Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ekim '11

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Mevlana ve Nietzche; Batı ile Doğu kültürünün kırılma noktası.

Mevlana ve Nietzche; Batı ile Doğu kültürünün kırılma noktası.
 

 

Haftalardır kafamda tartıştığım bir soru var… Doğu ve Batı edebiyatı/kültürü/düşünü arasındaki temel fark nedir? Bu soruya yanıt ararken son dönemde kendiliğinden gelişen olaylar (Mevlana ziyareti ve semazen gösterimine tanık olmam. Faruk Dilaver’in Şems adlı kitabını okumam ve Nietzche ile Kafka’nın kitaplarına yeniden bakmam.) beni bazı noktalara sürüklemeye başladı… Mevlana ile Nietzche düşüncelerinin sarhoşu olmuş iki uç… Fakat fark nerde?
 
 
 
Baştan söyleyeyim; Mesele İslam ve İsevilik karşıtlığı hiç değil. Batıyı İsevilikle bütünlemedim ben hiç. İsevilikte, Musevilikte aynı İslamiyet gibi Doğuya özgü bir şeydir…
 
Batı edebiyatı/kültürü/düşünü, doğu kaynağından kurtulmuş/kopmuş/başka yol bulmuş kendisine… Gündelik yaşamda kabul görmüş ve yaşanır olmuş…
 
 
 
Aslında Doğu kültüründe aklın alamayacağı büyüklükte şiirle, edebiyat ve müzikle uğraşan bir kütle var. Kurumlar var… Gündelik yaşamda her an yaşanıyor ve etkisi insanların üzerinde her an hissediliyor… Bu kültürün bazı temel özellikleri var; En temel özelliği insandan kaçış, tanrıya ulaşmak diyebilirim… İster klasik din anlayışında, isterse bütün dinlerdeki tasavvuf anlayışlarında, insan hep kaçınılması gereken bir varlık… İnsan hep kötüye eğilimli, kolayca kanabilecek, hatta kendi istemleri peşinde koşan bir yaratık. Bu eğilimlerinden kurtulup, inançlarının belirli olan kurallarına göre yaşarsa mükafatını görecektir insan… Tasavvufta ise bu olay daha ileriye gidiyor… Kişi kendisinden kurtulmaya çalışıyor, kendisi olan her istemini yok sayıyor, yok ediyor… Tanrı sevgisinin/aşkının onu tanrıya götüreceğine/ulaşacağına inanılıyor… En büyük başarı bu sayılıyor…
 
 
 
Bu bir çeşit ibadet, bir çeşit kültürel olay insanlara elbet yoğun duygular yaşatıyor. Biçimleri değişik olsa da ortak noktaları insanın kendisinden kurtulması, uzaklaşmasıdır. Bu yüzden bu geniş coğrafyadaki kültürde, edebiyatta insana dair olan şeyler hep küçümsenir… Daha doğrusu insana dair olanların nasıl aşılıp, inanca ulaşıldığıdır… Bu kutsanır… Diğerleri yok edilir, adeta silinir… Değişik ve aykırı olanı yaşatmaz doğu kültürü… Bakmayın siz ‘’severiz yaratılanı yaratandan ötürü’’ lafına filan… Bu düşüncenin en tepesindeki isim Şems kendini canını kurtaramamıştır. Mevlana’da en yakın ‘’dostunu’’ kurtaramamıştır… Kendi oğluyla birlikte Konyalı beş on kişi öldürmüştür Şems’i…
 
   
 
Batı saydığımız kültürde/düşünde ise asıl insana ulaşılmaya çalışılır… Nietzche, Kafka, Tolstoy, Dostoyevski ve binlercesi hep insana ulaşmaya çalışırlar… Bu düşünce kitleselleşmiştir batıda. Yaşanır olabilmiştir… İşte demokrasi ve özgürlükler bu düşüncenin eseridir… Burada bir noktaya açıklık getirelim; Batıda yaşayan herkes batılı değildir… Doğulu gibi düşünen milyonlar vardır. Doğuda da aynı, batılı düşünceyi kabul eden milyonlarda burada vardır… Önemli olan insana ulaşmaya çalışan ve insandan kaçmaya çalışan kültürün varlığıdır…
 
 
 
Batılı düşünen adama göre doğu sanrılar içinde yaşayan insanların coğrafyasıdır… İnsan olandan kaçılamaz… Durmadan insani olanla çelişen yaşam örnekleri yayımlanır batı basınında…  Doğulu içinse batı, her tür insani zaafın yaşandığı yerdir… İşte doğu ile batı kültürünün kırılma noktası burasıdır bana göre… Asla bağdaşamazlar… Umutsuz değilim ama ben… İnsanların birbirini tanımaları çağımızda o kadar zor değildir… Birebir tanışmalar bu düşmanlığı kıracak, yakınlaşmayı sağlayacaktır…
 
 
Toplam blog
: 615
: 948
Kayıt tarihi
: 25.06.10
 
 

1959 Denizli doğumluyum.. İ.Ü. İktisat Mezunuyum.. Emekliyim ve hala çalışıyorum.. Yaşam bizden önce..