Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ekim '09

 
Kategori
İlişkiler
 

Mendil

Mendil
 

Gregor Samsa


Havanın bile yağmaya kararsız olduğu bir günde yetişeceği dolmuşa bozuk para vermek için ceplerini yokladı, her zaman cebinde gereksiz bir sürü şey bulunuyordu. Eline ilişenleri avucuna aldığında suratı düşer gibi oldu, ihtiyacı olan tek şey sadece 25 kuruş bozukluktu. Oysaki elinde özellikle uzun zamandır cebinde olan ve hiç kullanmak istemediği kolonyalı mendil ile yine dikmeye üşendiği ceketine ait tek bir düğme vardı.

Durdurmak için el yaptığı dolmuş ona almak yerine sol tarafta kaldırımda yürüyen bayana baktığı için kendisini es geçti. Aynı gün içinde yaşadığı iki farklı durumda neredeyse şanssızlığı tasdiklenmişti. Saatine baktı ve iş görüşmesine yetişemeyeceği kaygısı ile taksi çevirmek istedi. Duran ilk taksiye binerek heyecanlı bir ses tonu ile hemen adresi söyledi. Aklında olan tek şey kendisine sorulacak enteresan sorulara ne cevap vereceğiydi. Acaba mülakata girecek olan kişi onu zorlayacak mıydı?

Taksi ağır aksak ilerlerken yanında getirdiği kişisel bilgilerinin bulunduğu kâğıtta geçmiş iş deneyimlerini gözden geçiriyordu. O anda aklından aslında hayatının çok büyük bir zamanını okuyor gibi hissetti kendini ve sadece bir kâğıt sayfasına bakarak nasıl beni analiz edebilirler diye düşündü.

İş görüşmesinin olacağı binaya geldiğinde ilgili kişinin adını söyleyerek bekleme salonunda oturmaya başladı. Zaman gelmişti, şimdi mülakat odasındaydı ve kendisine belki de sualleri yönetecek olan kişinin bugüne kendisinden daha güzel başladığını diledi içinden. Enteresan bir şekilde mülakat aklından çıkmıştı, daha çok taksiye verdiği paradan sonra cebinde para kalıp kalmadığını düşündüğü anda içeri güler yüzlü orta yaşlarda bir bayan girdi.

Geçmişten edindiği bir deneyim varsa o da ilk ses tonunun önemli olduğuydu. Karşı karşı kaldığı sorulara elinden geldiğince mantıklı cevaplar vermeye çalıştı. Yaklaşık 4 aydır işsiz olduğu için bugünkü mülakat onun çok önemliydi. Enteresan bir şekilde hala aklından eve nasıl gideceğini geçiriyordu. Ve nihayet iş görüşmesi sona ermişti. Mülakatı gerçekleştiren bayan çok klişe bir sonla “Biz sizi ararız” dedi ve kendini binanın dışında buldu.

Sabah ki Dejavu tekrar ediyordu, elini cebine attığında aynı kolonyalı mendile ilişti eli ve artık usanmıştı bu mendilden. Nedense çöpe atmak yerine tekrar bilumum alakasız nesneleri taşıdığı cebine koydu mendili ve kalan son bozukluklarla dolmuşa binebildi.

Tüm dolmuşta tek bir yer boştu ve o da bir bayanın yanıydı. Oturduktan kısa zaman sonra yanındaki bayanın aslında içten içe ağladığını duydu. Yanlış anlaşılmamak adına mümkün mertebe göz göze gelmemeye çalıştı ve ilgisiz davranmaya çalıştı. Aslında ilgisiz olduğunun tam tersi sonsuz bir istekle durumu anlamak istiyordu. O anda yanındaki bayanın telefonu çaldı ve ağlarken çıkarttığı seslerden, başka sesini duymadığı kadının sesini duydu. İstem dışı kulağı konuşmadaydı ve can alıcı cümleyi konuşmadan çekip aldı. Kadın iş yerinde son iş gününü geçirmiş ve kriz nedeniyle işinden çıkartılmıştı.

Bir an şaşkın bir duygu kargaşası yaşadı. O nasıl geçtiğini anlamadığı bir iş görüşmesi gerçekleştirirken başka birisi işinden olmuştu. Bu bir ironi miydi yoksa? Belki de aralarındaki garip iletişimin ilk aşaması yaşanmıştı. Kadın telefonu kapattığında elini çantasına atarak bir şeyler arar gibi oldu ve kendi kendine söylenmeye başladı. “Her gereksiz şeyin olduğu çantada bir mendil olmaz mı?”. Sadece gözlerinden yaşlar değil burnundan akan sümüklerine de engel olamıyordu. Adam, ilk kez kadınla göz göze geldi ve o anda onun için tüm zamanlar durmuştu. Güne ne kadar uğursuz başladığı, taksiye tüm parasını vermek zorunda kalması, belki de başarısız bir iş görüşmesi gerçekleştirdiği aklından tümüyle çıktı.

İstem dışı elini cebine attı ve günlerdir nerede ne işe yarayacağını asla bilmediği kolonyalı mendili çıkarttı. Kafasını sağ tarafa döndürerek, derin bir nefes çekti ve kadına dönerek “Dilerseniz bunu kullanabilirsiniz” dedi. Kadın, kendisine yapılan teklife karşın temkinli bir şekilde teşekkür etti ve akan sümüklerini durdurmak için tek çaresinin o mendili almak olduğunu düşünerek ilk cümleler döküldü ağızlardan.

Adam yol boyu kafasını sağ tarafa çevirip bakarken şimdi tam önüne bakıyordu ve içinden şunu geçirdi “Lütfen benimle konuşmak için bir tepkide bulunsun”. Tam umudunu kestiği anda kadın adama dönerek mendil için teşekkür etti ve zor bir gün geçirdiğini söyledi. İkisinin arasında devam eden diyalog adamın inmesi gerektiği yere yaklaşması ile farklı bir hal almaya başladı. İçindeki özgüven ona yanında bulunan bu bayandan iletişim için telefonun istemesini söylüyordu, ama aynı zamanda bunun doğru bir davranış olmadığını da geçirdi aklından. Artık zaman yoktu ve şoföre müsait bir yerde inmek istediğini söyledi.

O ana kadar devam eden kusursuz diyalog bu cümle ile sonlandı. Adam inmeden önce birbirlerine isimlerini söylediler, en azından aralarında geçen sohbetin bunu hak ettiğini düşündüler belki de. Adam dolmuşa arkadan bakarken telefonu çaldı. Arayan kişi mülakatı yapan kişiydi ve iş görüşmesinin olumlu olduğunu ve işe alındığını söyledi.

Adam bu seferde bu mutluluğu değil de dolmuşta tanıştığı kadını düşündü, acaba nasıl bir hayatı vardı, neler onu mutlu eder ya da neler onu üzerdi diye geçirdi aklından. Tüm bu soruların cevabını almak için yaklaşık iki hafta sabretmek zorundaydı. Ta ki yine aynı dolmuşa binip kadının başka bir iş görüşmesine gitmek için yola çıktığı anda adamla karşılaşmasına kadar. O zamana kadar olan süreyi sadece birbirlerini görmeyi umut ederek geçirmişlerdi, ne de olsa umut en son ölürdü.

 
Toplam blog
: 2
: 350
Kayıt tarihi
: 18.07.07
 
 

Sıradan bir yaşamda bildik kaygılara sahip, mutlu olmak için çok fazla gereksinime ihtiyaç duymayan ..