Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Şubat '10

 
Kategori
Blog
 

Mektup yazmadım ama mektup konulu bir yazı kaleme aldım

Mektup yazmadım ama  mektup konulu bir yazı kaleme aldım
 

Gökhan Cenker mesaj atmış, sobelemece oyununu devam ettirmemi istemiş...

“Tamam, olur” dedim önce... Yazmak için mutfak masasında, kalorifer peteğinin yanında artık neredeyse popomun şeklini alan iskemleye oturdum, bir taraftan çayın demlenmesini bekliyor diğer taraftan da kime mektup yazacağımı düşünüyorum...

Geçmiş arkadaşlıkları küfesinde taşımayı beceren bir adam değilim...

Eskilerden; ilkokuldan, ortaokuldan, liseden, üniversiteden, askerden, çalıştığım şirketlerden bugün görüştüğüm neredeyse kimse yok!

Mahalle arkadaşlarımı ayrı tutarım...

Gözden ırak gönülden de ırak...

Ortak amaç ve paylaşımlar bittiği zaman, arkadaşlıklar da bitiyor...

İnsan eski arkadaşlarıyla telefonda bile konuşmayı beceremiyorken, tutar nasıl olur da mektup yazar?

Hem mektup yazmayı seven bir tip değilim ben, hiç olmadım...

Çay demlendi, bergamot karıştırıyorum bir süredir çaya, kokusu da, rengi de, tadı da iyi oluyor...

Mektuplarla aram hoş değil!

Bir haftalık askerim yemekhanede oturuyoruz...

Askerin biri kapıda elindeki mektupların sahibini yüksek sesle okuyor...

Kimin adı söylenirse ayağa fırlıyor, askerin yanına mektubunu almaya gidiyor...

Mektubu gelenlerin sevinci, cakası görülmeye değer...

Askerden önce radyoda program yapıyordum hoş döndükten sonra da devam ettim bir süre... Veda programında nereden aklıma geldiyse acemi

birliğinin adresini verdim dinleyenlere...

Mektuplar dağıtıldı, tam “ bana bir şey yok herhalde” diye düşünürken asker gürledi...

“ Ali Gülcü kim lan? Boncukali!”

Hevesle ayağa fırladım “benim” dedim...

“ Otur otur ben yanına geliyorum” dedi çocuk dişlerini gıcırdatarak...

“ Sen ne iş yapıyordun lan sivilde?”

Benimle böyle konuşanda yarı boyumda, benden üç-beş ay önce askere gelmiş bir tüysüz...

Adı da aklımda da yazmak olmaz şimdi, ezberimde olan iki arkadaş daha var acemi birliğinden... Bir gün karşılaşırsak feci hatırlatacağım kendimi...

Şimdi son cümleyi okuduktan sonra arkadaşlarını bugüne taşıyamıyorsun ama kinini yanından ayırmıyorsun diye geçirenler olabilir...

Saygı duyarım... Kindar olmadığımın da altını özellikle kırmızı fosforlu kalemle çizerim...

“ Radyoda program...” Cümlenin sonunu getiremedim, el kadar yavrudan tokadı yedim...

O da asker ben de askerim ama ben acemiyim, acemi olunca yakalarından tutup, ayaklarını yerden kesip kafa atamıyorsun adama ( acemi birliği bitine kadar attım!)

Esas duruşu bozmadım...

“ Postacın mıyım ulan ben senin!” dedi yavru bir tomar mektubu masaya fırlattı, arkasını döndü gitti...

Geçmiş gün, ya 127 mektup vardı ya da 140...

Bak şimdi hak verdim biraz, gurur yapmış evlat, hiç mektubu gelmediyse o güne kadar gücüne gitmiştir... Eski düşüncelerimde bir değişiklik yok! Rastlarsam...

Mektup yazmadım ama “ mektup” konulu bir yazı kaleme aldım Gökhan... Sıramı savdım...

Ben de Harun'u sobeliyoruuum...

http://blog.milliyet.com.tr/Blogger.aspx?UyeNo=207143

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..