Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mayıs '15

 
Kategori
Edebiyat
 

Memleketimden insan manzaraları 9

Memleketimden insan manzaraları 9
 

Mahmut Makal


Aksini söyleyeninin alnını karışlarım!

“Petrol bulsak neye yarar, doğal zenginliklerin en değerlisi olan insana gerekli özeni göstermedikten sonra.”

Mahmat Makal

Sizin, “10. Yıl Marşı”nda en çok hoşunuza giden söz hangisidir?

Sözgelişi, “Demir ağlarla ördük, anayurdu dört baştan” olabilir mi?

Gerçi, benim memleketim, turizmin başkenti Antalya’ya 2015 yılında bile henüz tren gitmiyor ama… Olsun; Konya’ya, Adana’ya, Malatya’ya, Diyarbakır’a gidiyor ya…

Gerçi bugün bile Muğla, Çanakkale, Sinop, Rize, Trabzon gibi merkezlerimize trenle gidemiyoruz ama… Kayseri, Sivas, Erzincan, Erzurum, Kars gibi illerimize gidebiliyoruz ya… “Yok”larla üzüleceğimize, “var”larla sevinelim; derim ben!

Sizin en çok sevdiğiniz, şu iki dize mi yoksa?

“Türk’üz; bütün başlardan üstün olan başlarız

Tarihten önce vardık, tarihten sonra varız.”

Haklısınız… Hiçbir itirazım olamaz buna. Gerçekten de Türk olarak bizim başımız, dünyada var olan bütün başlardan daha üstündür!

İstemem, Almanların başını! Birinci ve İkinci Dünya Savaşını çıkaran onlar değil mi? İngilizlerinkini hiç istemem. Onlar Fransa, İtalya ve İspanyollardan da sömürgeci… Öyle olmasaydı, “Topraklarında güneş batmayan imparatorluğu” niçin kursunlardı ki?

Amerikamı, dediniz? Bakmayın bugünkü gücüne. O daha dünkü çocuk!.. Tarihten önce olmadığı gibi, tarihten sonra da uzun yıllar sahnede yoktu. Düşünelim ki, bizim İstanbul’u fethedip yeni bir çağ açtığımız yıllarda, Amerika diye bir kıt’a keşfedilmemişti henüz.

Rus, Japon, Çin, Yunan, Arap, Acem gibi milletlerin kafalarıyla zaten hiç “mukayese” etmem kafamı. Buradan da anlaşılıyor ki, biz Türk olarak, “Bütün başlardan üstün olan başlarız”!

Kısaca özetlersem: Yeryüzünde biz Türkler kadar asil, biz Türkler kadar köklü, akıllı, kültürlü ve dahi biz Türkler kadar kahraman başka bir ulus yoktur! (Aksini iddia edenin alnını karışlarım!)

Yoksa siz, bu marşta dört kez yinelenen, “Türk’üz Cumhuriyet’in göğsümüz tunç siperi / Türk’e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri” dizelerini mi beğeniyorsunuz?

Valla haklısınız! Bu marşın şairleri Faruk Nafiz Çamlıbel ve Behçet Kemal Çağlar da bu iki dizeyi çok beğenmiş olsalar ki, dört kez yinelemişler.

1933’te, hangi uluslardan hangi konularda daha ileriydik; bunu bilemeyeceğim de, bugün, pek çok konuda, pek çok ulustan daha ileri olduğumuz bir gerçek.

Ezbere konuşmadığımı kanıtlayacağım elbette:

Biliyorsunuz, 200 dolayında devlet var;  dünyamızda. (Birleşmiş Milletlere üye 192 ülke)

Bu yıl yapılmış bir araştırmaya göre, “Basın ve haber alma özgürlüğü” konusunda 149’uncuyuz.      Bu, şu demektir: 43 ülkeden daha ileriyiz.

Ekonomik özgürlükte” çok daha iyiyiz. 64’üncü sıradayız. Yani, 128 ülkeyi sollayıp geçmişiz.

Bence, bunlardan çok daha önemlisi, “Yaşam kalitesi”... Birleşmiş Milletler Teşkilatının verilerine göre 51. olmuşuz ki, büyük başarı!..

Ben, muhalif kimi politikacılar ve dahi kimi “solcu muzır yazarlar” gibi, “Vah vah!.. Birçok Asya ve Güney Amerika ülkesinden bile gerilerdeyiz.” diye dövünmüyor; aksine, “Yaşam kalitemiz 141 ülkeden daha iyi… Ne mutlu bize!” diye seviniyorum!

Demek ki, ünlü iki şairimiz, baş başa verip güçlerini birleştirerek boşuna yazmamışlar; o iki dizeyi. Ve o günün sözü dinlenir güçlüleri, yarışmaya gönderilmiş yüzlerce şiir arasından, bu şiiri “Birinci” seçmişler ki, yerden göğe haklılar!

“- Pekiyi, bu marşta senin en çok beğendiğin dize ya da dizeler hangisi?” diye sorarsınız, öyle mi?

Ben, sizin beğendikleriniz başta olmak üzere, bu marşın bütün dizelerini beğeniyorum!

“- Ama en çok hangisi?” diye ısrar ederseniz, söyleyeyim. Ben bu marşta en çok şu dizeyi beğenirim:

“İmtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitleyiz.”

Bence, Cumhuriyet öncesiyle, sonrası döneminin farkını en iyi anlatan bu dizedir!

Padişahlık döneminde imtiyazlı gruplar vardı; Cumhuriyet’ten sonra, hiç kimseye imtiyaz vermedik, vermeyiz! Başka ülkelerde sınıflar olabilir. Rusya’da, İngiltere’de, Amerika’da vardır; ama bizde kesinlikle yoktur! (Bizde yalnız okullarda sınıflar vardır!)

Doğal olarak imtiyazlılar ve sınıflar olmayınca da “kaynaşmış bir kitle” oluyoruz biz! (Bu marştaki bu dizeyi sevmeyenin aklına şaşayım!)

Ama… Bazı “solcu” ve dahi sicilli “komünist” yazarlarımız var ki!..

Bir yandan “10. Yıl Marşı”nı çok sevdiklerini söylerken, öte yandan bu marşta, “İmtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitleyiz” dizesi yokmuş gibi, sanki imtiyazlı gruplarla işçi sınıfı, köylü sınıfı, hakkı yenip sömürülen ve dahi bir de sömürenler varmış gibi yazılar, şiirler, öyküler, romanlar yazıyorlar. Ve tabiî çok ayıp ediyorlar!

Onlardan biri de İvriz Köy Enstitüsü çıkışlı Mahmut Makal!..  O, henüz üç yaşındayken yazılan ve Cemal Reşit Rey tarafından bestelenip -okullar başta olmak üzere- her yerde sık sık söylenen bu marşı sanki hiç duymamış gibi, 1950’de Bizim Köy diye bir kitap yazmanın ne gereği vardı!

Bu kitapta, 10. Yıl Marşı’nda dile getirilen görüşleri işlese, köyümüzün ve köylümüzün geçen 27 yıl içinde “karanlıktan aydınlığa” nasıl çıktığını anlatsa, baş tâcı yapardık biz O’nu da…

Oysa O, tamamen aksini yapmış, mealen, “Köylerimizin kalkındığı, köylülerimizin çağdaş anlayışla çalışıp rahat ve huzur içinde yaşadığı iddiası yalandır. Aksine köylülerimiz ortaçağ karanlığı içinde aç ve sefil debelenip durmaktadır.” diyordu ki, elbette bu “inkârcı”nın cezası verilmeliydi! Valisi, Kaymakamı, Bucak Müdürü, Jandarması, Polisi, Savcısı, Hâkimi elbirliği içinde çalışıp “kral çıplak” diyen bu kendini bilmezin elinden kalemini alarak bileklerine kelepçeyi takıverirler hemen.

Oh be!.. “Millî birlik içinde olmak” diye işte buna derim ben!

Ancak, bu “Solcu inkârcı”ların birkaç ay hapiste kalmakla akılları başlarına gelmiyor ki! İşte kanıtı:

Makal, 1953’te Ankara – Gazi Eğitim Enstitüsü’ne öğrenci olarak girer. Bir gün, köyündeki ilkokulda birlikte okuduğu Ahmet, İsmail ve Hacı’ya rastlamasın mı, Ulus Meydanı’nda! Siz yazarın yeniden olsanız, bu arkadaşlarınızı temizce bir yere götürüp içecek bir şeyler ısmarlamak istemez misiniz?

O da aynı sizin gibi düşünür.

Valiliğin karşısındaki “Havuzlu Kahve”ye girip de, “Eh, ne var ne yok köyde bir aydır?” demeye kalmadan, bir garson koşarak gelip:

“- Patron kızıyor. Gidin, kendinize göre bir yer bulun.” demesin mi?

Önce biraz direnmek isterlerse de, patron gelir; bu kez:

“- Çıkın diyorum size, utanmıyor musunuz; şu insanların arasına gelip oturmaya?”

“- Amca, biz insan değil miyiz?” derse de yazar:

“- Değilsiniz, çıkın diyorum!” diyerek kovar, bizim köylü gençleri…(*)

Ayıp etmiş ama Makal! 10. Yıl Marşı, “İmtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitleyiz” dedi diye, köyden gelmiş, inşaat işçisi, giyimi kuşamı dökülen, hırpani kılıklı üç arkadaşını Başkent Valilik Konağının karşısındaki “Havuzlu Kahve”ye götürmeye ne hakkı var?

Siz ne derseniz deyin, bu marşı çok seviyorum ben; çook!

Gerçekten de, Türkiye Cumhuriyeti olarak devleti ve milletiyle, “İmtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitle” değil miyiz biz?       

               -------------------------------------------------------------------------------                                                 (*) Acımsı Anımsı (Mahmut Makal, Literatür Yayınları, 5. Basım, İstanbul (2015)                                             

(+)Her türlü düşünce, duygu, görüş ve eleştirileriniz için, E-Mail: info@dilemyayinevi.com.tr      TEL: (0212) 511 95 85 – (0212) 522 19 15 - (0535) 612 93 62 - FAKS: (0212) 522 05 99     

 
Toplam blog
: 303
: 309
Kayıt tarihi
: 21.02.11
 
 

1942'de Antalya'ya bağlı Akseki ilçesinin Gödene (Menteşbey) adlı kuş uçmaz kervan geçmez bir köy..