Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Şubat '16

 
Kategori
Güncel
 

Merhamet algıda seçiciliğe gelmez

Merhamet algıda seçiciliğe gelmez
 

 Azerbaycan... Köklü bir ailenin nazlı çocuğu. Türk dünyası dediğimiz bölgenin en nadide ülkesi. Hocalı... Nadide ülkenin en cefakar çocuğu, kanla büyütülmüş, gözyaşıyla bezenmiş bir şehir ve o şehirde yapılan bir katliam. 22 yıl önce bugün, dünyada medeniyet naraları atılırken Batı Asya'nın bu küçük yerinde insanlığa dair bir şeyler yok oldu.
 
Hocalı, dünyanın katliam diye olur olmadık şeylerde avazı çıktığı kadar bağırılan bir dönemde, kendisini görmezden gelen çığırtkanların sustuğu yer. Kanla sulanan toprağa kendi insanını, kendi gözyaşıyla toprağa verdiği bir garip. Savunmasız bırakılan şehri, insanlıktan çıkmış, vahşet şerbetiyle gözünü kan bürümüş haramilerin gasp ettiği bir mazlum. Doğmamış bebeğe kastedilen, kadınlara kızlara acımadan el konulan, ölüm herhangi bir şeymiş gibi gösterilirken, en vahşi sahnelere şahit olunan yer. Vicdan kelimesinin yetersiz kaldığı, yapanları tanımlayacak tek bir kelimenin dahi bulunamadığı bölge. Kan, gözyaşı, acı gibi kelimelerin içinin boş kaldığı eli kolu bağlı, masum insanların canlarının türlü türlü eziyetlerle çıktığı şehir. Öyle bir şehir ki Hocalı, deşilmiş, yüzülmüş insan cesetleriyle ortada, günlerce farkedilmeyi bekleyen, biri de görsün şu vahşeti diye belki de canını teslim etmeyen onlarca ruhun, yüzündeki masumiyetiyle yerde yatan bebeklerin başını beklediği yer. Etnik temizlik diye insanlık dışı bir kelimenin ortaya atıldığı, oradaki çığlıkların sessiz kaldığı, kimsenin görmek, bilmek istemediği gariban şehri. Onlarca ailenin yok olduğu, soyların kurutulduğu, kundaktaki bebeğe kastedilen, onlarca masum, nur yüzler doğacakken, acının, gözyaşının doğduğu toprak. O toprak ki haysiyetsiz bir milletin, insanlıktan çıkmış askerlerinin ayak bastığı, belki de yakın tarihteki en acı intikamın alındığı bir yer.
 
26 Şubat... Yıldızlar altında hüzünlü gecenin ahı,
Hocalı kan fırtınasının savruk karargahı...
Hocalı annelerin, babaların öksüz kaldığı şehir...
 
Kanlı vahşetin yapıldığı, insanlığın sorgulandığı, daha dün diyebileceğimiz yakınlıkta gerçekleşmiş bu vahim olay karşısında verilen tepkilere bakıldıkça, bu aziz milletin ne kadar yalnız olduğunu düşünmemek elde değil. Orada burada asılsız iddialarla şımarık çocuklar gibi derdini anlatmaya çalışan ermenilerin böyle bir vahşetin altında imzasının olması ne büyük ironi. Aynı devlet için dünyanın çeşitli yerlerinde protesto yapan, destek çıkan insanların bu olayda üç maymunu oynaması da ayrı bir riyakarlık. Yaşanılanları gören, anlatan insanları dinlemeye yüreğimiz yetmezken, onların bunu alelade bir şeymiş gibi göstermesi de ayrı bir aşağılık hali belki de. Siyasetin bulaşıklığı içinde değil de vicdanın gözüyle bakılsa bu olaylara, bir farkında olsa bütün dünya! Katliam kelimesinin soğukluğu yüzümüze çarparken bu kadar yakınımızda olanları görmezden gelmenin asıl suç olduğunu öğretmekle geçse günlerimiz. Belki öyle, orada, feryadını duymadığımız canlarla helalleşiriz.
         
 
Biliriz boynu bükük bırakılan o insanların vebalini hiçbir şey ödeyemez. Bir tarafa ağıt yakarken diğer bir yanı görmezden gelmek, bir yanı bağrına basarken diğer yanı ötelemek olmaz. Ama siz bırakın vicdanı coğrafyalara, dinlere ayırmayı. Ölümü bilmek için tatmak gerekmez, yalnız cümle alemin bilmesi gereken bir şey var ki; merhamet algıda seçiciliğe gelmez!
 
Toplam blog
: 61
: 157
Kayıt tarihi
: 26.09.13
 
 

"Sevgili günlük" tadında, aşure kıvamında ..