- Kategori
- Edebiyat
Makinist baba ve kızları
Sabahları hep altı treni
bilirdik; yatılı okulun acılı sireni
yatağım buz keserdi bozguna uğrardı düşlerim
babamın her gün anama yaptığı fısıltılara
yabancı kalırdım yürürdü yüreğimin içine
incecik sızı sinsice ezilirdi canımın içi
içinde bulunduğum en güzel nimetti bunlar
hasreti ateşlerdi trenler…
cehennem gözlü bir hayat beklerdi beni.
tren garı gibi işleyen evimizin karanlık odaları
fısıltı kokardı ve bizden önce oturan otururdu sofralara
hazin bir yalnızlık sarılırdı boynumuza
yolculuk görünürdü babamın bütün evlatlarına.
sular akardı evimizin yanından gürül gürül
her sabah yıkardım yüzümü
siren sesine benzer tren sesiyle beraber
ne heybetli uyanışlardı, ardından koştur zilleri çalardı
üç çürük zeytin ve bir hasret koyarlardı yanına
yanık bir türkü gibi akardım hasrete bezeli zeytine.
ölen kardeşim, anam, babam ve ben
günleri trenle sayardık .
Trenlere koyardım yalnızlıkla, hasretleri
yine gelir beni bulurlardı dostluğumuz pekişmişti.
tren gözlü bir arkadaşım vardı adı Şahin’de
bu gün de geçecek miydi?
Şahinde’nin makinist babası…
makinist o babanın
bilmem kaç kızı olmuştu bizim okulda.
28.11.2007 Emine Çakır.