bir kesimi aşağılamaya devam ederdi!..

Ülkede gerçekleşen, bol motivasyonlu ve ''Evet'' li bir oylama sonucunda, ırkçı, gerici, baskıcı tüm şablonlarıyla, ana iskeleti bozulmadan varlığını sürdürmeye devam eden bu askeri 12 Eylül Anayasa'sını değiştirdiğini iddia eden ve bu anayasa ile, ''İleri Demokrasi'' ye gideceğine inanan ya da milleti inandırmaya çalışan bir başkanla, günlük çıkar, cehalet ve korku arasına sıkıştırılmış varoş ve kırsal kesim Türkiyesi'nin, milletçe gurur duyduğunu tescillemesi de, bu karanlık sürece, farklı bir anlam kazandırıyordu!...

Başta Ufuk Uras olmak üzre, 12 Eylül mağduru onlarca insan, 13 Eylül sabahı, 12 Eylül askeri harekatının baş aktörlerinin tarih önünde yargılanması için savcılıklara koşarken bu gün 80-90 yaşlarında olan ve çoğu da mezarda olan askeri muhatapları ve Mehmet Eymür'den Vecdi Gönül'e, Mehmet Ağar'dan Hanefi Avcı'ya sivil muhatapları, bu hızlı değişime yargı yolunda güvenceli, ama biraz şaşkınlıkla bakmaya çalışırken, okyanus ötesinden bir nedenle bu topraklara ayak basmış kimi misafirler de, Ankara'nın tepe mahallerinden, bu ilginç süreci, gülümsüyerek izliyorlardı...

Artık, ''Barış, demokrasi, eşitlik ve özgürlük'' istekleriyle mevcutlu ''Yeni 12 Eylül Anayasası'' na evet diyerek AKP'nin politikaları içinde yer alan, onun değirmenine su taşıyan, sol ve demokrat kategorideki belli bir kesim kardeşlerimiz de, kuzu kuzu, 13 Eylül sabahı varolan sistemin tıkanmasından şikayete başlayıp, bunun tek çözümünün başkanlık sistemi ve bu sisteme uyumlu yeni bir anayasa olduğunu söyleyen ve başkanın son direktifiyle yeni anayasanın tanzimine başlayan, Anayasa Komisyonu Başkanı, sayın Burhan Kuzu'nun peşine takılmaya devam edeceklerdi!... Ve barış, demokrasi, eşitlik ve özgürlük taleplerinin bir yere varabilmesi için de, 2011 seçimlerinde, cemaatla birlikte, şüphesiz ki AKP' ye, bu kez ''Tercih'' oyu vereceklerdi !...

Örneğin; değerli yazar Ahmet Altan, ''Ben kendimi bildim bileli bu sisteme karşıyım, değişmesini istiyorum, değişmesini sağlayacak her adımı, o adımı kim atarsa atsın sonuna kadar desteklerim...'' diyordu!...

Örneğin; toplumcu hareketin ileri gelen simalarından değerli politika insanı Ufuk Uras'da, ''Tek tek bu maddelerin Türkiye sol tarihi açısından tarihsel bir önemi vardı. O yüzden destek verdim. Türkiye solunda Anayasa Mahkemesi kurbanı olmayan kaç kişi vardır ki. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin dönüştürülmesi solun asli görevleri arasında'' diyordu!...

Bu tür oportünist yaklaşımların tarihte sayısız örneği vardı... Sistemden beslenenlerin sistemi değiştirmeyeceği, kendi çıkar ve hesaplarına uydurabileceği ve bunu yaparken de bazı saffetli kişilerin yanısıra, onunla maddi bir çıkar ilişkisinde olmamasına rağmen, ahmaklığa devam eden belli elit kesimleri de kullanacağı ve işi bitince bir kenara bir şekilde koyabileceğini de, tarih, idrakine deli gömleği giydirilmemiş olan insanlara açıklıyordu! ...

Tarihin çember teorisine farkına varamadan bir şekilde takılıp, tarihin ilerlediği yanılsaması içinde olanlara, ilerlemenin yalnızca ilerici, demokrat ve yurtsever güçler tarafından gerçekleştirilebileceğini unutanlara, gene yakın tarihte, İran'da TUDEH'in başına gelenler, anlaşılabilir, yakın bir örnekti!...

Şüphesiz her millet layığını bulurdu!... Ancak kendi burjuvazisini yaratıp, abdestli devlet korporatizmine, ordan da federatif bir yapılanmaya doğru ivmelenip, evrilmeye çalışan ve de çalıştırılan bir iktidarın dümen suyunda gidip, Türkiye'nin demokratikleştirileceğine inananların da, müstahak oldukları sonucu, iktidarla işleri bittikten bir zaman sonra görmeleri kaçınılmazdı!...

14.eylül.2010 / Perpa,

 
Toplam blog
: 392
: 4592
Kayıt tarihi
: 12.03.07
 
 

İstanbul doğumluyum. Sağlıklı beslenme, yüzme, doğada yürüyüş ve çevre özel ilgi alanlarım. Şiiri ve..