- Kategori
- Dünya
Mangalda kül bırakmayanlar bilim adamlarına korku salıyorlar

Dünya, yıllardan beri İran’ın nükleer silah üzerine çalıştığını konuşuyor. Tıpkı Saddam’ın boş çıkan kimyasal silahlarında olduğu gibi.
Dünyayı ve insanlığı tehdit eden nükleer silahlanmaya karşı olmak, bilim adamını katletmeyi gerektiriyorsa diyecek yok bu dünyanın işine.
İranlı, 32 yaşında genç nükleer bilim adamı ve aynı zamanda öğretim görevlisi Mustafa Ahmedi Ruşen, arabasına yerleştirilen manyetik bir bombanın uzaktan kumanda ile patlatılması sonucu, bilinmeyen ajanlarca öldürüldü.
Daha önce, 2010 yılında da İranlı dört fizik profesörü benzer bir şekilde suikast sonucu hayatlarını kaybetmişler.
İran, son suikast için doğrudan İsrail’i ve Amerika’yı suçladı.
Nükleer bilim adamının öldürülüşü, İran –ABD, İran -İsrail arasının son zamanda gittikçe ısınması nedeni ile dünyada geniş yankı uyandırdı.
Amerika ve İngiltere bu olayla uzaktan yakından herhangi bir ilgilerinin olmadığını açıkladılar.
İsrail olayın üzerine önce olumlu ya da olumsuz bir yorum yapmaktan kaçındı.
Uzmanlar, becerikli bir istihbarat ağına sahip ve sıkı bir polis devleti olan İran’da böylesi suikastların kesinlikle amatör işi olamayacağını belirterek,
“İsrail’in gerçekten böyle işleri yapabilme yeteneği var. Başka bir ülkenin toprağında bu gibi eylem gerçekleştirmek çok zor ya da içten ayarlanmış olması gerekir. Joseph Wippl, Boston Üniversite profesörü- eski CIA görevlisi”-WSJ
Time dergisinde konu ile ilgili bir habere göre, İsrail suskunluğunu korurken, ismi verilmeyen üst düzey bir İsrailli, “Bir tane daha… hiçbir üzüntü duymuyorum onun için” diyor. Ama daha sonra İsrail de Amerika gibi olaya karışmadığını açıklıyor.
İran son açıklamasında, CIA’nın işe karıştığına dair ellerinde deliller bulunduğunu belirtti. Bu konuda İran ne kadar sinirli ve öfkeli olsa da doğrudan misilleme yapma yeteneği ve cesaretinin olmadığı, ancak Lübnan’da bazı örgütleri kullanabileceği yorumu yapılıyor.
Bilim adamları bazen açık, bazen gizli suikastlara kurban gidiyor. Bazen de profesyonelce intihar süsü veriliyor.
İranlı bilim adamının öldürülüşü, Türk kamuoyunda çok konuşulan ve tartışılan dört Türk mühendisinin sır ölümlerini hatırlattı;
Başarılı çalışmaları ve buluşları ile öne çıkan, ASELSAN’da çalışan dört Türk mühendis arka arkaya sır olup gitti.
F16’ların kritik savunma gizli projelerinde görev alan Hüseyin Başbilen Elektrik mühendisi olarak çalışıyordu. Ağustos 2006’da Aracında ölü bulundu. Araçta, yani yanında olması gereken dosyaları yoktu. “Milli Tank Projesi” adı verilen çalışmalarla ilgiliydi.
Halim Ünsem Ünal, F16’ların modernizasyonu üzerine çalışıyordu. Ocak 2007’de bir göl kenarında ölü bulundu. Kafasına sıkılan tek kurşunla ölmüştü. İntihar denildi.
Evrim Yançeken elektrik mühendisiydi. Uzmanlığı Şifre çözmekti. Halim Ünsem Ünal’dan tam dokuz gün sonra Ankara, Batı Kent’te oturduğu evin arka bahçesinde bulundu, yedinci kattan atlayarak intihar olarak kayıtlara geçti.
Zafer Oluk, ASELSAN’da elektrik mühendisi olarak görev yapıyordu. Uzmanlığı yazılım ve şifre çözmekti. ‘2008 yılında, elektrik mühendisi olarak vatani görevini yaparken elektrik çarpması öldü.
Şimdiye kadar, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı, Cavit Orhan Tütengil, Muammer Aksoy gibi yüzden fazla Türk bilim adamı, yazar ve bilim çalışanın açık veya gizli suikastlar sonucu kaybedildiği biliniyor.
Bu saldırıların ardında devletler, gizli güçler var.
Kalkınmışlık-geri kalmışlık, sömüren-sömürülen, güçlü-zayıf zıtlıkları ve acımasızca rekabet içinde olan dünyanın gözünde insana verilen değer ortada.
Bir yandan barış, dostluk, özgürlük, insanlık, demokrasi, yaşama hakkı gibi konularda mangal kül bırakmayanlar öte yandan masum bilim adamlarına bile korku salıyorlar.
Hüseyin Seyfi