- Kategori
- Eğitim
Masalını yitiren Dev

Ülkemin tüm kırlarında çiçekler böyle açınca.....
Adnan Binyazar, Masalını Yitiren Dev adlı anı romanında Köy Enstitüsü’nü şöyle tanıtıyor:
“Kamyondan indiğimde, toprak rengi pudralara bulanmış gibi, toz içindeydim. Enstitüde bizi ileriki sınıflardaki ağabeyilerimiz karşıladı. Öncelikle hamama gittik, pudralarımızdan arındık. 1950’nin Eylül ayında, adım, Diyarbakır / Ergani Dicle Köy Enstitüsü’nün 101 no’lu öğrencisi olarak kütüğe geçiyor.
Mersin’den, Tunceli’den, Muş’tan, Siirt’ten, Mardin’den, Bingöl’den, Malatya’dan, Elazığ’dan, Diyarbakır’dan gelmiştik. Yoksul halkın çocuklarıydık.Kimimiz bulup buluşturulmuş, kimimiz büyüklerden arta kalmış, kimimiz bir ipliği çekilse bin yamalığı dökülecek giysiler içindeydik. O akşam üstü bizi bir alanda toplamışlardı. Çamaşır, giysi, ayakkabı dağıtılacaktı. İlk kez sırtımız iyi bir çamaşır, üstümüz yeni giysiler, yalın ayaklarımız su çekmeyen ayakkabılar görecekti.
Köy Enstitüsü çok çalışmayı, her alanda becerikli olmayı gerektiriyordu. Duvar öreceksin, demir bükeceksin, mandolin çalacaksın, inşaatta çalışacaksın, krizma kazacaksın, keyfin yerinde olsun olmasın, sabahları ulusal oyunlara katılacaksın. Disiplini çok ağırdır enstitünün! Çalışmayı sevenler için buradan iyi okul yoktur.
Köy Enstitüsü’ne girerek kurtuluşa eren bir çocuğun duyumsalarının yansıtıldığı bir kitabın adı ne olabiliri?.. Masalını Yitiren Dev.”
Ülke, yokluktan, yoksulluktan kırıldığı bir süreçten geçiyordu. Çocuklarına sahip çıkan Cumhuriyet, geleceğin ışığını yakmıştı. Çocukları köyden alıp, eğitip donattıktan sonra yine köyüne gönderiyor, köyünü aydınlat, canlandır göreviyle yüreklerini tutuşturuyordu. Çocukların etnik, dinsel kökenine bakmadan, onlar arasında bir ayırıma gitmeden önce iyi bir yurttaş, sonra yetenekleri doğrultusunda yetişmiş Cumhuriyetin Projesi’nin kazanımları olarak aydınlanma yolunda kalkınan Türkiye’nin gelecekleri oluyorlardı.
Köy Enstitü çıkışlı yazar Kemal Burkay o yılları şöyle özetliyor: “1949 yılında Akçadağ Köy Enstitüsü’ne girdim. Okulu çok sevdim. Kalın asker kumaşından siyah renkli bir kat elbise ve potin veriyorlardı. Benim için bulunmaz şeylerdi. Zeytini, portakalı, kuru fasulyeyi ve daha birçok şeyi ilk kez orada yedim.” (Köy Enstitülü Yazarlar Ozanlar, Mehmet Bayrak, Töb-Der Yayınları)