- Kategori
- Deneme
Lanetli kızın hikayesi
KADIN
"-Neden?"
"-Gitmeliyim." dedi adam.
"-Neden?" diye tekrar sordu kadın.
"-Çünkü seninle kalırsam kendimden uzaklaşacağım. Gitmeliyim."
"-Hani ölümden başka bir şey ayıramazdı bizi. Şimdi sadece gitmeliyim diyorsun. Neden diye sorsam da yanıtın abuk subuk. Nedenini söylemelisin? Neden lütfen neden?"
Adam bocalıyordu. En iyisi kadına bakmamak, çekip gitmekti ve öyle de yaptı. Ardına bakmadan kapıdan dışarı attı kendini. Kadının son haykırışını duydu: "Neden?" diyordu hala sorusuna yanıt bekliyordu. Biliyordu ki az sonra kadının evi dağıtacağını, ağlayacağını ve hep "Neden?" diye sorgulayacağını adı gibi biliyordu.
ADAM
Kadının sesi hala kulaklarındaydı. "Neden?" diyen o ses tınısı ve ayrık olan incecik dudakları. O dudakları ilk kez öpüşünü hatırladı. O an yine öpmek gelmişti içinden. Öyle güzel, çocuksu bir hal almıştı ki kadının dudakları "Neden?" diye sorarken, işte o an gidemeyeceğini düşünmüştü.
Nedenini kendi bile bilmiyordu. Bir hiç uğruna sevdiği kadını terketmişti. Halbuki ömrünün sonuna kadar bıkmayacağı tek kadındı o. Bunu da adı gibi biliyordu. Bu yüzden belki de göze almıştı ondan ayrılmayı. Ömrünün sonuna kadar birine bağlanmak hayattaki tek korkusuydu belki de. Ama farkında olmamıştı bu korkudan şimdiye kadar.
Şimdiden özlemişti onu. Galiba çoktan bağlanmıştı. "Neyse..." dedi otel odasının loş ışıklı, rutubet kokan odasında, eski ve rahatsız yatağa uzanırken "Neden?" diye soran ses tınısı, ayrık dudaklar, ışılca parlayan gözyaşları içinde barındıran gözler aklına tekrar geliverdi. "Uyumalıyım." dedi ve kıvrıldı rahatsız yatağın içinde...
KADIN
Ardına bakmadan çekip gitmişti. "Neden?" diye sayıklamaya devam ediyordu. Öylesine gözleri yaşlı, koltuğa çöküverdi. Ayakları kesilmiş, dermanı kalmamış gibi hissediyordu. "Geçecek" diye düşünüyordu. Hissizleşmiş, gözyaşları donmuş gibiydi. Ağlayamıyordu. "Neden?" derken son enerjisini de tüketmişti genç kadın.
Son haykırışından sonra ev mabet sessizliğine bürünmüştü. Hava kararmaya başlamıştı. Havaya baktı ve batan güneşi gördü yaşlı gözleri. "Keşke yağmur yağsa..." dedi içinden. "Sahil yoluna çıksam, yürüsem..."
Bu son düşüncesini sevdi. Kalktı. Üzerine adamla ilk tanıştıkları zamanki kıyafetlerini giydi. Fularını da bağladı. Yağmurluğunu da geçirdi sırtına. Siyah yakası açık bir yağmurluk, boynunda krem rengi fular. Bu halimle aşık olmuştu diye geçirdi aklından. Saçlarını taradı ve dağınıklığın içinde mabet sessizliğindeki evi kilitlemeden kapısını açık bırakarak terketti.
Sahil yoluna ulaştıktan sonra lanetli diye anılan kız yurdunu gördü. İlk gördüğü zaman içi ürpermişti. Kız yurdunda hamile kalan bir kız pencereden kendini atmış ve ölmüş. O zamandan beri de hiç kullanılmamış ve kızın hayaletinin hala pencerelerde dolaştığını gören insanlar olurmuş. Hayalet hikayesiydi ve o inanmazdı hiçbir zaman böyle hikayeleri. İç ürpertisi kızın hamile kaldığı için lanetli sayılması olduğu içindi.
Camları kırılmış, pencereleri eskimiş bu eski kız yurduna baktı. İnşasını o zaman da beğenmişti. Bir olay oldu diye bu şekilde bırakılması da üzmüştü onu. Güzel bir binaydı. Dış cephesi Romalılar tarafından yapıldığı hemencik belli oluyordu. Ama şimdi sarhoşların, ayyaşların, uyuşturucu ve tinercilerin uğrak yeri olduğunu belli ediyordu. Bu da orasını lanetli gibi gösteriyordu.
İçine hiç girmemişti. İçine girmeyi düşündü. "Bu saatte ayyaş yada tinerci varsa ne yapacaksın?" dedi birisi.
"-Bilmem. Şimdilik içini görmekten başka bir şeyi düşünmüyorum.Ama tecavüz etmeye kalkarlarsa korkarım." dedi genç kadın.
"-Ölümden korkuyor musun peki?"
"-Ben mi? Hayır ölüm umrumda değil." dedi genç kız.
"-Eee o zaman ölüm korkulması gereken tek gerçek olduğuna göre tecavüzden de korkamazsın."
"-Haklısın sanırım.Hadi girelim. Sen benimle geliyor musun?" diye sormuştu ki genç kız konuştuğu her kimse artık yanında olmadığını gördü. Etrafına bakınsa da kimseyi göremedim. "Korkakmış demek ki." diye düşündü ve aldırmadan lanetli binaya doğru yürüdü.
İçerisi de lanet kokuyordu. Toz ve rutubet, kırık içki şişeleri, satanistlerin işaretleri, bir çok küfür dolu yazı vardı binanın duvarlarında. Yatakhane olduğu hiç belli olmuyordu eskiden kimbilir ne cıvıldaşmalar, gülüşmeler, fısıldaşmalar oluyordu bu kız yurdunda. Lanet galiba buydu. O da lanetliydi şu an.
Bir yazı dikkatini çekti: "O p.ç kurusu seni nasıl becerdiyse anasını da öyle becermişti.Bebeğim ben de becermeliydim seni. Neden öldürdün ki kendini?"
"Bebeğim neden öldürdün ki kendini?"
"Bebeğim neden öldürdün ki kendini?"
Bu yazı iğrençti. Yazı yazacak bir şeyler olmalıydı. Tebeşir gibi taş var mı diye bakındı etrafına. Karanlık iyice çökmüştü. Sesler geliyordu dışardan. Gülüşmeler, kahkahalar... Eskiden bu kız yurdu da böyle olmalıydı dedi içinden. Oyalanmamalıydı. En sonunda dip köşede bir tane buldu. Ve yazının altına aynen şöyle yazdı:
"Sen de bir p.ç kurususun. İşte bu yüzden ilk önce ananı becermelisin!"
"Bebeğim neden öldürdün kendini?"
Lanetlenmişti sanki. Sıradaki oydu. Laneti devam ettirme sırası ona verilmişti. "Neden öldürmüyorum ki kendimi?" dedi. "Neden öldürmüyorum ki kendimi? Neden öldürmüyorum ki kendimi?"
"Neden hamile olduğun için kendi canına kıydın? Beni de lanetledin. Seni hiç görmedim bile. Ölmesi gereken ben değilim ki. Seni o hale koyan ölmeli. Lanetlenmesi gereken o. O an sen gecenin bir körü intihar etmiş olmalısın. Çünkü kız yurdu olduğu için titizlikle kontrol ediliyormuş. Gece herkesin uyumasını beklemiş olmalısın. Karnındaki çocuğu kabul etmemişti. Halbuki sen ona inanmış kadınlık gururu dememiş bekaretini sunmuştun. O an çaresizdin. Biliyordun ki ailen seni asla kabul etmeyecekti. Sığınacak bir tek dalın kalmadığını düşündün. Günahsız bebeğinle sokaklarda kalacak, kimbilir hangi kaldırımın yosması olacaktın?"
Cevap bekledi ama cevap yoktu. Sorularının cevabını alamamıştı. Ne sevdiği adamdan ne de lanetini bulaştıran bu kızdan.
"-Hangi pencereden atladın?" dedi lanetli kıza.
Yanıt yok.
"-Söyleyin bana duvarlar hangi pencereden attı kendini? Size bu laneti bulaştıran kız nereden atladı da canına kıydı?"
Yanıt yok.
Vakit geçiyordu. Denize doğru mu? Acaba denize bakarak mı hayatına son vermişti? Ben olsam öyle yapardım. O zaman öyle yap! "Neden öldürmüyorum ki kendimi?" diye fısıldadı biri. Genç kadın duymadı bu sesi. Lanetli kızda aynen böyle demişti canına kıyarken. Genç kadını izliyordu ölü bakışlarıyla...
Onunla daha binanın yakınına geldiği zaman konuşmuş, kendi lanetini sürdürecek kişinin o olduğunu anlamıştı. Bu günü yıllardan beri bekliyordu. Yarım asır geçmişti belki. Bu binanın, ayyaşların ve tinercilerin sığınak yeri olmasından tiksinmişti. Ama artık özgür olacaktı. Ruhu özgür olacaktı. Göz uçlarıyla izliyordu genç kadını. Genç kadın kendisinden daha güzeldi, bir erkek olsam terketmezdim diye düşündü. Ama o sadece lanetli bir ölüydü.
Genç kadın kararını verdi. Denize baktı önce. Daha sonra fularını çözdü. Yere attı. Dalgalanışını seyretti uzun uzun. Gözlerinden yaşlar akıyordu. Sebepsiz yere ağlıyordu şimdi de. Gözyaşlarını eliyle sildi. Artık olan olmalıydı.
ADAM
"Saat kaç?" diyerek yatağından kalktı. Sandığında daha rahatsızmış bu yatak diye düşündü. Rüyasında hep genç kadını görmüştü." Olmayacak böyle dedi içinden. Hazırlanıp çıkayım, ona en sevdiği çiçekten alayım, ayaklarına kapanıp af dileyeyim. Ben onunla yaşlanmak istiyorum." düşüncesiyle giysilerini giymeye başladı.
Heyecanı yatışsın diye televizyonu açtı. Televizyonda oda gibi eskiydi. Yerel bir haber kanalı bir intihar olayını anons ediyordu. Haberi izleyince "Olamaz" diye haykırdı. Onunla tanışırken büyüleyen hali şimdi... Şimdi... Yüzünü göstermiyorlardı sansürlenmişti. Ama o fular onundu. Sevdiği kadınındı.
Ölmeden önce kadının yazmış olduğu düşünülen yazı diye alt yazı geçiyordu. Ekrandaki yazı:
"Sen de bir p.ç kurususun. İşte bu yüzden ilk önce ananı becermelisin!
Bunu yazan; az sonra kendini lanetli kız gibi pencereden atacak kimse. Ve dilerim bu lanet p.ç kurusu sizlerden birinin lanetli ve benim sonumu tadarak son bulsun."
Bu oydu. Sevdiği kadındı. "Ben bir p.ç kurusuyum." gözyaşlarından sesi çatallaştı. Lanetli sadece o değildi. Lanet artık adamın içindeydi.
NOT: Hayatta bir şeylere sarılmak için beklemeyin. Yarın çok geç olabilir sarılmak istediğiniz her neyse o olmayabilir. "Yaprağın kaderi düşmekmiş."
BLOGNOT: Kız yurdu hikayesi gerçektir. Efsaneleşmiştir. Diğer hikaye tarafımdan uydurulmuştur.