Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Şubat '16

 
Kategori
Blog
 

Milliyet Blog'daki Sevgiliye

Milliyet Blog'daki Sevgiliye
 

Kelebekler Ağlamaz mı? Belki de ağlar, kimbilir ?!


Demek ki, insanın bir kitabı olduğunda, çeşitli yönlerden ilgi yağmuruna tutuluyor. Bir şiir kitabım olsun istedim. Yarışmalarda kitap sahibi olma şartı aranıyor. Bu yüzden taşlamalar da koydum içine ve kitabım yayınlandı.

Beni yetiştiren, Şair Atilla İlhandı. İstedim ki, onun adına yapılan şiir yarışmalarına, bu “Kelebekler Ağlamaz mı?” kitabımla katılayım. Bu vefayı yaşayıp, mutlanayım dedim.

Bir de baktım ki, TV yapımcısı ve yayıncısı Spiker Simay Yaylalı arıyor. Kitabınızı tanıtalım diyor. Nasıl duymuş, Ne zaman duymuş, hayret. Sevindim tabi.

Buluşma noktasına gitmeden önce Blog’dan İlyas Bayram ve Özden Özpınar’a söyledim: “Sizler de bulunun. Hem imzalı kitabımdan veririm “ dedim. İlyas’ın mazereti varmış. Ama, Blog yazarımız  Özden Özpınar geldi,

Sağ olsun, kırmadı. İçimden de siparişlerime kavuşacağım için sevinçliydim. O da, imzalı kitap alacağı niçin memnundu. “Nerde siparişlerim?” dedim, karşılaşınca. Tahta oymalı kurbağa ile pirinç tarlasındaki kadınların tablosunu uzattı.

Taylan, Mekong Deltası, ve uzak Doğunun efsanelerini gezmiş, tozmuş, yurda yeni dönmüştü. Artık ben de sormadım gerisini. Halbuki ona neler sipariş etmiştim neler. “Yılan göbeğiyle sote edilmiş çiyan salatası, solucanlı dilber dudağı tatlısı, romatizmaya iyi gelen tütsülük kertenkele kulağı, kurbağa ayağı yahnisi ve timsah gerdanı buğulaması.  Özden Hanımdan bu yiyeceklerin dondurulmuşunu getirecekti. Ama Nerdeeee…Tahta kurbağaya fit olduk çaresiz. Bir de pirinç işçisinin tablosuna Canı sağ olsun.

         Röportaj yapılırken Fuardaki Sanat Merkezinde, sağ olsun arı gibi çalıştı.  Resimleri o çekti. Bir de TV yapımcısı Simay Hanımla az daha akraba çıkacaklardı. Aynı memleketten,  Marmaris’ten.

         Simay Hanımı çok takdir ettim. Kitabımla ilk karşılaştığı halde, şiirleri seçip seçip de ismen şunu da okuyuver demesi yok mu? Kitabımdaki en beğendiğim pasajları bulup bulup gösteriyordu, okutuyordu bana. Dayanamadım, “Aaaa dedim,  bu ne güzel zevk. Bir çırpıda en güzel şiirleri, cımbızlayıp ortaya çıkardınız” deyiverdim. Bilmiyorum kesmezlerse, programda  bu cümleler de yayınlanır.

         Bu kıza kanım kaynadı. “Söz” dedim. Sizinle bir röportaj yapalım, bahar gelince dedim. Kabul etti. Bir çocuksu halleri,  çocuksu gülümsemesi ve utangaçlığı var ki, deme gitsin. Bir kalem gibi, al cebine koy.

         Demem o ki, kitabım çıktı. Beklenmedik yerden kitap tanıtımı için sanat çevreleri etrafımı sardı. Bloğumuzun emektarı da yardımcı oldu. İlyas gelmese de onu derinden andık. Ne de olsa mahallemizin muhtarıydı. Anmasak ayıp olurdu.

         Bir  böyle geçti zaman dün Fuarda. Havada bahar kokusu vardı.

         Dizelerden okuduklarıma, etraftan şahit olanlar, çaktırmadan sahneyi abluka altına almışlar, birbirlerini dürte dürte izliyorlardı sahneyi. En son kitabımdan şunları okumuştum:

         ( Hiciv yazarı Mukadder Özakman’ın  “Gel gidelim biz AY’a” şiirine nazire olaraktan)

 

                                                     MİLLİYET BLOG'DAKİ SEVGİLİME,
 

Bilirsin ki güzelim, önem vermem paraya  / Mutlu olsun yuvamız, ne lüzum var saraya  / Sen hem blogdaşım, hem de sevgilimsin / Sitelerde yoğrulduk, müstakbel eşimsin /“Milliyet komtere “ dedik,  10 yıl saya saya /  İki fakülte bitirirdik o zamandan bu yana / Kaderimiz buymuş, sap olamadık baltaya  / Kıblemizi şaşırdık,  bir oraya, bir buraya...
                   
Editör de olamadık, dünyada doya doya
                    Bu dünya sanal dünya, gel kaçalım biz Ay’a
İstettiğimde seni, annen dedi: "Sende editörlük var mıdır? "/  Ablan sordu: “ Kitabın, plaketin var mıdır?” / Baban dedi:  “Milliyet Kom Tere’de”  ücret var mıdır?  /  Dayın dedi:  “Maaşın bol mu, yoksa dar mıdır? / Ninen sordu “Sende biraz akıl var mıdır? / ”Evdeki velet sırıttı: “ Tık - tık’ların fazla mıdır?”
                      İstettiğim gün seni, kalıverdim ben yaya,
                      Dünyayı anladın ya, gel kaçalım biz Ay’a
Düşünme Ay’da, var mı yok mu diye hayatı, / Blog’cuların, hiç de kalmadı rahatı 
                     Dış kapı mandallarında, ne ar kaldı ne  haya
                    Çat kapı dikilirler, arsızca kapımıza
                    Blogların tadı kaçtı, gel kaçalım biz Ay’a
Doğru yorum yaparsın, bit yeniği ararlar  / Hem suyunu ısıtırlar, seni keşkek yaparlar / Punduna getirince, belden aşağı da vururlar/
        

                    Ömür gelip geçiyor, blog dostu araya  araya
                    Bloglar bozuldu artık, gel kaçalım biz Ay’a
Ay’da ne klavye var, ne silme tuşu, ne de blog / Ne  kopya var, ne yapıştırma, ne de Netlog  / Ne  twitter  var,  ne de çıtkırıldım Facebook  / Nasıl olsa dünyada, olamadık  zaten bir  b . k /  Ne makyaj derdin var, ne terzi, ne de boya / Ne editörler var, ne de anlı şanlı editorya / Bu dünya sanal dünya, gel kaçalım biz Ay’a /

Ay’ın adı Ay amma, ay başı ay sonu yok./  Kadromuz yok, maaşımız yok, mangırımız yok   Kıdem yok, tazminatı yok, zılgıt derdi yok.
                    Artık  kimse çıkmaz bizi, tık’larla  kandırmaya
                    Dünya yalan dünyası, gel kaçalım biz Ay’a
Sen Ay’da ilkel  güzel, parmağında yok ojen / Bizse Ay’da yaşayan, klavyesiz Diyojen  / Ay’da ne belden aşağı vurma var, ne de geren /
                    Ay benziyor göklerde, yüzen mutlu ada’ya
                    Bilgisayarlar çöktü, gel kaçalım biz Ay’a
Ben Ay’ın Ademi’yim, sense  Ay’ın Havva’sı / Emin ol yarayacak, sana Ay’ın havası, /  Her gün yap Ay dolması, bir de feza tatlısı
                   
Yaşayalım göklerde, hep güle oynaya
                    Bloglar burada kalsın, gel gidelim biz Ay’a
Blog kategorisi mi, ne ararsan içinde var / İğneden ipliğe, taraktan mendile kadar  / Mısır Çarşısında, bulunmayanlar da, burada / Men dakka, men dukka,
Ah Lili-Lili’can’lar, canı canı, Cansın’larım Uzer’ler,/

Culduz’lar, Alkanlar, Pirmeteler,  Balcı’lar, Rana’lar, /Serhat’lar, Bayramlar, Meisel’ler, Öğütçü’ler,Tüfekçiler,   /Kılıçlar’, Ay Şen’ler, Işıklar, Ayda’lar, / Portakal Çiçeğimiz,/
“Deyven bakay” şimdi, ne hallerdesiniz?



PROĞRAM YAPIMCISI SİMAY YAYLALI

TAYLAND DAN BANA GELEN HEDİYE. "ACI PİRİNÇ" TARLALARINDAN.

FUARDAKİ ÇEKİMLERDE  BLOGCUMUZ ÖZDEN ÖZPINAR DA BULUNDU.

İŞTE ÖZDEN  ÖZPINAR, O TÜKENMEYEN BİR BİNAR. UZAKDOĞUYA TEKAK GİDECEK. BANA NE HEDİYELER GETİRMİŞ BİR BİLSENİZ.

SİMAY IN BAŞKA BİR CAZİP POZU. - ÜSTTE VE ALTTA -

KİTAPLAR ÖNÜMÜZDE. YENİ ÇIKTI, DUMANI ÜZERİNDE. SICAK SICAK  SATIRLARI OKUYORUM. KAMERA KURGULU  BİRAZ UZAKTAN GÖRÜNTÜLÜ VE SESLİ KAYDEDİYOR.

YAYLALI NIN BAŞKA BİR CAZİP POZU

 

KENDİSİYLE, BİR RESİM GALERİSİNDE KARŞILAŞMIŞTIK SPİKER OLARAK. ORACIKTA RESİMLEDİM BU GÜZEL SPİKERİ.  SİMAY YAYLALI ' NIN  BU RESMİ, O GÜNLERDEN KALMA

ÖZDEN ÖZPINAR, DEVAMLI RESİM ÇEKİYORDU  ETRAFIMIZDA.  DOST YARDIMI BÖYLE OLUR.T.

YAYLALININ ÇOCUKSU, SAF VE TEMİZ BİR GÜLÜŞÜ VAR. FİLM YAPIMCILARI BUNU GÖRMÜYRLAR MI?

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..