- Kategori
- Haber
Millletin vekili şaşırmış...
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden bir heyet okulları geziyor. On üç yaşında bir çocuğun evlendirilmiş olduğunu öğrendiğinde bir bayan milletvekili şaşkınlığa uğruyor. Büyük bir şok yaşıyor. Tansiyonu düşüyor. Ne diyeceğini bilemiyor. Uzunca bir zaman aklı başına gelemiyor.
Bu haberi okuyunca ben de şaşkınlığa uğradım. Benim şaşkınlığım o yaşta bir çocuğun evlendirilmiş olmasından kaynaklanmadı. Bu bayan milletvekili’nin şaşkılığına şaştım. Ve izniniz olursa kendisine seslenmek istiyorum:
“Evladım, sen ayda mı yaşıyorsun? Ben unumu elemiş eleğimi duvara asmış bir ihtiyar olduğum halde ve de Türkiye’den dört beş bin kilometre uzaklarda yaşadığım halde günün her saniyesinde Türkiye’nin nabzını elimde tutuyorum da, sen nerelerde vakıt geçiriyorsun bakayım?.. Olmaz ki, Böyle de milletvekili olunmaz ki..”
Sanki, araya araya bulmuş gibi, sanki bir benzerine Türkiye tarihi boyunca ilk kez ve bir kez rastlanmış gibi şu şaşkınlığın derecesine bakıverin hele.. Türkiye’nin hangi köyüne, kasabasına, hangi kentine gitseniz hemen ilk bir iki dakika içinde rastlayacağınız olay bu.
Bir Pazar öğle üzeri telefonunuzun başına oturun. Çeşitli illerden rastgele numaralar çevirin. Karşınıza çıkan kişiye, kaç yaşındayken evlendiğini sorun. Şu satırların yazarına “Sen evlendiğinde eşin kaç yaşındaydı?” diye sorun.
Bu bayan Milletvekilidir. Pek çok olanaklar kendiliğinden önlerine serilmektedir.
Türkiye’de kimler hangi yaşta evleniyor, bunu araştırdı da kendisine vermediler mi?
Sevgili okurlarım, geliniz olayı şöyle yüksek sesle düşünerek değerledirelim:
Bir kere kesin bir gerçek var. Kimse kızını, ya da oğlunu düğün derneksiz evlendirmez. Peki, bir yerleşim biriminde düğün edebilmeniz için Karakola haber verme zorunluğu var. Eskiden vardı, şimdi bilemiyorum ama, yoksa bile düğün davulsuz olmaz.. Ve Karakol da davulun sesini işitir. İşitince de “Evlenenler kimlerdir?” diye sorar.
Türkiye’de hiç bir kadın ve erkek dini nikah olmaksızın evlenme amaçlı olarak bir araya gelemez. Dini nikahı kimler kıyar? Çoğu yerlerde resmi devlet görevlisi imamlar. Kimi yerlerde de dinden az buçuk anlayan köyden kişiler. Yasa emri gereğince bunların resmi nikah evrakını görmeleri şarttır.
Köy Muhtarları köylerde, mahalle muhtarları mahallelerde resmi nikah yapılmaksızın düğün derneğe engel olmakla görevlidirler. Savcılar bu durumu sıkı sıkıya izlemekle görevlidirler. Uzun lafın kısası, Cumhuriyetimiz Türkiye’de bir tek çiftin bile resmi nikah yapmadan evlenemeyeceği yolunda yasal düzenlemeyi yapmıştır.
Yasalarda boşluk yoktur. Boşluk insanımızın kafasındadır. Ve Milletvekili bile ülkede seksen beş yıldır süre gelen aymazlığı belirleyemediğine göre bu durumdan şikayetçi kimse yoktur. Şikayet etmeye kalkışan olursa, onların sesi işitilmemektedir.
Çünkü kimi yörelerde “Töre” denilerek öldürülüyorlar. Ölüler de konuşamıyor. Kimi çevrelerde de küçücük çocukların evlendirilmesi o kadar olağan karşılanıyor ki, buna karşı çıkanlar yadırganıyor. Türkülerimize bir göz atıverelim: “Yenile bir yar sevdim, on üç on dört yaşında..” deniliyor. Eee, on üç on dört yaşında yar sevdiyseniz onu ne yapacaksanız.
Babanıza söyleyin, oncağızı bedeli karşılığında babasından satın alıp size getirecektir.
Unutmayalım ki, Türkiye Cumhuriyetinin kanunları var. Var ama, bir de “Böyledir kanunu kahpe dünyanın..” dediğimiz üzere dünyanın kanunları vardır. Milletvekili bayanın on üç yaşında çocuğun evlenmiş boşanmış olduğunu öğrenince görevi ayılıp bayılmak değildir. Görevi bu aykırılıkları önlemek üzere seksen yıldır kurulu olan düzeneği harekete geçirmektir. “Haydi kızlar okula” diyorlar ya.. Ben de buradan sesleniyorum:
“Haydi kızım göreve..”
Not: Bu yazının bir nüshasını bu milletvekili bayana da gönderiyorum.