Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ocak '12

 
Kategori
Kitap
 

Mehmet Altan, Küresel Vicdan

Mehmet Altan, Küresel Vicdan
 

Mehmet Altan


Mehmet Altan, yeni kitabı 'Küresel Vicdan'ı tanıtıyor televizyonda. 

 
''Irk, toprak, sermaye... ve artık 'Post Kapitalizm'de insan beyni, 'en büyük zenginlik' haline geliyor.''
 
Farklı coğrafyalarda, farklı kültürlerde yetişen insanların, farklılıklarını yaratıcılığa dönüştürebildikleri ölçüde  başarıya ulaşabileceklerini, vicdanın da artık bireysel değil, toplumsal ahlak ölçüsü olması gerektiği ve ortak söylemin de; 'Bütün dünya vatanımız, bütün insanlar da vatandaşımız'  şeklinde özetlenebileceğini söylüyor.
 
Van'daki depremin ardından yardıma koşup, sağlam raporu olduğu için de çalışmalar süresince kaldığı otelin, ilk artçı depremde yerle bir olması sonucu göçük altında kalıp hayatını kaybeden Japon doktor Atsushi Miyazaki'yi örnek veriyor, Küresel Vicdan'a.
 
...
 
Sistem değişiyormuş gibi görünse de, aslında inandırıcılığını yitirip krizlere giren düzenler, farklı adlar altında ancak çok da değişmeden ve hedeflerinden de özveride bulunmamaya gayret ederek, yollarına devam etmeye çalışıyorlar.
 
Teorisyenler yeni düşünce akımlarını, günümüz teknolojilerinden de yararlanarak hızla tüm dünyaya yaymaya çalışırlarken, müridlerinin sayısı da ne kadar hızla artarsa, doğal olarak değişim de ona bağlı olarak o kadar çabuk gerçekleşecek .
 
...
 
Sunucu, günümüz gençlerini soruyor profesöre. Avrupa, çalıştı, yarını düşünerek harcamadı, biriktirdi. Birikimler, sanayi yatırımlarına sermaye oldu.
 
Yatırımlar, işgücüne yeni kazanç kapısı, birikim ve üretim/tüketim çemberini yaratarak da sürecin devamlılığını sağladı. Köylülükten, sanayi devriminin bir parçası olmaya terfi eden Avrupalı, geçmişini unutmadan yarınına da yatırım yaparak güzel günler yaşadı.
 
Osmanlı ise, sanayi devrimini bir türlü yapamadı.
 
Sefere çıktı, zaferler kazandı ancak sonrasında insanlara, ne din ne de isim değiştirmeleri yönünde baskı dahi yapmaması bir yana, kendi sistemi içine bile almadı. Vergi yükümlüsü olarak, sadece belli dönemlerde tahsilat yaptı.
 
Elde ettiği paraları da, hayır işlerine harcadı. Çeşmeler, köprüler, imarethaneler için harcanan ganimetler; ordu kazandıkça, vergiler tahsil edildikçe, halkın günlük rahatça yaşayabilmesi üzerine kurulu sistemin işleyişine katkıda bulundu ancak, üretim araçları ve istihdam için bir kapital olarak kullanılmadığından, askeri zaferlerin bitmesiyle mutlu günler de sona erdi.
 
Kısaca bir toplumsal analiz yaparken, geçmiş ile sürekli gurur duyulurken, bugün yeni sanayi ürünleri yaratmakta öncü olamama ve sermaye birikiminin de yetersizliği nedeniyle istediğimiz noktalara gelemediğimizi anlatıyor.
 
...
 
Globalleşen dünyada insan davranışlarının da aynılaştığına dikkat çekiyor. Aslında tüm insanların, ancak özellikle de gençlerin günlük yaşamda, dün ve yarına değil de içinde bulunulan ana odaklanarak 'anlık' yaşamaya başladıklarını söylüyor. 
 
Anın kıymetini bilip, pas geçmemek, mutlaka güzel olsa gerek ama bahsedilen, ''Amaaan canım, yarına kim öle kim kala, biz şu anımızın keyfini çıkartmaya bakalım'' şeklindeki, biraz fazlaca 'kaygısız' düşünce, hatta beş dakika sonrasını bile hiç düşünmemecesine yaşama.
 
Hayatı fast food tadında tüketmek, belki de genç kuşağı tanımlayan en vurucu 'kimlik'.
 
Geleceğin gittikçe belirsizleşmesi, gencin üzerindeki aile etkisinin neredeyse sıfırlanması, medyada durmaksızın pompalanan umutsuzluk, adalet kavramının sıkça konuşulup nadiren uygulanması; gençleri günübirlik yaşamaya mecbur kılan(!) en önemli bahaneler oluyor.
 
Eh, bahane de hazır olunca, insanın da kendi kendisini kandırması daha bir rahat oluyor haliyle.
 
 
Toplam blog
: 344
: 1122
Kayıt tarihi
: 22.07.09
 
 

Okur yazarım. Okur yazarlıktan kastım, okuduklarımı yazmamdır ki, bu yazılarımı genellikle 'kitap..