- Kategori
- Edebiyat
Mesai Bitimi Eve Dönerken Mahallenin Bakkalına Uğradım
Yedi çeşit çikolata, büyük boy acılı cips ve diyet kola aldım. Eve geldiğimde bakkal poşetini mutfağın bir kösesine atarak kendime birkaç dakikada sert bir kahve yaptım. O an ihtiyacım olan sadece buydu. Ardından camın önüne geçtim. Kahvemden bir yudum alırken birden bir ürperti sonucu kazağımın kolunu üşümüş gibi parmak uçlarıma doğru çekiştirdim. Gizemin sözleri içimi titretmişti. Evet, korkuyordum. Hata yapmaktan, mutlu bir anda ölmekten korkuyordum. Çünkü kurnazların arasında yaşayan biriydim. Evet, Gizem çok haklıydı. Aşkı özlüyordum ama aileme de sadıktım ve hep çocuk olmayı istiyordum. Çünkü hayatımda hiç çocuk olmamıştım. Sevmeye muhtaçtım ben, sevilmeye de. Dar görüşlü bir çemberin içinde yaşamaktaydım ve hep yalnızdım. Sadece kendi ufuklarımda hayaller kurup geceleri düşlerimde inanılmaz güzel seyahatler yapıyor, gündüzleri uyandığımda kendimi kapkaranlık bir dünyada kimsesiz ve yalnız görüyordum. Gelip geçiciydi her şey. Eğitim hayatında öğrenmek eğitilmek tek amacımdı. Çabalamaktaydım, her şeyin en büyük çabasını vermiştim aslında kendim için. Bir devlet kadını olabilirdim. Muradım hep düşüncelerimde ve hayallerimde kalmıştı. Yurt dışına gitmeyi çok istemiştim. Çok sevmiştim ama tuzağa düşmüştüm. Aşk tuzağına. Parasızlığa bile dayanmaya çalışan sevdiğimle mutlu bir yuva kurmak isteyen biriydim. Asla zenginlik istemedim. Yeni bir hayat istedim. Yeni düşünceler, yeni projelerle bir araya gelmek… Ve yolculuğa çıkmak, alıp başımı gitmek istiyorum şimdi…
Düşünceler beynimi kemirirken biraz kanepeye uzanmanın iyi geleceğini düşünerek salona doğru yürüdüm. Kanepenin yanındaki sehpada Cemal Süreya’nın kartviziti duruyordu. Üzerinde ‘Ne zaman bu şehirden kaçıp gitme isteği gelse, bir köşeye oturup geçmesini bekliyorum. Gidersem dönmem çünkü biliyorum’ yazılı kartviziti. İnsan nereye giderse gitsin var olan düşüncelerini de götürüyor. Bunun bilincindeyken gitmek ne kadar doğru bilmiyorum. Lakin unutmak denilen bir duygu vardır ya hani, işte ben de bunu yaşamak adına yolculuğa çıkmak zorundaydım…
Aslında hayatta en korktuğum şeydir yaşadığın şehri terk etmek.
Bir hayatı terk ediyor insan. Yaşadıklarını terk ediyor.
İşe geç kalmamak için kurduğu saati
Her sabah uğradığı pastaneyi
7.15 dolmuşunu
Etrafına gülümseyişini
Gün boyu bekleyen işleri, kişileri, cevapsız çağrıları
Sıcak çayını, hoş sohbetleri, akşam evin de bekleyenleri.
Puslu havalarda uzaklara dalışları
Belirsiz duyguları
Bekleyişini terk ediyor insan…
Unutmak adına yeniden yaşamak, var olan bir şey midir? Başka bir ülkede, başka bir şehirde, bir yol çizerek hiç gitmediğim görmediğim bir yolculuk bu belki de. Sıfıra adım atar gibi her şey bitmeliydi. Geçmişte yaşanan olaylar hatırladıkça bir parça bile hüzünlenmeden ve gün doğarken yazılmış bir mektup bırakıyorum geriye. Diyorum ki;
Bir kıpırtıdır hepimizin özlediği
Düşlerindeki yalnızlığı silmektir
Kıpırtılarda gizlidir hayatın sırrı
Hüsranla bitse de…