Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mart '20

 
Kategori
Kitap
 

Manas Romanını Okurken

HAYRETTİN İVGİN’İN

MANAS ROMANI ÜZERİNE

    BAZI DÜŞÜNCELER

 

Manas  / Altay Dağlarının Kaplanı- (Mitolojik Destan Roman)  araştırmacı yazar Hayrettin İvgin’in kaleme aldığı bir romanın adıdır. Bu kitap 2016 yılında Ankara’da Kültür Ajans Yayınları arasında çıkmıştır. Kitap tertemiz bir baskıyla gün ışığına çıkmış olup, 356 sayfadan ibarettir.

Kitabın giriş bölümünde Hayrettin İvgin şunları yazıyor: Birçok mitolojik unsuru. Gök Tanrı inancını ve Şamanist izleri bünyesinde barındıran Manas destanı; yalnızca Kırgızların değil, Türk dünyasının en önemli destanıdır. Bu destan Yalnızca mitolojik unsurlar değil, Kırgız Türklerinin gelenek- göreneklerini ve folklorik unsurlarını da taşımaktadır. Manas’ın ortaya çıkışının 1000 yılların ötesine vardığını bütün bilim adamları ve araştırmacılarıyla birlikte Manas destanı bir milyon mısraya uluşmamaktadır ve dünyanın en büyük destanıdır. Manas’tan sonraki kuşakların destanı sırayla şöyledir: “manas”, Semetey”,Seyrek”, Kenenim”, Seyitim”, Asılbaça”, Bekbeçe”, Sombilek”, Çigatay” , bu açıklamadan sonra Hayrettin İvgin buradan yola çıkarak Manas destanını bir roman                                                                                                                          

halinde yazmaya çalışıyor.  Kitapta romanın işleyişine göre çok itina ile hazırlanmış resimler ( İllüstrastyonlar ( yer alıyor. Bunlar Kırgız Cumhuriyeti’ninhalk ressamı Teodor Gertsen’in yaptığı Manas destanının ruhuna uygun olarak çizilmiştir.

 

Kitapta romanlaştırılan konular:  Kırgızlar Esir Oluyor, Manasın Doğumu, Manas On İki Yaşında, Kırgızlar Anayurduna Gidiyor, Kırgızların Kalmuklarla İlk Büyük Vuruşmaları, Manas  Kırgızların Başbuğu Oluyor, Manas Bütün Türkleri Toplamaya çalışıyor, Manasın Aranik Savaşı, Manas Alevke  Han’ı, Korkutarak Kaçırıyor, Şooruk Han Kırgızlara  Savaş Açtı, Manas’ın Ordusu Galip Geldi, Manas İki Yıl  Çiftçilik Yapıyor, Kalmuk Hanı Aziz ve Oğlu Almambet, Almambet Kırgız Diyarına Kaçıyor Kıpçak Beyi Er Gökçe’ye Geliyor,Almambet  Manas’ın İline Gidiyor, Manas Kanıkey’le Evleniyor, Eser Han Manas’a Hain Közkamanları  Gönderiyor, Kanıkey  Manas’ı Ölümden Kurtarıyor, Manas’ın Bir Oğlu Dünyaya Geliyor, Kırgız Büyüyü Köketay Han’ın Ölümü, Kırgızlar  Kalmukları  Taükip Edip  Savaşa Başlıyorlar, Almambet  Alp  Zırgak Alp’la  Çin’e Sefer Yapıyor, Manas’ın Hanımı  Kanıkey’in  Rüyası,   Manas’ın Son Savaşları  Manas Hasta ve Yaralı,  Manas’ın  Eşi Kanıkey’e Vasiyeti,  , Manas’ı n Öleceği Dostlarına  ve Manas’ın Ölümü  gibi   konular  ışığında  Manas  romanını    yazmaya çaba  gösteriyor. Romanın işleyişinde duru, sade ve açık bir Türkçe vardır. Türkçesi yaşayan Türkçedir. Öğle ağdalı zamanı geçmiş sözcükler bulamazsınız. Sözler hiçbir yana tökezlemeden onu, bunu incitmeden su gibi akıyor. Örneğin kitapta yer alan “ Almambet Alp, Sırgak  Ayp’la Çine Sefer Yapıyor ve Keşifte Bulundukları sırasında Almambet Manas’la Akbalta Oğlu Çuvak arasında geçen konuşmalardan bir alıntı vermek istiyorum sayfa: 221’de. Buy(u)run birlikte okuyalım:  

 

“ Ey Akbalta oğlu Çuvak, bana karşı böbürlenme! Ben düşmanla savaşırken canımı ortaya koyarken, sen neredeydin? Bana “ Kalmuk” diyerek hakaret etmeyi artık bırak. Eğer alp isen şimdi karşıma çık. Çık da senin ağzını, burnunu dağıtayım, dişlerini dökeyim. Yok, öyle değilse, sana tavsiyem şu ki bir daha benim karşıma çıkma. Bana karşı aşırı davranma, Ben, babasını dahi terk eden, onun yanlışlıklarına dayanamayıp bezginlik gösteren, ailesini, vatanını terk eden birisiyim. Ben kimseden korkmam.  Bunu böyle bil!” diyerek sert konuştu.

“ Çuvak da bu sözler karşısında hiddetle yerinden kalkarak Almambet’e şunları söyledi:

“ Ey uğursuz Kalmuk!  Hatırlarsın, gece Talas vadisinde, Cılgalı Irmağı kenarında senin yanına gelmiştim.” Tam aradığın adam benim, beni yanına yoldaş olarak al” demiştim. Bana iltifat etmedin, benden daha iyisini nereden bulacaktın? Şimdi sana söylüyorum. Ben de seninle beraber geleceğim. Yoksa ölümün benim elimden olur. Sana güvenmiyorum, sen bizi satarsın ve öz yurduna geri dönersin”…

 

“ Almambet’in canı bu güvensiz sözler yüzünden sıkılır. Şunları söyledi. “Ben Almambet’im, ben sözünden cayacak kalleş biri değilim. Eğer Kalmuklara geri dönersem verdiğim ant beni vursun. Eğer Kangay dağlarına giden beş yoldan birine saparsam yediğim ekmek gözüme dursun ve verdiğim yemin beni çarpsın. İkide bir bana “ Kalmuk” deyip durma. Çuvak Alp lütfen benden uzak dur… Kanım tepeme çıkmasın, Yoksa seninle vuruşurum. Bu vuruşmada  ölürsem, benim altımdaki at eyeriyle birlikte  senin olsun.. Kalmuk, sözünü duymaktansa ölmeği tercih ederim.   

“Sığıntı kalmuk, ne olacak?“ Sözü çıktı yine bunları konuşurken Çuvak Alp’ın ağzından. Almambet ile bir hiddetlendi ki çelik zırh bile ısındı. Yüzü öfkeden kıpkırmızı oldu.  Sanki gözlerinden kıvılcımlar çıkıyordu. Büyük bir öfke ile Çuvak’ın üzerine saldırdı. İki Alp bir birlerine girdiler. Bu durumu gören Manas araya girdi ve ikisini de kollarından tutarak ayırdı. Manas her ikisini sakinleştirdi. Ve onları da barıştırdı. Önce Çuvak Alp, Lambert’ten özür dileyerek kendisinin kabahatli olduğunu itiraf etti. Ve sonunda şunları söyledi: Ey kahraman Almambet!  Sana karşı haksızlık ettim, özür diliyorum. Sana ikide bir  “Kalmuk”   diye hitap ettiğim için üzgünüm. Bir daha olmayacak.(…)  Sana bundan sonra söz veriyorum ki senin yolunda başımı koyacağım. Sen “öl dersen” öleceğim.” Seni mezara koyacağım, haydi gir”  dersen canlı canlı mezara gireceğim. Beni affet!..Benim özrümü kabul et, reddetme!“” Eğer kabul edersen mutlu olurum. “ Bunlardan başka Almambet’te dile geliyor şöyle diyor: Sen de beni affet Çuvak Alp, “ dedi iki kahramanı böylece bir birleriyle barıştırdı.( Say: 222 - 223).

 

Bu tür olaylar Manas romanı böylece devam ediyor. Türk geleneği içinde buna benzer örnekleri pek çoktur.  Demek ki yazarın belirttiği gibi aşağı yukarı 1000 yıldan bu yana buna benzer diyaloglar folklor motiflerimiz içinde de mevcuttur. Bunlardan başka Almambet’in Sırgak’ın Maceralı Yolculuğu. Manas’ın Hanımı Kanıkey’in Rüyası,  Manas’ın Son Savaşları, Manas Hasta ve Yaralı Oluyor,  Manas’ın Eşine Kanıkey’e vasiyeti ve Manas’ın Ölümü ile roman son buluyor. Manas romanında en çok dikkatimi çemen bölümlerden biri de Manas yaralı ve hasta olduğu günlerde eşi Kanıkey’e yazdığı vasiyetidir. Bundan da bir bölümü sizlerle paylaşmak istiyorum: Manas bütün gücünü toplayarak yattığı yerden doğruldu ve Kanıkey’in eline uzandı ve şunları söyledi. “  Ver elini  Kanıkey”, Sen benim canım kadınımsın. En Gök Tanrı’dan ölümü istedim. Ben ölürsem Janıkey’im, buralarda kalma sakın. Biliyorum ki ben ölünce buralar yangın yerine dönecek.  Buralar kap kana zulme dayanacak. Ölümden hemen sonra Talas’tan ayrıl ve baban Temur Han’a git. Oğlumuz Semete’yi erkek kardeşine emanet et. Dayısı onu iyi yetiştirir, Ok- Yay kullanmasını ustaatı5cılar ona öğretir. Onu iyi bir savaşçı olarak yetiştirsinler. Benim oğlu on iki yaşına geldiği zaman beni öğrensin. Ben ölünce sen buralarda yaşayamazsın. Benim sağlığımda yüzüme gülen bazı ağalar, beyler, kardeşler hemen senin karşına geçecektir.(Öyle ya, düşen ağaca balta vuran çok olur, düşenin dostu olmaz ),Abuke, Köbeş, Şuybıt, Kaçkar, Akıbey, Kölbay, adlı bu üvey altı kardeş şirret insanlardır ve sana fenalık yaparlar.  Manas vasiyetine devam ettikten sonra şunları söylemeden edemedi.

“ Kanıkey! Güvendiğim bir kişi daha var.  O da Koşay Alp’tır. Bu kişi  Kalmukları korkutan, gayretli, cesaretli, mert ve  kaplan gibi insandır. Tecrübelidir, yaşlıdır ama bizleri sever. Beni gömerken Bakay ona da habersin. Ayrıca Er Töştük Alp’a da habersin. Bu adam yedi yıl düşman zindanlarında yaşadı. O bana çalkuyruk adlı atına binerek benim mezarımı altmış gün boyunca bekleyeceğini söylemişti ve ant içmişti. Sen ona da ölümümü haber ver”…   

Manas sözün burasında biraz durdu. Söylemek istemediği bazı şeyler vardı, Ama söyledi. “ Bak Kanıkey! Ben seninle evlenmeden önce bir kahraman kızla tanışmıştım. Adı Aksaykal idi. Bir erkekten daha cesur ve yiğitti. Bir yarışmada onunla tanıştım.  Sadece erkeklerin yarıştığı bir şölende,  silahlı vuruşmada bütün erkekleri tek tek yendi.  Kadın olarak sadece Aksaykal’a yarışmaya katılma izni vermişlerdi. Sıra bana gelince, Manas bir kıza yenildi”  demesinler diye bana yenilmiş gibi yaptı. Bu Aksaykal böyle mert bir birisi idi.( say:336-337)  Ölümümden sonra biu kızında haberi olsun “dedi.  Roman, Manas’ın ölümüyle son buluyor.  Manas’ın akıcı ve yalın bir Türkçesi vardır. İnsan sıkılmadan okuyor.  Romanda geçen bazı isimler biraz zor söylense de yine keyifle okunuyor. Ben bu Manas romanını zevkle okuduğumu belirtmek isterim. Eserin yazarı Hayrettin İvgin’in eline, emeğine ve yüreğine sağlık diyorum. Adı geçen Manas romanı 2009 yılında Puşkin Edebiyat ödülünü de haklı olarak almıştır.

Yazarı Hayrettin İvgin hakkında da bir iki söz söylemek isterim:      

Hayrettin İvgin,  araştırmacı yazar,3 Mayıs 1943 Vezirköprü doğumludur. İlköğrenimini Vezirköprü’de tamamladı. Kuleli Askeri Lisesi’nden mezun oldu (1961).Kara Harp Okulu’nu son sınıfta iken terk etti (1963). Gazi Eğitim Enstitüsü’nü (1966) bitirdikten sonra Anadolu’nun birçok il ve ilçelerinde    Edebiyat öğretmenliği ve idarecilik yaptı. Daha sonra MEB ve Kültür Bakanlıklarında çeşitli yönetici gibi görevlerde bulunuldu.  1993 yılında kendi isteğiyle emekli oldu. Yazıları Size, Türk Dili, Adese, Türk Edebiyatı, Milli Kültür gibi dergilerde ve birçok seçkilerde yer aldı. 1989 yılında İhsan Hınçer Türk Folkloruna Hizmet Ödülü gibi bir çok ödüller aldı. TRTde belgesel programlar hazırladı, İLESAM ve FAK gibi kurumların da üyesidir.1994’ten bu yana Ankara’da Kültür Ajans yayınları ile uğraşmaktadır. Kültür Çağlayanı adlı bir derginin de kurucusudur.  Şu anda masamda Kültür Çağlayanı Eğitim Kültür Sanat ve Halk Bilimi Dergisi (10.Yıl, Sayı: 59, Kasım – Aralık 2019)  tarihli sayısı bulunmaktadır. Hayretin İvgin’in Türk Edebiyatımıza 50 fazla kitapları vardır. Eserleri Çince, Kırgızca, Türkmence, Azerice, Romence, İtalyanca, Fransızca, Almanca ve İngilizce olarak ta çeşitli dillere çevrilmiştir. 150 ‘ye Yurt içinde ve yurt dışında yapılan birçok sempozyumlara da katılmıştır. Bu sempozyumlarda genel olarak Türk folkloru halk bilimi gibi konularda kayda değer bildiriler sunmuştur. Ayrıca Hayrettin İvgin, Kıbrıs, Lefke. Avrupa Üniversitesi, Azerbaycan’ da bulunan “ VEKTÖR“ Beynelmilel İlim Merkezinin Türkiye temsilcisidir. VEKTÖR’ den de yapmış olduğu çalışmalarından dolayı da doktorluk ve profesörlük unvanları da almıştır. Şu anda masamın üzerinde bulunan Kültür Çağlayanı dergisinin Sayı: 59 - Kasım- Aralık 2019 tarihli sayısında araştırmacı ve halkbilimci (folklorcu) yazarımız Hayrettin İvgin ile ilgili sevindirici bir haberi Ayşe İkiz’in bir yazısından okuyorum. Bu haberi de sizlerle paylaşmak istiyorum, aynen özet halinde yazıyorum:

“ Dergimizin sahibi Halkbilimci - Yazar Hayrettin İVĞİN’ e Dünya Söz Akademisi Başkanı Olarak Kırgızistan Isık Göl Devlet Enstitüsü Tarafından Onursal Profesörlük Verildi.. 56. Uluslararası Hacı Bektaşi Veli Anma Törenleri ve Kültür-Sanat Etkinliklerine davet edilen Kırgızistan Isık Göl Devlet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kurmanbek  Kiyanoviç  ABDILDAYEY, Üniversitenin   Uluslararası Ofis  Koordinatörü Dr. İndira İMANAK –HUNOVA ve Eğitim- Öğretimden sorumlu Uzmanı   Dr. Zarina BEYŞENALİYEVA  konuk  olarak  Hacı Bektaş’a geldiler.

Âşık Hüdai anısına yapılan 10. Uluslararası Halk Ozanları Buluşması’nın yapıldığı Hacı Bektaşi Veli Kültür Merkezi Salonunda, etkinlikten önce ve açılış konuşmaları sırasında Hayrettin İVGİN’e Onursal Profesörlük diploması takdim edilmiştir. Bu diplomada Işık Göl Enstitüsü’nün Rektörü Prof. Dr. B. TULTUKOV’ un imzası bulunmaktadır”.(Kültür Çağlayanı, S:59- 2019) 

Sözün özü, araştırmacı, halk bilimci yazar Hayretin İVGİN büyük bir emekle orta koyduğu ve Türk Edebiyatına kazandırdığı Manas (  Altay Dağlarının Kaplanı- Mitolojik Destan Roman ) adlı eseriyle amacına uygun olarak folklorik, gelenek ve göreneklerimize de  bağlı kalarak ( bazı varyantları ile birlikte), roman tadında okunmaya ve not almaya değer mitolojik  bir roman ortaya  koymuşlardır. Manas destanın yaklaşık 1000 yıllık tarihi belki daha öte bir geçmişi vardır. Kitapta yazıldığı gibi Gök Tanrı inancı ile Şamanist izleri yer yer satır aralarında görülmektedir.  Yazar tüm bunları irdelerken eserin içinde hemen her sayfalarda ve bölümlerde kahramanlık, yiğitlik, doğruluk,  dürüstlük, sevgi,   barış ve kavramları vardır. Böyle güzel bir eseri Türk kültürüne ve Türk Edebiyatına kazandıran Hayrettin İvgin’i tebrik ediyor,   daha nice başarı dolu kitaplara imza atmasını yürekten diliyorum. Yüreğine sağlık ve ömrüne bereket diyorum…

 

 

Abdülkadir  GÜLER 

13 Mart 2020-  SÖKE

 

 
Toplam blog
: 2227
: 832
Kayıt tarihi
: 27.06.09
 
 

1946 Mardin ili, Kızıltepe ilçesi'nin Esenli köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Kızıltepe'de bit..