Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Prof. Dr. İbrahim Ortaş

http://blog.milliyet.com.tr/ibrahimortas

12 Nisan '20

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

mikroroganizmalar ile yaşamak

Ekolojiyi, Kendimizi ve Diğer Canlılar İle Birlikte Yaşamı Öğrenelim

Prof. Dr. İbrahim Ortaş, Çukurova Üniversitesi, iortas@cu.edu.tr

 

Ekolojide bir kural vardır: Çin’de bir yaprak kımıldasa bu okyanusta fırtınaya dönüşür. Bugünde Çin’de çıktığı belirtilen Krona virüsü dünyada şiddetli bir salgın fırtınasına dönüştü. Salgın yalnız can almıyor ayrıca yaşama dair bütün değerleri de yerle bir ediyor.

 

Ekolojinin Çalışma Prensiplerini Bilirsek, Doğadaki Diğer Canlılar İle Birlikte Daha Erken Önlem Alarak Daha Az Sorunsuz Yaşarız

Son dönemde insanlığı sarsan en önemli olay sanırım bugünlerde yaşanan korona virüs salgını. İlk defa insanlar hayatın temelden durdurulduğunu gördüler. Çin’de başlayan korona salgını Dünyada fırtınaya dönüştü ve bütün değerleri yıkıp geçiyor ve bu durumla birlikte yeni bir yaşam anlayışı önümüze koyuyor.

Küresel ısınma ve iklim değişimleri, salgın hastalıklar beraberinde insanlığın ortak sorunlarını öne plana çıkarmaktadır. Çoğu insanın düşünsel olarak kafalarında evrensellikten çok bölgesel anlayışa sahip olması nedeniyle bu tür sorunlar çıkınca yüzleşmekten çok hoşlanmayabilirler. Sorun evrensel olduğu için düşünme kalıplarını zorlamaktadır.

Küresel bir olgu olarak virüsün yayılımı nasıl tanımlanabilir? Doğada yapıları gereği küçük ve çok sayıda olmaları ve bir yerden bir yere veya bir canlıdan bir canlıya taşınması değişik ekolojik vektörlere bağlı olduğu için hiçbir coğrafi sınır tanımamaktadırlar. Ancak ekolojinin sınırları canlıların doğaya adaptasyonu belirlediği için canlının varlığı ekolojik koşulara bağlıdır.

 

Doğadaki her canlı olgu ve olayın temel dayanağı ekosistemdedir. Ekoloji nedir? 

Biyosfer bütün etkileşimler sonucu belirli bir denge esasına göre işlendiği için, dünyanın herhangi bir noktasında meydan gelebilecek herhangi bir fiziksel, kimyasal ve biyolojik değişime bir başka bölgede etkisini gösterecektir.

Ekoloji ayni zamanda organizmaların kendi aralarında ve çevresi ile karşılıklı ilişkileri ve etkileşimleri inceleyen bilim dalıdır.

Ekosistemlerin şekillenmesinde insanların önemli rolleri vardır. Bu gerçekten hareket ederek ekosistemleri sınıflandırmak olasıdır. Herhangi bir canlı topluluğu bulunduğu yer ile ve oradaki diğer canlılar ile karşılıklı biyolojik bir etkileşim içindedir. Ayrıca yaşam yerinin kompartımanları da kendi aralarında etkileşirler.

Değişik ekosistemler mozaiği çevremizi oluşturur. Hiç bir ekosistemin kesin sınırları yoktur. Herhangi bir ekosistemi incelerken düşey ve yatay yönde sınırları belirlemek gerekir.

Geniş anlamda çevre, canlıların varoluşunda asıl rol oynayan materyal ve enerjik etkinliklerin bütünü demektir.

Doğadaki Diğer Canlılar İle Yaşamak İçin Birbirimize Muhtaç Olduğumuzu Kabul Edelim

Şu anda Dünya’da gerçekten olağanüstü durumlar yaşanıyor. Çoğu ülkede sokaklara çıkış yasağı yaşanıyor. Tarihte yaşanmış veba, İspanyol gribi, kolera ve benzeri salgınlar milyonlarca insanın ölümüne neden oldular. Aralıklarla geçmişte yaşanmış olan bu salgınlar şimdiki gibi insan tarafından da çok çabuk yayılmıyordu. Ancak diğer vektörler tarafından doğal olarak yayılıyordu. Bu defa iletişim araçları özellikle uçaklar ile yapılan binlerce km’lik alanın bir günde kat edilmesi sonrası bulaşık her tarafa bulaşmış oldu.   

Bu bağlamda mikrobiyolojik salgının yayılması konusunda insandan insana ulaşmasından korunalım ancak yayılım kaynağı yalnızca insan değil onu da bilelim.

Virüsler bitki, hayvan ve diğer mikroorganizmalarda bulunur ve o canlılara bulaşabilmektedir. Toprak mikroorganizmaları içinde virüsleri çok çalışmıyoruz ancak bitki koruma biliminde viroloji önemli bir alandır. Hatta virüsün ilk keşfi 1892 yılında Dmitri Ivanovsky tarafından tütün bitkisine bulaşan ancak bakteri olmayan bir tür canlı tanımlaması ve Martinus Beijerinck'in ise 1898 yılında tütün mozaik virüsünü keşfetmesinden bu yana virüsler hakkında bilgi sahibiyiz.

Evrim kuramına göre canlılığın oluşumu, amino asitler, proteinler, tek hücreliler, çok hücreliler ile başladığı ve farklılaşarak bugünkü çeşitliliğine kadar everildiğidir. Muhtemeldir ki ilk canlı formları mikroorganizmalardır. Mikroorganizmalarda diğer canlılar gibi enerjisini temin etmek ve çoğalarak sürdürülebilirliğini devam ettirmek için bir başka konukçu canlıdan beslenmek ve çoğalmak zorundadır. Virüs bir bakterinin yüzde biri büyüklüğünde ve ışık mikroskobunda çok elektron mikroskobunda görülebilen, hücre yapısı olmayan canlı bir organizmadır.

 

Mikroorganizmalar İle İnsan Arasındaki İlişkiyi Biliyor muyuz?

 

Bu bağlamda bizler doğada yalnız değiliz ekolojimiz mikroorganizmalar tarafından da etkilenmektedir. İçinde yaşadığımız ekosistemde bizde olacağız, diğer canlılarda özelliklede mikroorganizmalarda yaşayacaklardır. Mikroorganizmalar, virüsler de mutasyona uğramakta yeni yapılar ve özellikler kazanmaktadırlar. Virüste varlığını sürümek için bir başka canlının dokularında ve hücrelerinde yaşamak zorundadır. Besin zincirinde her canlının yeri olduğu gibi virüste besini temin etmek için bitki dokusuna ve bizlerin vücuduna girerek vücudumuzun sistemini kontrolü altına alarak üzerimizden beslenecektir. Virüs var olmak için mutasyon ile evrimleşerek varlığını bir başka şekilde ortaya koyacaktır. Virüsler her ortamda farklı formlarda bulunacaklardır. Bünyemiz ve immün sistemimiz sağlamsa, enfeksiyonu yeneriz değilse doğanın kurallarına uymak zorunda kalırız.

Dolayısıyla yapılması gereken biyolojinin kurallarını ve doğasını anlamak ve olaya bilimin ilkeleri üzerinden yaklaşmak gerekir. Kendi biyolojimizi ve mikroorganizmaların yapısını ve ekolojisini anlarsak karşılaşacağımız sağlık sorunları ile ilgili birçok konuda daha bütünlüklü düşünme, karar ve önlem almaya çalışırız. Sebep-sonuç ilişkisinin diyalektiğini dikkate alırsan salgına neden olan virüsün doğasını ve onun anti viral mekanizmasının olacağını kabul eder ve ona göre koruyucu önlem alırsak ilaç geliştirebiliriz. Virüslerin ne tür organizma olduğunu bilirsek, nasıl beslendiklerini ve çoğaldıklarını bilirsek ona göre virüsün vücudumuza nasıl bulaşacağını ve hücrelerimiz üzerinde sistemimizi nasıl etkisi altına aldığını daha iyi anlarız.

 

 

 

Matematiksel Sayılar İle Virüslerin Sayısını Belirleyebilir miyiz?

Mikroorganizmalar yaşamımızın bir parçası ve doğadaki mikroorganizmalar sayılar ile sayamayacağımız kadar çok çeşit ve sayıya sahiptirler. Basit bir tanımlama ile 1 g toprakta bir milyon bakteri bulunmaktadır. Bütün canlılar ile birlikte bizlerde mikroorganizmalar ile birlikte yaşamaktayız. Yararlıları da var, zararlıları da. Zararlıları ve onların yaşam ekolojilerini bilip ona göre önlem anlamak gerekir.

Virüs bir insan vücudunun 5 milyon katı kadar daha küçük bir varlık.  Doğada kaç tür olduğu bilinememekle beraber, şu ana kadar 5000 kadar virüs tanımlanabilmiştir.

Bir bardak deniz suyunda 150 milyon kadar virüsün olduğu tahmin edilmiştir.

 

Doğadaki toplam virüslerin sayısı matematiğin sayıları ile tanımlanamayacak kadar çok fazladır. Bugün kullandığımız matematiksel tanımlama 1024yocto gibi sayıların gücü maalesef (1000000000000000000000000 (10 x 24)) yetersiz kalmaktadır. Bugün yocto kadar sayıları sayabiliyoruz. Son yıllarda

googol=10100=(10.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000)

sentilyon = 10303veya 10600,

googolplex = 10googol=1010100

Skewes sayıları: İlki yaklaşık olarak 10 10 10 34

Bu sayıların bile doğadaki organizmaların sayılarının açıklanmasına olanak vermemektedir.

Görüldüğü gibi sayılarla sayamayacağımız kadar çok çeşit ve sayıdaki mikroorganizmalar ile birlikte yaşamaktayız. Bu canlıların ekosistem içinde yararlıları ve zararlı olanları var. Tarihte zararlı bakteri, mantar ve virüslerin insan nüfusu üzerinde çok etkili olduğunu biliyoruz. Ancak yararlı bakteri ve mantarların önemi daha da fazladır.

Zararlıları ve onların yaşam ekolojilerini bilip ona göre önlem almak gerekir. Mikrobiyoloji biliminin alt alanları olan viroloji ve enfeksiyon çalışan bilim insanlarının bilgi ve metotlarına güvenmek zorundayız.

İnsan vücudunda yaklaşık 110 trilyon hücre olduğu bunlarında 2 katı kadar daha fazla mikrobun yaşadığı tahmin elemektedir. Yani her tarafımız başta bağırsaklarımız ve derimiz mikro yuvasıdır. Yani biz birer mikrop taşıyıcısıyız.

 

Sonuç Olarak; Canlının Biyolojisini ve Yaşam Ekolojisini Bilmek Şart

Kısacası biyoloji biliminin temel mantığını ve metodolojisini kavrarsak konuyu daha iyi kavrar ve ona göre yaşam stilimizi organize ederiz. Hangi mikroorganizma ile birlikte olmamız gerektiğini bilir ve o organizmaya uygun önlem alırız. Virüsten korunup kurtulması konusunda daha gerçekçi kararlar almaya çalışırız.

Tabii başta virüslerin ve diğer canlıların varlığını, yararlı ve zararlı etkilerini, olanların var olduğunu ve var olduğumuz günden bu yana kimisiyle barışık ve kimisi ile de savaşım halinde olduğumuzu kabul edelim. Halen canlılar için ne tür yararı var bilmiyoruz ancak parazitik değilse mutlaka diğer canlı ile bir işbirliği de olabilir.

11 Nisan 2020Adana,  İbrahim Ortaş Korona Günlüğü

 
Toplam blog
: 190
: 1163
Kayıt tarihi
: 21.06.07
 
 

1985 yılında Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi’nde mezun oldum. 1986 yılında Şanlıurfa Köy Hiz..