- Kategori
- Antalya
Mavi Şehrin Pembemsi Sanrıları

Muhteşem güzeldi dün Antalya’da hava. Arabanın termometresi 26’yı gösteriyordu. Parklar, kafeler tıklım tıkıştı.
Erkekleri yıpratan daha çok fiziksel sorunlar oluyor da kadınlar duygusal travmaları kolay atlatamıyor. Babasına düşkündü eşim. Pek toparlanamadı. Gittikçe sıklığı azalsa da her kendiyle kalışında gözyaşlarına mani olamıyor. Benim aksime, o, Antalya’yı seviyor ve biliyorum ki uyguladığı homeopatik tedavi ona iyi geliyor.
Hasan, Big Chefs’te kahvaltıya davet etti. Hem de pazar günü! Masalar dolmuş, millet yere oturmuş; kapının önündeki kuyruk da selfie peşinde! Ahh bu şehrin “Desinler!” merakı yok mu! Dört konu çok önemli:
- Yaptığınız iş.
- Oturduğunuz ev.
- Bindiğiniz araba.
- Çocuğunuzun gittiği okul.
Ve ardından da
- Hafta sonları yiyip içtiğiniz mekânlar.
- Alışveriş ettiğiniz mağazalar.
Elinizdeki alışveriş poşetlerini dahi inceliyorlar:))
Vesselam, hepten kara mizah!
İstanbul’da hiç tercih etmiyoruz da Antalya Big Chefs de mecbur kalmadıkça gitmediğimiz bir restoran. Yemekleri fiyatının karşılığı değil; ama ambiyansıyla, konumuyla etkileyici ve “Desinler”de 1 numara. Haftanın her günü kalabalığına inanamazsınız! Çünkü amaç orada “görünmek” ve o “görünme”nin bedeli olarak da küçük bir servet ödemek.
Hayatım, ayıptır söylemesi, dün Bigçefste bi Nüyook steyk yedim, kırk küsur liraydı tabağı; ama şahaneydi valla...
Küçük şehrin kimlik hezeyanları.
Hasan’ı size iki yıl önce yazdığım bir blog’da (Hasan Abi’nin parmesan soslu çıtır bonfilesi.) tanıtmıştım. Hali vakti, tipi yerindedir ve “Desinler”in de hakkını verir. Kötü günler geçirdik ve geçiriyoruz ya, moral vermek istemiş dostumuz. Oysa bize sorsa, “Sevgi Çiftliği”ne gidelim derdik; ama sormadı.
Bu hafta sonu Selen de (celennium) bize katıldı. İkimize de çok iyi geliyor cadı. Yüzümüzü güldürüyor. Bu gidişle evlendiremeyeceğiz, başımıza kalacak. Bizimkiler yan masamızdaki -biri sarışın diğeri siyah uzun saçlı- iki hatunun bakışlarından rahatsız olmuş olacaklar ki yer değiştirdik. Hasan ve ben sırtımızı hatunlara verdik ve muhabbetlerine de istemeden kulak misafiri olduk.
Saçlarını kestirmişsin şekerim. Harika olmuş.
Gerçekten beğendin mi? Kuaför aynayı tuttuğunda pek emin olamamıştım. Çok kabarık durmuyor mu?
Hayır tatlım! Mükemmel görünüyorsun. Ben de senin gibi kestirmek istiyorum; ama yüzüm çok geniş.
Ciddi olamazsın! Ne kadar güzel bir yüzün olduğunun farkında değilsin herhalde! Saçlarını kat kat kestirsene, eminim sana çok yakışır. Ben de öyle kestirmek isterdim aslında; ama boynum çok uzun.
Komiksin valla! Senin gibi kuğu boyunlu olmak için neler vermezdim.
Ya senin omuzlarının güzelliğine ne demeli. Yaz da geliyor, renk renk straplezleri giyer çıldırtırsın milleti artık! Bir de şu benim kollarımın kısalığına bak!
“Beyler, siz neden suspus oldunuz?”
“Şşştt, arkayı dinliyoruz! Beğenmediğiniz hatunlar Türk ekonomisindeki siyasi hegemonya ve iktisadi krizlerin toplum üzerindeki etkilerini tartışıyorlar! Siz ne bakıyorsunuz kokoş olduklarına!”
Masamızın hanımları bilmem kaç yüz çeşit açık büfenin omletleriyle yetinirken biz Egg Benedict istedik! Bir an aklıma rahmetli papa geldiyse de çemensiz pastırma var içinde tüyosuyla toparlandım.
“Neden eskisi kadar yazmıyorsun Ata?”
“Benim tarzımda şiir yazabilmek için duvardan duvara çarpılman gerek ki yere ineli çok oluyor Hasan’cım. Mutlu öyküler yazamıyorum ben ve mutsuz öyküler için de fazla mutluyum. Çarşı pazar cİngÖz dolmuş, Lucifer dahi pes etti. En kurumsal olanları bile dolandırıcı. Dün akşam canımız pizza çekti ve franchise restoranlardan birine gittik. Biliyorsun, fast food sektöründe “menü” demek “daha ucuz” demek. Yani hamburgercide kola-patates-hamburger alırsın ve üçüne tek tek ödediğinden daha az para ödersin. Neyse, biz de Doy Malzemox pizza menü istedik. Fiyatı 21.90 liraydı ve pizzanın yanında 1 litrelik de kola vardı. Tam ödüyordum ki uyandım! Aynı pizzayı tek alırsam 15.90 lira ve kola da 3.90 liraydı. Sonuçta menüyü 19.80 liraya aldık. Buradaki kirli gerçek şu: On kişiden dokuzu “menü”nün daha ucuz olduğuna inanır ve ürünlerin tek fiyatını sormaya gerek duymadan menü sipariş eder.”
“Balık baştan kokmuş be Ata’cım! Sahi, sen saçını kestirmişsin, iyi günlerde uzat desem, nasıl cevap verirsin?”
“Sağ ol Hasan’cım derim herhalde.”
Uçuşan imaların farkında olan Bn Otacı pası kankisine atmakta gecikmedi: “Selen’cim, seni şu kolejli kız havalarından kurtarıp yeniden mi yaratsak acaba?”
Aşağı kalır mı güzel İzmirli: “Krepe balyaj attırayım diyorum canım ya da ombre, ne dersin? Bohem saçlarım olsa fena mı olur yani!..”
Yeri geldiğinde böylesi doğaçlamaları nasıl yaparlar, bir türlü anlamam!
Son pastırma dilimini Hasan’a bırakıp çayımdan irice bir yudum aldım.