Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Aralık '12

 
Kategori
Arkeoloji
 

Mezar arkeolojisi

Mezar arkeolojisi
 

Burada İstanbul Fransız Araştırmaları Enstitüsü'nde atölye dizisi kapsamında dinlediğim bir konuşmayı sizlerle paylaşmak isterim. 24 Ocak 1996 günü başlayıp 26 Ocak 1996 günü sona eren konferanslardan notlar tutmuştum. Konferansı veren Prof. Dr. Henry Duday. Mezar arkeolojisi hakkında slaytlarla anlatım yaptı. Önce birden çok kişi mezarları anlatıldı.

Kısıtlı bir alan içinde birden çok ceset bulunduğu zaman yorum yapmak çok daha zordur.Bu tip mezarların kazılması ve yorumlanması güç olmakla beraber büyük ölçüde tekli mezarlarda kullanılan analiz yöntemlerinden yararlanılır.Mezarın oluşumunun oldukça uzun bir süreye yayıldığı durumlarda, mezara her yeni cesedin konulması sırasında,eklem bağları çürümüş olan eski cesetlerde bazı oynamalar olduğu gözlenmektedir.Örnek olarak Fransa'daki Gazel mağarasında ikili bir mezar gösterilebilir.Anne ve çocuğunun mezarı birbirine geçmiş durumdadır.Bu yüzden bu iki iskeletin aynı anda gömüldüğü söylenemez. 15 gün sonra çocuğun gömüldüğü anlaşılmaktadır.   

Batı Fransa'daki erken neolitik döneme ait bir mezarda,eklemlerin dağılma özelliğinden dolayı bu kanıya varıyoruz.Cesetlerin aynı anda gömüldüğü durumlarda bu oynamalar görülmemektedir. İkili bir mezardaki bireylerden birinin 4.bel omurunda çakmak taşından yapılmış bir ok ucu saplanmış olduğu görülmüştür. Bu bölgeden aort damarı geçmektedir.Kemik dokusunda hiç bir iyileşme olmamış. Bu tip ayırımda zayıf bağlantılı eklemlerin, sürekli eklemlere göre daha daha fazla anlamı olmaktadır.En zayıf bağlantılı eklemlerin dağılması için gereken süre, iki gömüyü birbirinden ayıran süreden kısa olduğu zaman ayırdedilme zorlaşmaktadır.

Birden çok kişili mezarlar ikiye ayrılmaktadır: 1- Multipl (toplu) mezarlar. Cesetler aynı anda gömülmüşlerdir. 2- Kollektiv mezarlar. Cesetlerin ayrı zamanlarda konduğu mezarlar. Bu son tip mezarlara felaket mezarları da denir. 

    Şimdi gelelim asıl kendi konuma.Amasya ili Taşova ilçesi Ballıca köyü benim doğup büyüdüğüm köy. Köyümüzde Suyungözü diye anılan bir mesire yeri mevcut. Burada tarlası olan Koca Hasan yani rahmetli Hasan Dülger, sağlığında burası öyle bir yer olacak ki, buraya turistler dahi gelecek dermiş. Hakikaten de burası öyle oldu. Yeni tesisler yapıldı. Muntazam bir çeşme yanında, sundurmalı bir oturma platformu, önünde 5 adet kameriye yani gölgelik, isminden de anlaşıldığı gibi ay ışığında oturulan yer, kadın ve erkek wc, mutfak binası, üzerine oturma terası, hemen yanına bir de küçük balık havuzu yapıldı ki hazır yakındaki alabalık tesislerinden getirilen balıklar bu havuzda canlı muhafaza edilip pişirilmeye hazır olsun diye. Yakında ki hazır alabalık tesisleri ise Erbaa İlçesi Tonoba köyünde bulunmakta. Ayrıca çocuklar için oynama aletleri de yerleştirildi. Köyümüzden Aydın Babacan, Amasya'daki Vilayetler Birliği teşkilatı adına buraya bir proje hazırlığı içindeyim demişti. Projesi de bir türlü sona erdirilmedi. Buraya yeni tesislerin yapılacağını duyan Aydın Babacan, projede sakıncalı bir durum olmasın diye Amasya Müze Müdürü Celal Özdemir ile birlikte Araştırmacı Muzaffer Doğanbaş, Oluz höyük kazı başkanı Doç. Dr.Şevket Dönmez'e burayı göstermek için getirmişti. Ben de yanlarında bulundum. Çevrede yaptığımız araştırmada buranın tarihi alan olmadığı kanaatine varılmıştı. Ancak alt çeşme yanındaki şarampolden yol yapım esnasında ortaya çıkartılan kalkolitik dönem mezarları hiç te dikkatimizi çekmemiş. 3 yıl sonra köyümüzden bir çoban, burada eşelenirken iskelet kemiklerine ve kemikler arasında bir ölü hediyesine rastgelmiş. Bu ölü hediyesi zamanının en kıymetli eseri olsa gerek ki bu mezara bırakılmış: Çakmak taşından yani sileksten bir kazıyıcı alet. Bana gösterdiğinde, kemikler arasında bu çakmak taşı aleti sanki o yılları yaşıyormuşum gibi bir hisse kapıldım. Zaten 30 yıllık müzecilik hayatımda bu duygu bana hiç te yabancı değil. Bir çok kez kendimi o dönemi yaşıyormuş gibi hissettiğim olmuştur. Örnek mi istiyorsunuZ; bir kaç tanesini burada yazmak istiyorum.

Amasya İli Gümüşhacıköy İlçesi Sallar köyünde bir define kazısına görevlendirildim. Tepe bugün bile İstanbul-Amasya karayolunun batı kenarında görülmektedir.Kazı esnasında derinlikler öyle bir odaya rastladık ki burası neolitik çağ insanlarının yaşadığı bir eve ait idi.Etrafta topraktan yapılmış bir sedir ve geyik boynuzundan yapılmış delici aletler mevcuttu.Yakındaki Merzifon ilçesinde bir türbe bahçesinde bu geyik boynuzlarından bir yığın görmüştüm.Hatta bu geyik boynuzu yığınını Anıtlar Kuruluna raporumda yazmıştım.Kuruldan da bu geyik boynuzlarının da oradan temizlenmesi diye bir yazı gelmişti.Çünkü burası tescil edilmesi gereken bir türbe idi.İşte bu odaya rastlayınca kendimi o define kazsında sanki neolitik çağ insanları ile yaşıyormuş halde bir hisse kapılmıştım.Tabii ki bu define kazısını o esnada yağan yağmuru da bahane ederek durdurmuştum.Ancak benden sonra buraya tekrar bir define ruhsatı alındı.

 
Toplam blog
: 9
: 1272
Kayıt tarihi
: 15.10.12
 
 

Ben Ali Önder. 3 mart 1948 günü Amasya ili Taşova ilçesi Darma köyünde bugünkü adıyla Ballıca köy..