- Kategori
- Siyaset
Meğr tarım ve hayvancılık ölmemiş
Anayasa değişikliği referandumunun sonuçları beklenenin üzerinde bir çoğunlukla “evet” olarak gerçekleşti ve hükümetin gündeme getirdiği değişiklikler önümüzdeki günlerde yaşama geçecek. Bu sonuçlara göre, ülkenin güney ve batı bölgelerinde yaşayan insanların çoğunlukla “hayır” oyu, doğu, iç ve kuzey bölgelerinde yaşayan insanların “evet” oyu kullanmaları ayrıca Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin de yaşayan insanların da sandığa gitmeyerek, referandumu “boykot” ettikleri görüldü. Bu değişikliklerin olumlu-olumsuz yanlarını hep beraber yaşayarak göreceğiz. Bu sonuçlar her ne kadar hükümete güvenoyu değil diye lanse edilmeye çalışılsa da, herkesin kabul ettiği gerçek, hükümetin bu sonuçla güven tazelediğidir.
Bu sonucu veri kabul ettiğimizde, referandumda büyük çoğunlukla “evet” diyen bölgelerde yaşayan toplumsal sınıfları, hükümetin uyguladığı politikalardan memnun olan sınıflar olarak değerlendirebiliriz. Çünkü, insanın içinde yaşadığı ekonomik koşullar ve gelecek beklentisi, onun politikaya bakışını belirleyen en önemli etkendir. Bu sonuçlara bakarak, Karadeniz ve İç Anadolu Bölgesi’nde yaşayan insanların büyük bölümünün tarım, Doğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayan insanların büyük bölümünün de hayvancılıkla uğraştığını göz önüne alırsak, bu iki bölgede yaşayan insanların hayatlarından memnun oldukları ve bu nedenle hükümetin politikalarına destek verdiklerini düşünebiliriz.
Yani, ülkede tarım ve hayvancılıkla iştigal eden insanlarımız, ekonomik ve sosyal durumlarından memnunlar, diyebiliriz. Karadeniz Bölgesi’nde yaşayan çay ve fındık üreticisi, İç Anadolu Bölgesi’nde yaşayan tahıl üreticisi, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayan tahıl, tütün (Adıyaman, Bitlis) Antepfıstığı, üzüm üreticisi, Doğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayan ve hayvancılıkla iştigal eden insanlarımız günlük hayatlarından ve ekonomik faaliyetlerinden memnun olduklarını, referandumda “evet” oyu kullanarak, beyan ettiler. Ama gerçek durum böyle mi? Yıllardır, bu bölgelerde yaşayan üreticilerin, tarım ürünlerinin taban fiyatlarını protesto eden eylemlerine şahit olmuyor muyuz? Her yıl, “öldük, bittik, zarar ettik, masraflarımızı çıkaramadık” feveranlarını izlemiyor muyuz televizyon ekranlarında? Son yıllara kadar, tahıl ambarı olan ve kendi ihtiyacını karşılayarak, yurtdışına tahıl ihraç eden ülkemiz şimdilerde, en önemli tahıl olan buğdayı da ithal etmeye başlamadı mı?
Ya hayvancılık! Doğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayan insanlarımızın tek geçim kaynağı olan ve ucuz kırmızı et yememizi sağlayan hayvancılığın, bugün ne durumda olduğu hepimizin malumu. Et fiyatları almış başını gitmiş, yurt dışından et ithal etmemize rağmen, fiyatları düşmüyor. Et fiyatları ile ilgili olarak köylülerimiz şu örneği verirler. “Eskiden 1 kg Antepfıstığı, 1 kg et fiyatına eşitti.” Antepfıstığının şu andaki kg fiyatı 10 tl. civarında olduğunu düşünürsek, et fiyatının geldiği seviyeyi daha iyi değerlendirebiliriz. Kuzey, İç, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde yaşayan köylülerimizin ekonomik faaliyetlerini kabaca değerlendirdiğimizde, bu faaliyetlerden memnun olmadıklarını, yaşamlarını sürdürecek ve yaşam kalitelerini arttıracak geliri elde edemediklerini görebiliriz. Öyleyse, bu bölgelerde yaşayanların, hükümetin politikalarına destek vermemeleri gerekir. Çünkü ülkedeki ekonomik politikalardan birinci derecede hükümet sorumludur. Bugününü iyi yaşayamayan, geleceğini de olumlu öngöremeyen bir noktada olan insanlar, neden bu sonuçların ortaya çıkmasından sorumlu olan hükümete destek verirler? Bu soru cevaplanması gereken en önemli sorudur. Gelir düzeyi yüksek, eğitim seviyesi yüksek bölgelerimiz referandumda “hayır” oyu verirken, gelir düzeyi düşük, eğitim seviyesi düşük bölgelerimiz “evet” oyu verdi. O halde, seçmen davranışlarını etkileyen unsurlar arasında ekonomik faaliyetlerin tuttuğu yer kadar, başka bazı unsurların da olduğunu gözden kaçırmamalıyız. Politika, “somut durumların somut tahlilini yaparak” çözüm üretme ve halkı bu çözümler etrafında örgütleme işidir.
Abdullah DAMAR
Bu sonucu veri kabul ettiğimizde, referandumda büyük çoğunlukla “evet” diyen bölgelerde yaşayan toplumsal sınıfları, hükümetin uyguladığı politikalardan memnun olan sınıflar olarak değerlendirebiliriz. Çünkü, insanın içinde yaşadığı ekonomik koşullar ve gelecek beklentisi, onun politikaya bakışını belirleyen en önemli etkendir. Bu sonuçlara bakarak, Karadeniz ve İç Anadolu Bölgesi’nde yaşayan insanların büyük bölümünün tarım, Doğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayan insanların büyük bölümünün de hayvancılıkla uğraştığını göz önüne alırsak, bu iki bölgede yaşayan insanların hayatlarından memnun oldukları ve bu nedenle hükümetin politikalarına destek verdiklerini düşünebiliriz.
Yani, ülkede tarım ve hayvancılıkla iştigal eden insanlarımız, ekonomik ve sosyal durumlarından memnunlar, diyebiliriz. Karadeniz Bölgesi’nde yaşayan çay ve fındık üreticisi, İç Anadolu Bölgesi’nde yaşayan tahıl üreticisi, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayan tahıl, tütün (Adıyaman, Bitlis) Antepfıstığı, üzüm üreticisi, Doğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayan ve hayvancılıkla iştigal eden insanlarımız günlük hayatlarından ve ekonomik faaliyetlerinden memnun olduklarını, referandumda “evet” oyu kullanarak, beyan ettiler. Ama gerçek durum böyle mi? Yıllardır, bu bölgelerde yaşayan üreticilerin, tarım ürünlerinin taban fiyatlarını protesto eden eylemlerine şahit olmuyor muyuz? Her yıl, “öldük, bittik, zarar ettik, masraflarımızı çıkaramadık” feveranlarını izlemiyor muyuz televizyon ekranlarında? Son yıllara kadar, tahıl ambarı olan ve kendi ihtiyacını karşılayarak, yurtdışına tahıl ihraç eden ülkemiz şimdilerde, en önemli tahıl olan buğdayı da ithal etmeye başlamadı mı?
Ya hayvancılık! Doğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayan insanlarımızın tek geçim kaynağı olan ve ucuz kırmızı et yememizi sağlayan hayvancılığın, bugün ne durumda olduğu hepimizin malumu. Et fiyatları almış başını gitmiş, yurt dışından et ithal etmemize rağmen, fiyatları düşmüyor. Et fiyatları ile ilgili olarak köylülerimiz şu örneği verirler. “Eskiden 1 kg Antepfıstığı, 1 kg et fiyatına eşitti.” Antepfıstığının şu andaki kg fiyatı 10 tl. civarında olduğunu düşünürsek, et fiyatının geldiği seviyeyi daha iyi değerlendirebiliriz. Kuzey, İç, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde yaşayan köylülerimizin ekonomik faaliyetlerini kabaca değerlendirdiğimizde, bu faaliyetlerden memnun olmadıklarını, yaşamlarını sürdürecek ve yaşam kalitelerini arttıracak geliri elde edemediklerini görebiliriz. Öyleyse, bu bölgelerde yaşayanların, hükümetin politikalarına destek vermemeleri gerekir. Çünkü ülkedeki ekonomik politikalardan birinci derecede hükümet sorumludur. Bugününü iyi yaşayamayan, geleceğini de olumlu öngöremeyen bir noktada olan insanlar, neden bu sonuçların ortaya çıkmasından sorumlu olan hükümete destek verirler? Bu soru cevaplanması gereken en önemli sorudur. Gelir düzeyi yüksek, eğitim seviyesi yüksek bölgelerimiz referandumda “hayır” oyu verirken, gelir düzeyi düşük, eğitim seviyesi düşük bölgelerimiz “evet” oyu verdi. O halde, seçmen davranışlarını etkileyen unsurlar arasında ekonomik faaliyetlerin tuttuğu yer kadar, başka bazı unsurların da olduğunu gözden kaçırmamalıyız. Politika, “somut durumların somut tahlilini yaparak” çözüm üretme ve halkı bu çözümler etrafında örgütleme işidir.
Abdullah DAMAR