Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Aralık '06

 
Kategori
Psikoloji
 

Mantık arası az pişmiş duygular

Mantık ve duygu insanı var eden iki olgu. Yaşadıkları yerler, insan bedeni ve ruhu. İnsanın insan yapan ana özellikler. Beynin yüreğe olan savaşı. Zaman zaman insanın içinde iç çatışmalara yol açan, zaman zaman fırtınalar estiren birbirne zıt bir o kadar da birbirine muhtaç soyutsal objeler.

Şimdi bir insan düşünün; işinde başarılı, kültürlü, kendine güveni çok fazla, ideali sürekli yükselmek ve işini en iyi şekilde yapmak. Anlayacağınız işkolik. Sadece ve sadece işinden arta kalan artık zamanlarla kendine özel bir şeyleyle yapma çabasında olan bir insan. İnandıklarını yaşama sevdasında, yaşayamadıklarına ise öfkelenmeyen bir insan.

Zaman zaman kaf dağının ardına saklarcasına sakladığı duygularının dışarı çıkmak için baş kaldıran deli yüreğine zincir vurmakla doğru yaptığını sanan bir insan. Mükemmelliyetçi, mükemmeli yakalama sevdasında olan mantığının liderlik yaptığı bir insan.

Üzerindeki sorumluluklarını hiç bir zaman unutmayan ve fedakar yapısı ile zaman zaman gurur duyan bir insan. Gözlerininin derinliklerin de kendisi fark etmese bile buram buram sevgiyi ve duygusallığı barındıran kim bilir belki de deli taylar gibi yüreğine zincirlediği kendisini kendisi yapan güzellikleri, incinmek ve yıpratılmak korkusu ile sürekli bastıran bir insan.

Yapısı itibari ile soğuk görünüşlü ve ve kurduğu cümlelerin hepsinde mantık arayan bir insan. Bazen her şeye rağmen, "yok olsam, alıp başımı gitsem" diyecek kadar hayalperest, bunları gerçekleştiremeyecek kadar da sorumluluk sahibi bir insan.

Bakar mısınız ne karmaşık bir yapısı var değil mi? Bir yanı deli gibi isterken duygusallığı diğer yanı bir o kadar "saçmalama yaşanması gereken hayat bu" diyebilecek kadar acımasız. İç dünyasında zaman zaman çatışmalar yaşayan, zaman zaman da esen fırtınaları dindirmekle güçlük çeken bir insan.

Belki de tüm beklentisi kendisine uzanacak samimi ve bir o kadarda dürüst bir el. Çok şey mi bekliyor ki hayattan? Bu soruyu defalarca kendisine sorup defalarca da cevap alamayan bir insan. Günün ilk ışıklarından son demlerine kadar sürekli beynini yorup yüreğini bir köşelerde dinlendiren bir insan. Bazen bir müziğin romantikliğinde duygusallaşan, bazen de içtiği kahveden anlamasa da fal bakıp anlamlar çıkarmaya çalışan bir insan.

Dünyada yaşayan milyarlarca insandan biri işte. Kendine benimsediği hayattan bu güne kadar taviz vermemiş yapısı ile sürekli, hayata bazen samimi bazen sahte gülücükler dağıtan, ne olursa olsun karşısındaki insanları kırmamaya özen gösteren bir insan.

Belki de çevresinde ona değer verenleri tıpkı hayatı ıskaladaığı gibi istmese de ıskalayan bir insan.

Uzun lafın kısası insan gibi insan.

Belki de tek eksiği hayatına yön verirken duygularını mantığına sıkıştırmış ve yürek ateşinde gereği kadar pişirmemiş olması. Bu durum ona neler kaybetirir neler kazandırır yaşadığı süreç içinde anlayabilecek kabiliyette olduğu için şimdilik bırakalım böyle yaşasın.

Belki kimbilir bir gün doğan güneşin ışıkları yüreğine bir başka sıcak gelebilir. Kimbilir belki bir gün farkında olmadığı sıcacık yüreğini, bir başka sıcak yüreklere açar ve bir çay içiminde paylaşılan duyguların hazına varabilier.

Eee, ne diyelim o ersin muradına bizler çıkalım kerevetine.

Hiç boşuna beklemeyin gökten elma melma düşmez, çok canınız çektiiyle köşede ki manavda dan alın kilosu 1 YTL'ye.

Hoş kalın, afiyette kalın...

 
Toplam blog
: 18
: 711
Kayıt tarihi
: 27.11.06
 
 

1972 İstanbul doğumluyum. Dekorasyon işleri yapmaktayım. Amatörce de olsa hayata dair sevinçlerimi e..