Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ekim '09

 
Kategori
Siyaset
 

Millet her şeyi bilmek zorunda mı?

Millet her şeyi bilmek zorunda mı?
 

Eğer bu soruya “Evet, bilmek zorunda” diyecekseniz, öğrenmeye çalışacaksınız. Yok, eğer “Bilmek zorunda değil” diye cevap veriyorsanız, koyun olduğunuzu kabul edeceksiniz…

Adamlar, yirmi küsur seneden bu yana işlemedikleri cinayet kalmamış, çoluk çocuk, kadın demeden öldürmüş, devletin olanaklarının heba olmasını sağlamış, birçok çocuk yetim, kadın dul kalmış, şimdi sözüm ona “Barış” için geliyorlarmış. Geliyorken de ellerindeki mektupla “İsteklerini(!) ve demokrasiye katkı şartlarını” içeren mektupla geliyorlarmış. Hatta kapıdan girişte “Özel muamele” istiyorlarmış…

Onlar bile hak etmedikleri halde “İstiyorlarken” eğer sizler bir şeyi istemiyorsanız, evet koyun gibisiniz…

“Paket” dediniz, adını bile koyamadığınız paketi milletin önüne koydunuz, ama içine ne koyduğunuzu bilmiyoruz, ne söylüyorsunuz ne de gösteriyorsunuz…

Derken…

Gösterdiniz içindekileri…

Gördük ki PKK ile pazarlığa oturmuşsunuz…

İçişleri bakanı açıklama yapıyor “Gelenler 100-150 kişiye tamamlanacak” diyor…

Nereden biliyorsun tamamlanacağını? Konuştun mu, pazarlık mı ettin? Pazarlık ettiysen karşılığında ne verdin?

Bütün bunları bilmek istiyoruz…

CHP genel başkanının “Kamera kayıtlı” görüşme isteğini geleneklere uygun olmadığını elbette biliyoruz. Elbette “Siyasi geleneğe” aykırı… Ama adam haklı mı ne!..

Başbakan “Kameralı” görüşme isteğini kabul etmezken; "Biz hiçbir şeyi milletimizden gizlemedik, saklamadık. Sayın Baykal, gizli kapaklı şeyler konuşacak değildik, ancak görüyoruz ki buna ne hazır ne de açık. Madem kameraları çok arzu ediyorsun, zaten Meclis’e getiriyoruz, bir iki kamere karşısında değil yerli yabancı kameralar karşısında; sen çıkıp orada konuşursan ben de çıkıp konuşacağım, sen konuşmazsın ilgili arkadaşlarım bilgilendirmeyi zaten açık seçik yapacaklar, orada her şey şeffaf olacak. Bu vesileyle sağ olasın belki bir çayına içerdik, mahrum olduk deyip kesinlikle ben de oraya gitmiyorum" diyor…

“Gizli kapaklı değil” demenize inanmıyoruz. Siz nasıl inanacağımızı bir söyleseniz…

PKK “Teslim olmak için gelmiyorum” diyor ve “İşte size şartlarım” diye bir de mektup getiriyor…

Şimdi söyler misiniz, ne gibi bir pazarlığın içinde oldunuz da böyle bir mektubu getirme cesaretini gösterdiler? Nerededen biliyorsunuz 100-150 kişiye tamamlanacağınız?

Bütün bunların cevabını istiyoruz…

Bir kısım insanın ihtiyacı olmayabilir bilmek…

Ama benim ihtiyacım var… Bilmek istiyorum…

Ben ve benim gibi düşünenler koyun değil ki her çektiğin yere gitsinler…

Ya da partilin…

Yarın bir gün TBMM çatısı altında kürsüye çıktığında bari “Doğruları” anlat… Hani öyle diyorsun ya…

Gelenlerin, geliş amaçları belli, pazarlığa geliyorlar…

Ve “Millet” olarak veya “Milletin” bir kısmı olarak bu pazarlığın içinde de yoğuz, kıyısında kenarında da…

Her zaman olduğu gibi “Tek başına karar” makamı olarak yapıyorsan, elbette sonunda da hesabı verecek olan iktidar olacaksın.

Mecliste, konuşabildiğini ve adı ne idüğü belirsiz paketinin içini de doldurup kürsüye çıkmanı bekliyoruz.

20 EKİM 2009

 
Toplam blog
: 146
: 576
Kayıt tarihi
: 17.01.09
 
 

Yazacak belki bir çok şey vardır, ancak sadece "Yazmak en büyük tutkum" desem!... Sonrasında da zate..