- Kategori
- Kitap
Leviathan ile okumanın gerçek anlamı

Paul Auster, çağdaş Amerikan edebiyatından belki de akla ilk gelen, en özgün isim. New York Üçlemesi, Yazı Odasında Yolculuklar, Yalnızlığın Keşfi, Ay Sarayı… ve Leviathan.
Auster, Tevrat’ tan aldığı deniz canavarı anlamına gelen Leviathan'ı devleti simgeleyen bir metafor olarak kullanıyor.
“Her insanın içinde ölmeyi isteyen bir yan vardır. Kendini yok etme isteği, içten içe kaynayan bir kazan gibidir.” der Peter Aaron, arkadaşı Benjamin’ın beklenmedik ölümünü araştırdığı eserinde. Muhteşem kurgusuyla okuyucuyu ayrı dünyaya taşıyan Leviathan - bence Auster’ın en kolay okunan kitabı olma özelliğini de taşıyor- Thomas Hobbes’un kendi anlayışındaki devlete taktığı ad aynı zamanda.
Kitap ayrıca pek çok otobiyografik öğe barındırır içinde ama polisiye ve absürd roman olarak da tanımlanabilir. Bu roman dostluk ve ihaneti, yabancılaşmayı ele alış biçimiyle Auster’ın üslubunu kanıtlıyor.
Kitaptan:
“Geçmişe takılıp kalmanın anlamı yok. Yaşam geçmişle yetinilemeyecek kadar ilginç.”
“Kitaplar bilinmeyen şeylerden doğar ve yazıldıktan sonra uzun ömürlü olmaları, anlaşılmamalarıyla doğru orantılıdır.”
1993 Medicis Estranger Ödülü